Dünyaca ünlü yapı kimyasalları firması BASF, küresel krizin derin izler bıraktığı 2009’u olumlu bir tablo ile geride bırakırken, 2010 yılına da sosyal sorumluluk kıvamında projeler ile giriyor. Mevcut ve yeni yapıların deprem yönetmeliğine uygun şekilde güçlendirilmesi için özel ve kapsamlı lifli polimer sistemleri öneren, tarihi yapıların onarım ve restorasyonunda kullanılmak üzere çeşitli çimentosuz harç, sıva, pasta ve boya ürünlerini kapsayan 'Albaria'yı tanıtan BASF, bir yandan da sürdürülebilir yapım furyasına göz kırpıyor.
BASF Pazarlama Direktörü Galip Sayıl ile YAPI/Turkeybuild
İstanbul 2010 Fuarı’nda, firmanın ödüllü standında görüştük; BASF’nin yeni
ürünlerinin nitelikleri, uygulama alanları ve teknikleri ile ilgili detaylı
bilgi aldık.
BASF olarak bu sene tanıtımına ağırlık
verdiğiniz hizmetleriniz neler oldu?
Öncelikle hizmetlerimizi, ülkemizin gereklerine göre sunmaya gayret ediyoruz. Ülkemizin özellikle deprem kuşağında yer alması nedeniyle, depreme karşı gerek yeni gerekse mevcut binaların daha sağlam olması için gerekli sistemleri sunmaya gayret ediyoruz. Yeni binalar dediğimiz zaman elbette beton çok önemli. Betonun yüksek mukavemetli, teknolojik ve durabilitesi yüksek olabilmesi de esas!
Bu amaçla özel katkılarımız var. Beton katkılarımız ile üretilen teknolojik betonların ömürlerinin çok daha uzun olması, daha sağlam ve sağlıklı olmalarından ötürü özellikle bu ürünlere özen ve önem gösteriyoruz. Mevcut binaların depreme karşı güçlendirilmesine de önem veriyoruz.
Bu anlamda sunduğunuz çözümler nelerdir?
Mevcut binalara yönelik olarak “Mbrace” adında karbonfiber ile güçlendirme tekniklerimiz var. Karbonfiber gibi lifli polimer (FRP) sistemleri ile mevcut binaların betonarme elemanlarını, yük de getirmeden güçlendirebiliyoruz. Hatta belli bölümlerin güçlendirmesi yapılarak, binaların tahliye edilmesine bile gerek kalmadan işlemi yürütebiliyoruz. Buna yönelik olarak NATO ile birlikte yürütülen ve ODTÜ’den Prof. Günay Özcebe ile birlikte geliştirdiğimiz çalışmalarımız var. Bu konuda İTÜ ve ODTÜ’nün laboratuarları ile işbirliği halindeyiz.
Sözünü ettiğiniz 'Mbrace' sisteminin uygulaması nasıl gerçekleştiriliyor?
Tabi ki bu, öncelikle binanın statik hesaplarının iyi yapılmasından geçiyor. Neticede, korozyona uğramış olan donatının veya afet yönetmenliğine göre düşük beton sınıfında üretilmiş olan bir yapının, tekrar güçlendirilerek mevcut afet yönetmenliğinin öngördüğü seviyeye getirilmesinden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu, sadece binanın konstrüksiyonun yeniden yapılandırılmasından ibaret bir süreç değil… Zeminden başlıyor. Binanın öncelikle zemin etüdünün ve gerekiyorsa stabilizasyonunun yapılması, ardından statik projesinin incelenmesi ve bu projeye göre güçlendirme projesinin hazırlanması, son olarak da doğru bir şekilde uygulanması gerekiyor. Tüm bu süreçte görev alan uzman uygulayıcı firmalarımız var. Statik projeler de –az önce ifade ettiğim gibi- üniversiteler ile işbirliği içinde kontrol edilip, proje firmaları vasıtası ile hazırlanıyor. Yine uzman uygulayıcı bayilerimiz içerisinde proje hazırlayabilenler de var. Dolayısıyla temelinden konstrüktif sistemine kadar binaları inceleyip, o projeye uygun çözümler bulunuyor. Karbonfiber gibi malzemeleri de projesi olmadan, hesabı-kitabı yapılmadan satmıyoruz. Çünkü bunlar, özel malzemeler…
Peki teknik anlamda lifli polimerler taşıyıcı sisteme nasıl aplike ediliyor?
Uygulama sürecinde betonarme yapının korozyona veya ayrışmaya uğramış bölümlerinin donatıya kadar açılması gerekiyor. O donatının tamir edilmesi gerekiyor. Tamir işlemi, çelik ilavesi veya betonla değil, yüksek mukavemetli özel tamir harçlarımız ile yapılıyor. Sonrasında nerede donatı eksikliği oluştuğuna bakıyoruz.
Mbrace sisteminde lamine olan, bar şeklinde olan veyahut kumaş olarak kullanılan farklı ürünler var. Bunlar gerekli yerlere –projenin öngördüğü şekilde- özel epoksilerle ve birkaç kat halinde yapıştırılarak ve yedirilerek uygulanıyor. Kolon kiriş bağlantılarında ankrajlar temin ediliyor. Sonrasında özel tamir harçları ile sıvanıyor ve dekoratif amaçlı boyası da yapılarak tamamlanıyor.
BASF’nin son dönemde öne çıkardığı ve yoğunlaştığı diğer hizmet ve ürünler nelerdir?
Restorasyona büyük önem veriyoruz. İstanbul’un bu sene Avrupa Kültür Başkenti olmasından ötürü şehirde, bir çok tarihi yapının restorasyonu yapıldı. Ama yeterli değil… Bu konuda da gerek Kültür Bakanlığı gerekse Anıtlar Yüksek Kurulu ile şartname ve konsültasyon çalışmalarımız var. Özel, çimento içermeyen ALBARIA sistemleri ile bu tarihi yapıların dokularını bozmadan restorasyonu tamamlayabiliyoruz.
Şu an iştirak ettiğiniz restorasyon projeleri hangileridir?
Şu anda devam eden projelerden Kuleli Askeri Lisesi ve Adile Sultan Sarayı, ilk aklıma gelenler… Bunların dışında İstanbul’daki Yavuz Sultan Selim Cami’nin kubbe güçlendirmesi ve çatlak enjeksiyonu ile restorasyon uygulaması yapıldı.
Ürün ve projeleriniz, sosyal sorumluluk kapsamında değerlendirilebilecek işler olarak gözüküyor. Acaba enerji verimliliği konusundaki girişimleriniz nelerdir?
BASF’nin özellikle EPS ve XPS ana hammadde üreticisi olması nedeniyle bu konuda ısı yalıtım sistemlerine önem veriyoruz. Tabi ki %50’lere varan enerji tasarrufu sağlayabilmesi nedeniyle ısı yalıtımı, odaklandığımız konular arasında. Burada vurgulamak istediğim bir diğer konu da, ülkemizin doğal taş zenginliği ile ilgili… Üretilen mermer, granit gibi doğal taşların lekelenmeden, kavislenmeden, zarar görmeden yapıştırılması ve uygulanması için özel KARRA adını verdiğimiz doğal taş yapıştırıcıları ve derz dolgularını piyasaya arz ettik.
BASF için son derece yoğun ve üretken bir senenin geride kaldığını söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle! Gene 2009’da da büyümemizi sürdürdük. Global ekonomik resesyona rağmen 2009’da da, 2008’e oranla belli bir ölçüde büyüdük.