Yapı-Endüstri Merkezi, ulaşım, tasarım, gelecek,
finans, network ve enerji alanlarında üretilen çözümlerin tartışılacağı
etkinliklere ev sahipliği yapmaya devam ediyor. ‘EKODÜNYA YAKLAŞIRKEN –
Green Drinks Buluşmaları’nın ikincisi bu akşam
(30 Kasım 2010 Salı)Yapı-Endüstri Merkezinde,
‘Yeşil Tasarım’ başlığı altında gerçekleştirildi.
Açılış
konuşmasını gerçekleştiren Yapı-Endüstri Merkezi Genel Müdürü Barış Onay, tam
bir ay önce başlayan buluşmalar dizisinin 2011 yılı Nisan ayına kadar, her ayın
son salı akşamı gerçekleştirileceğini belirtti. Bu etkinliklerin öncelikle
interaktif sürece katkıda bulunduğunu ifade eden Onay, bu sürecin daha ‘casual’
toplantılar düzenlemeye teşvik ettiğini aktararak önümüzdeki dönemde devam eden
toplantılar kapsamında karşılıklı öğrenilecek çok şeyin olduğunu dile
getirdi.
Tasarım
ve Üretim Beraber Yürümeli
İlk sunumu gerçekleştiren Seray
Cengiz sözlerine ‘Yeşil Tasarım’ kavramını Sena Çevik ile birlikte kurdukları
Boa ile öğrendiklerini aktararak, bu konsept kapsamında ‘alaylı’
sayılabileceklerini ifade etti. Eko-moda konseptinin dünyada çok hızlı büyüyen
bir alan olduğunu dile getiren Cengiz, Türkiye’de var olan potansiyel bağlamında
yayılabilecek bir akım olduğunu söyledi.
Boa Studio’nun kuruluş
öyküsünden de kısaca bahseden Cengiz, Çevik ile birlikte modern tekstil alanında
yeni ve yeşil bir şey üretmek istediklerini dile getirdi. ‘Organik Pamuk’ nedir?
sorusu ile sürece başladıklarını anlatan Cengiz, “Türkiye’de bu alanda yapılan
şeyler nedir diye düşününce ilk aklımıza gelenin bebek kıyafetleri olduğunu fark
ettik” dedi. Bu noktadan hareketle yola çıktıklarını ifade eden Cengiz, bu
fikrin arkasında farklı tasarımcıları sürece dahil etme fikrinin olduğuna vurgu
yaptı.
İlk koleksiyonlarının ‘Reflections of Memory’ olduğunu
belirttikten sonra, zaman içerisinde hazırladıkları ürünlerin yüzde 100 organik
ama tasarım ağırlık bir nitelik kazandığını söyledi. Zaman içerisinde dünyada
eko-moda anlamında yapılanları inceleme fırsatı bulduklarını aktaran Cengiz,
‘Organik Pamuk’ kavramının sürdürülebilirlik konsepti içerisinde küçücük bir yer
kapladığını, yurtdışında pek çok alanda buna dikkat edildiğini
anlattı.
Ekolojik
kumaşların çok çeşitli olduğunu ifade eden Cengiz, tasarımlarına ‘Bambu’ ile
devam etme kararı aldıklarını, en son koleksiyonlarının söz konusu materyalden
üretildiğini anlattı. Süreç içerisinde üretim kadar tüketimin ve ‘geri
dönüşüm’ün de önemini kavradıklarını söyleyen Cengiz, bu kapsamda ‘Boa Recycled’
kavramını yaratarak, Boa’nın kumaşlarını atmayıp, üzerinde çalışarak yeniden
kullandıklarını dile getirdi.
Günümüzde hemen hemen bütün dergilerin
eko-moda’ya ayırdığı kısımlar olduğunu söyleyen Cengiz, yapılan işin
tanıtımının, doğru bir şekilde anlatımının çok önemli olduğunu aktardı. Farklı
bir şeyler yapmak istediklerini söyleyen Cengiz, “İnsanlarda ekolojik tasarım
eğlenceli değildir algısı vardı, biz bunu değiştirmeye çalıştık”
dedi.
Yurt dışına da adım attıklarını ifade eden Cengiz, dünyada
Eko-moda’nın çok renkli bir noktaya geldiğini söyleyerek, farklı alanlara
entegre olmanın önemine vurgu yaptı. Son olarak bu kapsamda sunumun,
yaratıcılığın, çeşitliliğin ve tanıtımın önemli olduğunu anlatarak, cesaretle
büyüyen tasarımın gücü ortaya çıkartılmalı dedi.
“Hiç kimse tek
başına sürdürülebilir olamaz”
Seray Cengiz’den sonra söz alan
Pınar Öncel, konuşmasına sürdürülebilirlik kavramının temel çatkısını
oluşturarak başladı. Sürdürülebilirliğin çok geniş çerçevede ele alındığını
ifade eden Öncel, dünyada artan ve azalan kaynaklar ekseninde bir darboğazın
oluştuğuna dikkat çekti.
Toplum ve organizasyonlarımızı bu bağlamda
manevra kabiliyeti düşük bir gemiye benzettiğimiz takdirde söz konusu dar
boğazdan geçebilmek için bir an önce harekete geçmemiz gerektiğini aktaran
Öncel, elimizde pek çok araç, kavram, rapor olduğunu önemli olanın ise bunları
nasıl kullanacağımız olduğunu söyledi.
Brundtland Komisyonu’nun Ortak
Geleceğimiz adlı raporunda yer alan ‘Sürdürülebilirlik’ kavramını
somutlaştırmaya yönelik adım atan Karl-Henrik Robert’in girişiminden bahseden
Öncel, Robert’in ‘Sürdürülebilirlik İlkeleri’ni 200 bilim adamı ile birlikte
uzun soluklu bir çalışmanın ardından sistematik bir hale getirdiğini anlattı.
1989’da başlayan bu sürecin günümüzde hala devam ettiğini dile getiren Öncel,
pek çok kurum ve kuruluşun bu ilkeleri kullanmaya başladığını belirterek
‘Interface’ firmasının bu anlamdaki çalışmalarını ve hedeflerini
aktardı.
Hiç
kimsenin tek başına sürdürülebilir olamayacağının altını çizen Öncel, tasarımın
tasarlama sürecine entegre edilmesi gerektiğini vurguladı. Bu kapsamda
‘Sürdürülebilir Ürün ve Ürün-Servis Sistem Geliştirme için İnovatif Bir
Yaklaşım’ adlı tezi hazırladığını söyleyen Öncel, bir model oluşturmaya
çalıştıklarını belirtti.
Öncel çalışmanın alt basamaklarını şöyle
tanımladı;
Sistemi tanımlamak
Sürdürülebilirlik parametreleri
Temsili kullanıcı ihtiyaç haritası
Deneyim haritaları
Nedensel döngü diyagramları
Firma parametreleri
Agile yaklaşımı
“Zaman içerisinde bir konu hakkında bilgimiz
artarken, tasarım sürecinin de onunla uyumlu artması, uyumlu gelişmesi” şeklinde
tanımladığı Agile yaklaşımının esnek tasarım sürecine büyük katkı sağladığını
dile getiren Öncel, tasarımcıların tek başlarına sürdürülebilirlik ile ilgili
bir şey yapamayacaklarını o nedenle tasarım ekiplerinin önemli olduğunu ve bu
tasarım ekiplerinin sürecin bütün paydaşlarını kapsaması gerektiğini belirterek
sözlerine son verdi.