Raporda, 30 yıldır nükleer santral kurulması planlanan Mersin
Akkuyu ve Sinop ile Türkiye'nin ilk rüzgar yatırımlarının yapıldığı Bozcaada ve
Çeşme yörelerinin geçirdiği dönüşümler
karşılaştırıldı.
Greenpeace'in, nükleer enerji planlarının ve
yenilenebilir enerji yatırımlarının yarattığı sosyo-ekonomik etkileri
karşılaştıran raporunda, 30 yıldır nükleer santral kurulması planlanan Mersin
Akkuyu ve Sinop ile Türkiye'nin ilk rüzgar yatırımlarının gerçekleştirildiği
Bozcaada ve Çeşme yörelerinin geçirdiği dönüşümler
karşılaştırıldı.
Yapılan analize göre, Bozcaada ve Çeşme, Türkiye'nin en
hızlı büyüyen yöreleri, göç alan bu bölgelerde sürdürülebilir turizm gelişiyor.
Sinop ve Akkuyu ise kalkınma yarışında geride kalıyor ve ''nükleer
göç'' veriyor.
''Nükleersiz Türkiye''
kampanyası kapsamında İstanbul'da bulunan Greenpeace'nin sancak gemisi ''Rainbow
Warrior''da düzenlenen basın toplantısında, Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji
Kampanyası Sorumlusu Korol Diker, ''Nükleer Enerji:
Sürdürülebilir Kalkınmanın Önünde Tehdit'' adlı raporu
açıkladı.
Diker, Karadeniz Bölgesi'nin Çernobil felaketinden ciddi
şekilde etkilendiğini ancak genel olarak Türkiye'de nükleer reaktör kurulması
planlanan Mersin ve Sinop'un bu planlardan etkilendiğini, geri kaldığını,
gelişemediğini belirtti.
Hem Sinop hem de Akkuyu'nun ciddi şekilde göç
verdiğini, buna bir anlamda "nükleer göç'' de denilebileceğini
ifade eden Diker, ''Bunun öncelikli sebebi, nükleer santral planlarının
geleceklerini belirsizliğe itmesi ve bu tehdidin yerel halkı kaçırıyor olması.
Bu alanlarda kurulması planlanan nükleer santraller, hem turizmin gelişmesinin
hem tarımsal ilerlemeyi sağlayacak destek ve teşviklerin hem de yenilenebilir
enerji yatırımlarının önüne geçmektedir'' dedi.
Bu bölgelerdeki nükleer
santral planlarının Sinop ve Akkuyu'nun atılım yapmasını engellediğini, halkın
üreticilikten çıkarak bir anlamda işsizler ordusuna dahil olduğunu savunan
Diker, şunları kaydetti: ''Bu bölgeler aslında, Türkiye'nin rüzgar atlasında çok
ciddi şekilde rüzgar potansiyeline sahip olduğu söylenen bölgeler. Bu sebeple,
Çeşme ve Bozcaada'yı araştırmak istedik. Kalkınma süreci ve gelişme düzeyleri
açısından bu dört bölgeyi karşılaştırdığımızda büyük farklılıklar ortaya
çıkıyor.
Yenilenebilir enerji kullanımı ekonomik süreçte çok ciddi katkı
sağlıyor bu bölgelere. Hem kültürel hem sosyal anlamda Bozcaada ve Çeşme'yi
ciddi anlamda geliştiriyor. DPT rakamlarına göre de Bozcaada ve Çeşme,
Türkiye'nin en hızlı gelişen
bölgeleri.''
Rus
Enerji Uzmanı Çuprov
Greenpeace Rusya'dan enerji uzmanı
Vladimir Çuprov da Çernobil'in verdiği en önemli ve öncelikli
derslerden birinin ''Rus nükleer endüstrisine güvenilemeyeceği'' olduğunu
söyledi.
1983 yılında Çernobil reaktörlerinin güvenli olduğunun
söylendiğini anlatan Çuprov, ''Çernobil felaketi sırasında da insanlara ne
olduğunu ve etkilerini söylemeyerek yine yalan söylediler. Şu anda da bize yalan
söylemeye devam ediyorlar'' dedi.
Rusya'daki 31 reaktörde her yıl 13 adet
acil reaktör kapatma gerektiren olay olduğunun da söylenmediğini ifade eden
Çuprov, şunları kaydetti:''Eğer Rusya, Türkiye'de iki reaktör kurarsa her yıl en
az bir kere bu reaktörlerde acil kapatma yaşanacak. Bize ekonomik anlamda da
yalan söylediler. Türkiye'de kilowat saat başına 21 cent maliyet olduğunu
söylerken benzer bir projede Belarus'ta altı cent olduğunu söylediler. Bize her
yıl hükümetten, Rus nükleer endüstrisinin 3 milyar dolarlık teşvik aldığını
söylemeyerek de yalan söylediler. Rus nükleer endüstrisinin reaktörleri pazarda
en pahalı teknoloji. Ne hükümete ne de endüstriye güvenebiliriz. Tamamen ahlak
dışı davranıyorlar.''
Nükleer endüstrinin, Rusya'yı esir alarak,
tehlikeli radyo aktif atıklarla tehdit ettiğini belirten Çuprov, ''Radyoaktif
atıklar ve güvenlik sorununu çözmek adına hükümetten her yıl daha fazla para
istemekteler. Rus nükleer endüstrisi buraya reaktör kurduğu anda Türkiye'de
tonlarca radyoaktif atıkla karşı karşıya kalacaksınız''
dedi.
Kaptan Nicholls
Rainbow Warrior'un kaptanı
Derek Nicholls da geminin, Greenpeace'nin üç gemisinden biri ve
bayrak gemisi olduğunu, ilk ''Rainbow Warrior'' 1985'te batırıldıktan sonra bu
geminin devreye girdiğini söyledi.
Greenpeace'nin şiddetsiz eylemler
yoluyla kampanyalar yürüten uluslararası bir organizasyon olduğunu ve ''Rainbow
Warrior''un bu kampanyalar kapsamında çok uzun süren nükleer mücadeleler
verdiğini belirten Nicholls, Greenpeace olarak Sinop ve Mersin'de yaşayanlara
destek vermekten memnun olacaklarını dile getirdi.
Gemide 13 farklı
ulustan 15 kişinin bulunduğunu belirten Nicholls, ''Kampanyamızın başarılı
olacağından eminim. Çünkü biz, çocuklarımıza yeşil ve temiz bir dünya bırakmak
için çabalıyoruz'' dedi.
''Sinop’ta kanseri tanımayan aile kalmadı''
Sinop
Çevre Platformu Temsilcisi Hale Oğuz da 26 Nisan 1986'da
yaşanan Çernobil felaketiyle nükleer enerji santrallerinin ikinci yüzüyle
tanıştıklarını, nükleer enerji santrallerinin anlatıldığı gibi masum olmadığını,
kaza halinde ölümcül etkilerinin sınır tanımadığını ifade etti.
Son on
yılda beş yakınını kanserden kaybettiğini anlatan Oğuz, ''Sinop'ta kanseri
tanımayan aile kalmadı. Bizi idare edenlerin yalanları değişmedi. Şimdi nükleer
satıcısı şirketlerle anlaşma yapmaya çalışıyorlar. Bize de 'Size aş, iş
getirecek' diye yalan söylüyorlar. Oysa biz biliyoruz ki nükleer lobilere pazar
açılacak ve rant elde etmek için yapılıyor bu planlar. Kimse bize evimizde yeni
bir Çernobil kabul ettiremez'' diye konuştu.'Rainbow Warrior'', bu akşam Sinop'a
gitmek üzere denize açılacak.