20. yüzyıldaki ''mimarlık sanatı''mızı simgeleyen yapılardan biri de Balıkesir'deki Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait Kervansaray Oteli... ''Cumhuriyet Meydanı''yla uyum içinde tasarlanarak 60 yıl önceki ''planlı imar kültürü''müzü yansıtıyor...
Çağdaş turizmin de ''Anadolu'daki önderleri''nden olan otelin mimarları ise, şimdi aramızda olmayan Affan Kırımlı ile vaktiyle Anıtlar Yüksek Kurulu üyeliği de yapmış Prof. Muhteşem Giray... Ne var ki bu ''yalın ve kimlikli'' otel, her yönüyle bir ''Cumhuriyet armağanı'' iken son yıllarda yalnızlığa terk edildi; şimdi de ''yıkılmak'' isteniyor... Üstelik, aynı yer için öngörülen ''kimliksiz'' bir rant düzenlemesi uğruna...
Mimarlar Odası Balıkesir Şubesi'nce işte bu ''vefasız''lığın önlenmesi için Çanakkale Koruma Kurulu'na yapılan başvurulardan ise sonuç alınamıyor. Çünkü kurul, her seferinde ''tescile değer görülmemiştir'' diyor... Bu görüş, Balıkesir'deki ''kentsel bellek değerlerine duyarsız anlayış''a destek verdiğinden, bu çok özel mimarlık ürünümüzü ''her an'' yitirmek üzereyiz...
Kültürel bellek
Oysa, Kervansaray Oteli'nin ''uygarlık mirası'' olarak kabul edilmesi, ''çağdaş koruma kuramı''nın bir gereği...
Geçmişe ait mimarlık değerleriyle ilgili yasamız, 1980'lere kadar ''Eski Eserler Kanunu''ydu... Yani, bir yapının ''insanlık mirası'' sayılabilmesi için, hem ''eski'' hem de ''eser'' olması öngörülmüştü... Ne var ki uluslararası sözleşmelerde, ''kültürel zenginliğin'' sadece eskilikle ve eser sayılmasıyla sınırlanamayacağı kabul edildi.
Çünkü, bu değerler, ''insan aklının ve yaratıcılığı''nın yeni kanıtları olarak, ''yaşanmışlıkların birikimleri''ni de yansıtmaktaydılar. O halde, geçmişte ''değer'' taşıyan kültürel süreçlerin ''özgün tanık''larını da gelecek kuşaklara aktarmak, insanlığın ''uygarlık sürekliliği''ni sağlamak için gerekliydi...
İşte bu anlayışın yeni yasamıza da yansıması sonucunda, 1980'lerden bu yana artık ''Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'' var. Böylece mimarlık mirası da sadece ''eski'' ve ''eser'' olma özellikleriyle değil, dönemini yansıtan ''kültürel özgünlük''leriyle de koruma altına alınıyor...
Geçen asrın çağdaşı
Bu yeni anlayışın 21. yüzyıla doğru evrensel sorumluluğu ise ''20. yüzyıl mirası''nın da aynı nedenlerle korunmasıydı...
Yine UNESCO, bu kez Uluslararası Mimarlar Birliği ile 1990'larda, sonuna gelinen yüzyıldaki ''anıları ve sanatsal gelişmeleri'' yansıtan yapıların saptanıp korunmalarını öngördü. Böylece bir yandan 21. yüzyıl karşılanırken öbür yandan ''geride kalan çağın çağdaşları'' nı da gözetmenin çalışmaları başlatıldı...
Türkiye ise birçok alanda olduğu gibi bu konuda da geç kaldığından, koruma kurullarımız Kervansaray gibi örneklerde sadece kendi ''tercihleri''yle baş başa kalmış durumdalar. Öyle görünüyor ki Çanakkale Kurulumuz da tercihini hâlâ ''eski eser'' dönemlerine göre kullanıyor... Oysa, örneğin İstanbul'daki Koruma Kurulu, mimarı Prof. Orhan Şahinler olan ve 1960'ların modernist anlayışıyla tasarlanan ''Ticaret Odası Binası''nı, Haliç'teki tarihsel peyzaja ''uyum''u nedeniyle, ''kente saygılı çağdaşlığı'' yansıtan kültür varlığı olarak tescil etmişti...
Benzer nedenlerle Bursa Kurulu da 1950'lere ait ''Tolon Çamaşır Makinesi Fabrikası''nı özenli mimarisiyle korumaya almıştı... Tıpkı, Balıkesir'e saygılı Kervansaray gibi...
Yüksek Kurul el atmalı Kültür ve Turizm Bakanlığı bu konuya ''acilen'' eğilmeli... Koruma Yüksek Kurulu , ülkemizdeki 20. yüzyıl mimarlık mirasının da korunabilmesi için, hem de Kervansarayımızı yitirmeden, acele ''ilke kararı'' üretmeli...
Balıkesir'deki yetkililer de kentin en anlamlı değerlerinden birini gözden çıkarmaktan vazgeçerek, Yüksek Kurul'un alacağı ilke kararı ile Çanakkale Kurulu'nun buna göre yapacağı ''yeni değerlendirmeyi'' beklemeli...