Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı ve emekli öğretim görevlisi Dr. Erol Kesici, '2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü' nedeniyle, Türkiye'nin en fazla göl ve sulak alanının bulunduğu Burdur, Isparta, Antalya, Denizli, Afyonkarahisar ve Konya il sınırlarındaki Göller Yöresi'nde son duruma ilişkin detaylı analiz raporu hazırladı. Bir zamanlar dünyanın en fazla sulak alanına sahip olan bu coğrafyadaki göllerin hızla tükendiğine işaret eden Dr. Kesici, "Dünya Sulak Alanlar Günü'nde, yörenin susuz kalan sulak alanları kutlanmalı mı, kutlanmamalı mı?" dedi.
DHA’da yer alan habere göre; Dr. Kesici, Akdeniz'in kuzey ve kuzeybatısıyla İç Anadolu Bölgesi'nin güneybatısına denk düşen Teke Yöresi'nin kuzeyinde 2000 metreden yüksek dağ kütleleri arasındaki, tabanı göllerle kaplı ovaların yer aldığı kesime Göller Yöresi adı verildiğini kaydetti. Sulak alanların doğal yaşamın kaynağı olduğunu belirten Dr. Kesici, Türkiye'de tarımın ve meyveciliğin en önemli üretim merkezi olan bölgede göllerin oluşturduğu klimanın büyük önem taşıdığını anlattı.
Sivrisinek alanı, sazlık, kurbağa yatağı, bataklık diye önemsenmeyip kurutulan sulak alanların, aslında zenginlikler sunan ve ekolojik dengenin sürdürülebilirliğinde öneme sahip olduklarını dile getiren Dr. Kesici, "Gerçek güzellikler sulak alanlarda, doğadadır. Bu nedenle sulak alanlarımız doğal zenginlik müzelerimizdir. Sulak alanlar hayatı şekillendiren suyun kaynağıdır, depolanma alanlarıdır, yer altı sularını onlar besler." dedi.
2021 yılı çalışma sonuçlarına göre, Türkiye'nin diğer bölgelerinde olduğu gibi Göller Yöresi'nde de sulak alanların ve biyolojik çeşitliliğin tehlike altında olduğunu belirten Dr. Kesici, "Göller Yöresi'nde acı, tatlı ve tuzlu suların birikimiyle oluşan milyonlarca yıllık geçmişe sahip bu doğal, karstik, volkanik yapılı, ekolojik ve biyoçeşitlilik özellikleri farklı irili ufaklı 70'in üzerinde göl vardı. 50 yıl önce Beyşehir, Eğirdir, Akşehir ve Eber gölleri gibi Türkiye'nin en büyük dört doğal tatlı su gölüne ve dünyada en fazla doğal sulak alana sahip bölgeydi." diye konuştu.
Dr. Kesici, Göller Yöresi'nin alt bölgelerine göre bugünkü durumunu ise şöyle özetledi:"Acıpayam alt yöresinde Çardak, Çivril, Çaltı, Karagöl, Yayla gölleri şiddetli kuruma, ekolojik kayıp, kirlilik yaşıyor ve su birikintisine dönüştü. Kurugöl ise kurudu. Acıgöl-Burdur alt yöresinde Yazır, Burdur, Salda, Karataş, Gölhisar, Yarışlı gölleri şiddetli kuruma, kirlilik ve ekolojik baskı altında. Akgöl, Pınarbaşı, Kestel, Karaevli ve Heybeli gölleri tamamen kurudu. Antalya'nın Elmalı çevresinde Avlan, Karagöl, Müren, Küçükgöl, Girdev gölleri ile Korkuteli çevresindeki Gölcük, İmecik, Keklicek, Genceli, Manay, Sarıgöl, Akgöl ve Keklicek gölleri tamamen kurudu. Antalya merkezde Boğazkent Sazlığı ve Kuş Cenneti, Kırkgöz, Yamansaz, Çakal Gölü şiddetli kuruma, kirlilik, biyoçeşitlilik kaybı yaşıyor. Isparta-Eğirdir alt yöresinde Eğirdir, Kovada, Gölcük gölleri şiddetli kuruma, biyolojik çeşitlilik kaybı ve aşırı kirlilik tehditleri altında. Pınarbaşı ve Alparslan sulak alanları kurudu. Beyşehir alt yöresinde Beyşehir, Suğla, Karamuk gölleri şiddetli kuruma, aşırı kirlilik ve biyoçeşitlilik tehdidi altında. Eber Gölü büyük oranda kurudu ve çok büyük kayıp var. Akşehir ve Çavuşçu gölleri tamamen kurudu."
Çoğu tektonik çağlardan bugüne gelen Göller Yöresi'nin 36 bin 672 kilometrekare alana sahip olduğuna işaret eden Dr. Kesici, "1960'lı yıllarda yöredeki göl, dere, çay, bataklık, su birikintisi gibi irili ufaklı sulak alan toplam miktarı, mevsimlere bağlı değişimle birlikte 15-17 bin kilometrekare arasındaydı. Bunun bin 700 kilometrekaresini doğal göller oluşturuyordu. Ancak son yıllarda, bölgedeki sulak alan miktarı yaz aylarında 5 bin kilometrekarenin altına düşüyor. Doğal göllerin kapladığı bin 700 kilometrekarelik alan da bugün 600 kilometrekareye kadar geriledi. Son 50 yılda tarımda aşırı su kullanımı, kirlilik gibi insani sebeplerle 10 bin kilometrekarenin üzerinde sulak alan yok oldu." dedi.
Göller ve sulak alanlardaki kuruma ve kaybın temel nedeninin iklim krizi olmadığını dile getiren Dr. Erol Kesici, "Temel sorun, aşırı su alımları nedeniyle göllerin yıllık su bütçelerinin korunamaması, gölü besleyen dereler, çaylar ve yüzey sularının önüne çok sayıda gölet yapılması, göl çevresindeki yer altı sularının aşırı kullanımı. Ayrıca tarım alanlarında 10-15 tonluk depolarda suyun biriktirilmesi, bahçelerde kendi göletlerini oluşturmaları gibi çok yanlış, tehlikeli ve izin verilmemesi gereken uygulamalardır." diye konuştu.