Tarlabaşı Derneği Başkanı Ahmet Gün, Tarlabaşı'na ilişkin
olarak, Beyoğlu Belediyesi ve Çalık Holding
tarafından yayılan asılsız gelişme ve haberler nedeniyle, duruma ilişkin bir
açıklama yayımladı. Gün açıklamada, sürekli olarak 'kamulaştırma' ile tehdit
edildiklerini ve değerleri kabul edip mülklerini satmazlarsa, kendilerine yeni
projeden, değerleme firmasınca tespit edilen değerler üzerinden, arka adalardan
daire satılacağının bildirildiğini aktardı.
Tarlabaşı
Derneği Başkanı AhmetGün'ün açıklamasının
tam metnini aşağıda
okuyabilirsiniz.
"Yardımlaşma Derneği 18.02.2008
tarihinde kurulmuştur. Kuruluş ismimizden de anlaşılacağı gibi kuruluşumuzda
kiracıları da derneğimizin bünyesine kattık. Bunun anlamı kiracılarımız da bir
parçamızdı. Onların da burada yaşam hakları ihlal edilmekteydi. Kiracılarımız da
bu bölgede ticaret yapıp hem devletimize vergi ödüyorlar hem de bizlere kira
ödüyorlardı hem de istihdam yaratıyorlardı. Hem de o bölgede kendi yaşamlarını
sürdürüyorlardı. Onların da mağduriyeti önemli olduğundan kiracıları da içimize
aldık.
Ana amacımız mülk sahiplerinin ve kiracıların
mağduriyetlerini önlemek ve çözüm yolları aramaktı. Bu çözüm yollarını belediye
yetkililerine anlatmak istiyorduk. Derneğin 18.02.2008 olan kuruluş tarihinden
itibaren dernek yönetimi çalışmalara başladı. Bu çalışmaları yaparken 5366
sayılı yasayı alıp haklarımızı öğrenmek için incelemeye başladık. Sonra öğrendik
ki Bakanlar Kurulu kararı ile binalarımızın bulunduğu alan 278 binanın 9 adanın
bulunduğu alan resmi olarak yenileme alanı olarak ilan edilmiş. Sonra dernek
yönetimi olarak belediye yetkilileri ile görüşmelere başladık. Toplantılar
düzenledik. Bizler hak sahipleri olarak projeye karşı olmadığımızı kendilerine
bildirdik. Fakat burada bir yenileme olmadığını, burada yerin altına ve yerin üzerine toplamda
ortalama 12-14 katlı binalar yapılıyor olduğunu avan projelerden
öğrendik.
Projenin içerisinde oteller, alışveriş merkezi,
ticaret merkezi, arka adalarda da konutlar olduğunu görerek biz hak sahipleri bu
projeye kat karşılığı usullerle katılmak istediğimizi anlattık. Zaten 5366
sayılı yasa da bizlere bu hakkı veriyordu. Bizler dernek yönetim kurulu olarak
bu talebimizi belediye yetkililerine anlattığımızda büyük bir tepki ile
karşılaştık. Aldığımız cevaplarla bu projenin hiç de halkın menfaati düşünülerek
yapılmadığını anladık.
Projede bir alışveriş merkezi
vardı.
Dernek yönetimi olarak alışveriş merkezinin
yapılacağı adadaki mülk sahiplerine oradan dükkan vermeniz gerekir. Oradan hak
sahiplerine dükkan verecek misiniz?" diye
sorduğumuzda:
"Hayır, biz o alışveriş merkezinden hak sahiplerine
1
metrekare bile yer veremeyiz." diye cevap
verdiler.
"Biz bu alışveriş merkezini proje üzerinden ünlü bir
iş adamına sattık." dediklerinde Dernek yönetimi olarak
şoke olduk. Kulaklarımıza inanamadık.
Siz halkın
tapulu malı üzerinde bir alışveriş merkezi yapacaksınız ve hak sahiplerine bu
alışveriş merkezinden hiç hak tanımayacaksınız, nasıl olur böyle bir şey?"
diye tepkimizi dile getirdik.
Bizleri ciddiye almadılar bile. Dinlemek
istemediler. Bu alışveriş merkezinin yapılacağı ada ana cadde
üzerinde ön cephe üzerinde. Proje alanında yer alan en
değerli adalarından biri. Sonra öğrendik ki ön caddeye cepheli
olan diğer 3 adanın da üzerinde 2 otel projesi var. Bir de
ticaret merkezi projesi.
O otellerden biz mülk
sahiplerine hak tanımak istemiyorlar. Öndeki bir diğer adaya da ticaret merkezi
yapıyorlar. Biz baktık ki proje alanında bulunan 9 adanın ön caddeye
cephesinde 1 alışveriş merkezi, 2 otel ve 1 ticaret merkezi
yapılacak.
Proje alanının en değerli yerini inşaat
şirketi kimseyle paylaşmak istemiyor, tekliflerden bunu
anladık.
Biz de kendilerine "Böyle bir haksızlık
olamaz. Siz bizim mülklerimizi gasp etmek istiyorsunuz. Hak sahiplerine
ticaretini devam ettirmek için yer bile vermezken bizimle anlaşmayı nasıl
düşünebiliyorsunuz?" dedik.
Biz Dernek yönetimi
olarak bu şekilde tepkimizi ortaya koyunca geri adım attılar. "Sadece
385 numaralı adanın üzerine yapacağımız otelin altına dükkan koyuyoruz ve size
oradan dükkan vereceğiz." dediler.
385 numaralı
adanın üzerinde yapılan otelin altında yer alacak olan her biri 20'şer
metrekarelik küçük küçük dükkanlardan bahsediyorlardı. Bu dükkanların sayısı en
fazla 10 ya da12 adet olabilirdi. Halbuki proje alanında ticari faaliyeti olan
100'e yakın ticari işletme sahibi bulunmaktaydı. Bu 12 dükkanı 100 kişinin hangi
birine paylaştıracaklardı anlamamıştık.
Bunun üzerine
"Bu küçük küçük 10-12 tane dükkanla bu sorunlar çözülmez. Bizlere alışveriş
merkezinden de yer verin." dedik.
"Asla
olmaz, biz orayı zaten sattık, siz en iyisi mi yerleriniz için inşaat
firması ile anlaşın dediler." dediler.
"Öyle
diyorsanız o zaman biz de mülklerimizi satmıyoruz."
dedik.
O zaman "biz de belediye olarak mülklerinizi
acele kamulaştırırız." dediler.
Sürekli olarak
"kamulaştırma" ile bizleri tehdit
ettiler.
Pazarlıklar bu şekilde devam ederken bir gün bize
"Biz proje alanındaki binalar için SPK'ya bağlı bir değerleme şirketine
değer tespiti yaptırdık." dediler.
"Ya
değerleri kabul edip mülklerinizi satacaksınız, ya da kabul etmezseniz size yeni
projeden tespit ettiğimiz bu değerler üzerinden arka adalardan daire satacağız."
dediler.
Biz de dernek yönetimi olarak
sorduk: "Peki hak sahiplerine daire olarak ne kadar yer
vereceksiniz?"
Bunun karşılığında aldığımız bilgiler
özetle şöyle anlaşılabilir: Projenin bulunduğu alandaki binaların arka cephedeki
ve arka adalardaki binaların oturdukları toprak arsa (taban
alanı) metrekaresine 1.000TL ile 1.500TL arasında değer biçmişler. Ön
cadde üzerindeki binaların toprak arsa (taban alanı)
metrekaresine de 7.000TL ile 8.000TL arasında değer
biçmişler.
Bundan da şu anlaşılabilir: Arka cephedeki
ve arka adalardaki binalara, 80 metrekare arsası olan ve
üzerinde 5 katı olan bir binaya (katların değeri hiç hesaba katılmadığı için)
sadece taban alanı kadar yani 80.000TL değer biçiyorlardı.
(80x1000:80.000TL)
Ön cephedeki
80
metrekare arsası olan, altında dükkan olan ve üzerinde 5
katı olan binaya da 560.000TL ila 640.000TL arasında değer
biçiyorlardı.(80x7000:560.000TL)
(80x8000:640.000TL)
Bu değerler üzerinden "Ya
binalarınızı satın ya da size o değerlere göre arka adalardan daireler
verelim." diyorlardı.
"Peki bu değerlere
karşılık ne kadar daire vereceksiniz?" diye sorduğumuzda sözlü olarak
öndeki binalara 60-70 metrekare büyüklüğünde
daireler önerdiler.
"Arkadaki bina
sahiplerine ne vereceksiniz?" diye sorduğumuzda
da,
"Onların değerleri az, onlara 30 metrekare daire
verebiliriz." dediler.
Projede 30 metrekarelik
daireler olmadığından arka cephedeki hak sahipleri 60 metrekarelik daire almak
isterlerse şirkete 30
metrekare için borçlanarak ancak bir daire sahibi
olabileceklerdi.
"Peki, 30 metrekareye hak sahipleri
ne kadar para ödeyecek?" diye
sorduğumuzda
"Metrekaresine 4.000 Dolardan hak sahibi
borçlanır." dediler.
"Hak sahibinin hiç
zararı yok. Bu proje bittiğinde burada bir dairenin metrekaresi 10.000 Dolar
olacak. Mülk sahibinin zararı değil karı olacak" diyorlardı
bir de hiç utanmadan.
Biz de şunu söyledik bunun üzerine:
"Siz vatandaşın 80 metrekare arsasının üzerine
yerin altına ve yerin üzerine olmak kaydıyla 12-14 katlık inşaat
yapıyorsunuz. Hak sahibinin 80 metrekare toprağının üzerine
yerin altı ve üzerine olmak kaydıyla 12 kat yaptığınızda hesap etsek 960
metrekarelik bir inşaat alanı elde ediyorsunuz. Bu inşaat alanı hiç yokmuş gibi
sadece arsa metrekaresinden yani 80 metrekare taban alanından
pazarlık yapıyorsunuz? bunun hakla hukukla ilgisi
nerede?"
Bu şekilde tepkimizi dile
getirince:
Mülklerin değeri bu. Siz en iyisi
binalarınızı satın. Başka bir yerde daire alırsınız. İsterseniz size TOKİ'den
öncelik tanırız. Sıraya yazılmadan TOKİ'nin Tuzla'daki veya Halkalı'daki
projelerinde ev sahibi olursunuz." dediler alay
edercesine.
İstanbul'un merkezindeki bir yerinize karşı
gösterdikleri bu yerler İstanbul'un 30-40 km dışındaki yerlerdi
düşünün.
"Zaten ister anlaşın, ister anlaşmayın, siz bilirsiniz, elimizde acele kamulaştırma yetkisi
var, mülklerinizi acele
kamulaştırırız o zaman!"diye de sürekli gözdağı
veriyorlardı.
Bu şekilde görüşmelerimiz yaklaşık 5 ay kadar
sürdü. Hiçbir sonuç alamadık. Sonra belediye ve GAP İnşaat yetkilileri hak
sahiplerini tek tek görüşmelere çağırdı.
"Bakın biz
dernekle anlaşamadık. Siz derneği bırakın, Dernek yöneticilerini dinlemeyin, Ya
önerdiğimiz 30-60
metrekare daireleri kabul edin ya da yerlerinizin para
olarak karşılığını verelim satın gidin!..." diyerek halkın üzerindeki
baskıyı sürekli olarak arttırdılar ve onları satışa
zorladılar.
Halkın cahilliğinden yararlanarak sayılarını
bilmiyoruz ama belki 100 hak sahibiyle anlaşmış olabilirler. Ama bu oran
% 30 veya 40'ı geçmez. Proje alanında 540 tapu sahibi vardır.
İşin bir başka boyutu da şudur: Birçok ailenin bir binada bir
tek dairesi vardır. Bu tür ailelerin sayısı çok fazladır. Onların da dairelerine
25.000TL-30.000TL-40.000TL gibi fiyatlar önermişlerdir. Bunlar
kendilerine önerilen bu düşük değerlerden proje alanında daire talep
edemeyecekleri için onlara sadece "Paranı al ve git"
denmektedir.
Bu anlattıklarımdan anlaşılacağı üzere
projenin adil ve sosyal boyutu yoktur.
Taksim'in yanı
başında Tarlabaşı'nın bulunduğu bölgenin toprağı çok değerli olduğundan
siyasiler 5366 sayılı yasa ile bu değerli toprağı yandaşlarına peşkeş çekmek
istemektedir. Biz de dernek olarak ve hak sahipleri olarak buna karşı
çıkmaktayız. Karşı çıkmaya da devam edeceğiz. Kat karşılığı usul ile anlaşmak
isterlerse pazarlık yapıp anlaşmak
istiyoruz.
Halkımızın haklarını korumak için
mücadeleye devam edeceğiz.
Yaklaşık 3 ay öncesinden
belediye mülklerimizi kamulaştırma yapma kararı almıştır. Mahkemeler devam
etmektedir. Dernek yönetimi görüşmeler yaparken mülk sahipleri olarak bizle
anlaşma sağlarsanız konutlarda oturan kiracılara 10.000TL taşınma yardımı
yapmalarını önerdik. Dükkan kiracılarına da 50.000TL taşınma ve başka yerde iş
kurabilmeleri için para ödemelerini teklif ettik.
Belediye ve
GAP İnşaat yetkililerinden büyük tepki aldık. Biz bu talepleri kabul edemeyiz.
Şirket bu parayı ödeyemez dediler.
Proje alanının avan
projeleri incelendiğinde inşaat şirketinin en az 2.000.000.000 Dolar bu projede
rantı vardır.
Projenin aslı rant
projesidir.
Adil bir yanı, sosyal bir boyutu
yoktur.
Son olarak kiracılara bu projede hiç bir hak
tanınmamıştır. Şirket bazı satın aldığı binaların kiracılarına tahliye davası
açmış kiralarını da 10 kat arttırdım diye noterden tebligat göndermiştir.
Kiralarını ödeyemeyenlere de tahliye davası açılmıştır. Kiracılar da bu anlamda
çok mağdur durumdadır.
Bu yapılanların hiçbirisinin
hakla adaletle ilgisi
yoktur."