Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde başlayan lisans eğitimini 2003 yılında; yüksek lisans eğitimini 2006 yılında tamamlayan Gökçe Aksoylar, 2007 yılında başladığı doktora çalışmasında tez aşamasında ve gayrimenkul sektörü ve kent planlama ilişkisi üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Gaste ve S Dergi'nde köşe yazarlığı, kent sayfaları editörlüğü ve yayın kurulu üyeliği yaptı; Yeni Mimar, Birgün Kent sayfalarında yazıları yayınlandı. Profesyonel hayata, 2004-2009 yılları arasında İlke Planlama Ltd.'de başlayan Gökçe Aksoylar, Proje Koordinatörü olarak 5 yıl kent planlama-kentsel tasarım-stratejik planlama, gayrimenkul danışmanlığı alanında farklı ölçeklerde pek çok projenin içinde yer aldı. 2009 yılında Engel Völkers İstanbul Commercial’de, hâlihazırda Tamir Koruma Amaçlı Kentsel Yenileme Mimarlık Ltd.’de gayrimenkul geliştirme projeleri kapsamında Planlama Koordinatörü olarak iş hayatına devam ediyor.
* Mühendislik-mimarlık ve şehir plancılığı, kadınlara ne kadar açık meslekler; tercih yapma aşamasında kadınların elindeki doneler süreci ne kadar doğru yönlendiriyor?
Şehir Planlama mesleğini seçen kadın-erkek pek çok öğrenci tam olarak ne iş yaptığını bilmez aslında; daha doğrusu 'bizim zamanımızda öyleydi' desem çok mu yaşlıymışım gibi olur? Benim girdiğim yıl 1999 yılı; bölümü kazanan arkadaşların en azından yarısı mimarlığa yakınlığından dolayı bu bölümü tercih etmişti. Bu anlamda, tercih yapma aşamasında kadın olmak kararı etkileyen bir girdi değil bence. 2000’li yıllardan sonra şehir planlama ve kent plancısı meşruiyet anlamında önemli adımlar attı. Bu sebeple, günümüzde daha bilinçli ve istekli tercihler yapılıyor olabilir. Ancak kadın olmanın bu bilinçli tercihler içinde de bir belirleyici olduğunu sanmıyorum. Diğer yandan, okul ve iş hayatında kadın olmak zaman zaman avantaja, zaman zamansa dezavantaja dönüşüyor kuşkusuz.
* Üniversiteler eğitim programlarını hazırlarken ve sunarken yeterince eşitlikçi mi?
Şehir planlamada başarı, ekip ruhunu taşımakta ve disiplinler arası düşünmekte yatıyor bence. Bu sebeple eğitimin ilk yıllarından itibaren, kadın / erkek olmaktan çok iyi bir ekip olmanın önemi anlatılır bizlere. Arazi çalışmaları, hele ki şehir dışı teknik gezileri, kadın-erkek ayrımını tamamen ortadan kaldırıyor bence. Birlikte çalışabilmek, taşları üst üste koyup birlikte başarabilmek noktasında cinsiyet ayrımının kalmadığını düşünüyorum. En azından ben öğrencilik hayatımda böyle bir ayrımı hiç yaşamadım ve hissetmedim. Kadınlar şu kuruma gitmesin, burada arazi çalışması yapmasın diye bir ayrım olmadı hiç. Tabi çıt kırıldım bir kız çocuğu olup bu tarz durumlardan rahatsızsanız, bu ayrılığı siz yaratıyor olabilirsiniz. Ama biz Akademili olarak baya cabbardık. Hatta özellikle toplumsal yapı araştırmaları ve anket çalışmalarında bayan olmanın avantajlarını da yaşardık. Kriminal bir durumla da karşılaşmadık hiç.
* Okul sonrası meslek pratiğine geçişte cinsiyet ne kadar belirleyici, kadınlar bu anlamda ne gibi sorunlarla karşılaşıyorlar ve bu sorunlar tercihlerini nasıl şekillendiriyor?
Açıkçası cinsiyet ayrımına dönük bulguların en yoğun olduğu sahanın iş ortamı olduğunu düşünüyorum. Birincisi, genel algı iş hayatının zorluklarının ve yırtıcı dünyasının erkek egemen olduğu yönünde. Genç bir bayansanız, hemen başka yaftalar yapıştırmak herkesin kolayına geliyor. Yerel yönetimlerle ilgili bu tarz pek çok olay yaşadım. Ciddiye almayanlar, konuşmak istemeyenler, el sıkmayanlar oldu. Duruşunuz, bilginiz, kıyafetiniz, bazen düşündüğünüzden de belirleyici olabiliyor. Kadın olarak sizinle parasal konuları konuşmak, iş hakkında yanlışlarını söylediğinizde dinlemek, erkeklere biraz zor geliyor sanırım. Kadın değil insan olarak yaklaşılmasını sağlamak, aslında bilginiz ve çabanızla bir yere gelmeye çalıştığınızı anlatmak bazen zor olabiliyor. Ama bunu, sadece bizim sektöre bağlı olmayan, genel bir mücadele alanı olarak görüyorum. Sektöre bağlı olarak, arazi çalışmalarında erkeklerin tercih edildiğini hepimiz biliyoruz. Özellikle şehir dışı ve süreli işlerde kadınlar tercih edilmiyor. Bu, bağlı olduğunuz kurumda zaman zaman aslında hak ettiğiniz bir pozisyonu kaçırmanıza da sebep olabilir. Ben bu tarz bir durum yaşamadım, aylarca her hafta şehir dışına gidip geldiğim, günlerce kaldığım da oldu. Ama erkeklerin bu anlamda tercih edildiğini, hatta benim de tercih ettiğimi açıklıkla söyleyebilirim. Çünkü arazi çalışmasına gönderdiğiniz bir bayan arkadaş tersliklerle karşılaşırsa, siz de işi organize eden kişi olarak huzursuz oluyorsunuz; en iyisi erkek gönderelim oluyor. Özellikle Anadolu’daki çeşitli yerlere erkek arkadaşları göndermeyi tercih ettiğimiz oldu bu sebeplerle.
* Cinsiyet eksenli sorunlar, mesleki sorunlarla paralellikler taşıyor mu, ne gibi? Her disiplinin kendine özel sorunları olduğunu söylemek mümkün mü?
Her disiplinin kuşkusuz kendine özgü sorunları var. Şehir plancısı kimliğinin de ardında pek çok tartışma ve sorunu barındırdığını biliyoruz. Ancak bu sorunların çok da cinsiyet eksenli olduğunu düşünmüyorum; tabi şehir plancısı olarak ne iş yaptığınız da önemli. Konut pazarlama da, gayrimenkul geliştirme de, imar planı tadilatı da, içinde olabileceğiniz süreçler. Ben, hiç yerel yönetim ya da merkezi yönetime bağlı kurumlarda çalışmadım; hep özel sektördeydim. Bu anlamda da en fazla cinsiyete bağlı olarak iş hayatında kadınlara karşı olan durumlarla karşılaştım ve bunlar da mesleki sorunlar-cinsiyet ilişkisine dair değildi. Kadınların düşünüldüğü gibi kırılgan olmadığını, bilgi almaktan projeyi yönetmeye, işleri ve kişileri organize etmekten sorumlu olmaya kadar yapabileceği pek çok şey olduğunu kabul etmeyen yoktur diye düşünsek de, özellikle genç bir bayansanız öncelikle bir profesyonel olduğunuzu hatırlatmak gereği doğabiliyor bazen.
* Daha teknik ve / veya entelektüel bir bilgi alanı olan mühendislik- mimarlık ve şehir plancılığı alanlarında kadınların yaşadıkları sorunlar ülke genelinde yaşanan kadın sorunlarından farklı mı? Mühendis- mimar ve şehir plancısı kadınlar, belirlenmiş toplumsal rollere karşı ne kadar direnç gösterebiliyorlar?
Kadınların yaşadıkları sorunlar temelde hep aynı sanırım. Belirttiğim gibi, öncelikle işini yapmak istediğiniz, bir profesyonel olduğunuz vurgusu yapmak zorunluluğu, kuşkusuz bize ait bir sorun değil; hatta basında-pazarlamada çalışan arkadaşlara göre de oldukça avantajlı konumdayızdır diye düşünüyorum. 'Kadınlar bu tarz baskılar altında' diyip, ayrıcalıklar peşine düşmek de çok anlamlı gelmiyor bana. Yeter ki erkekler egemenlik kurmak güdüsünden vazgeçsinler. Ben, özellikle yönetim noktasında kadınların kendilerini iyi eğitebilirlerse önemli avantajları olduğunu düşünüyorum (empati yeteneği mesela ki çok önemli!). Ancak bu yetenek ve özelliklerin ortaya çıkabilmesi için, kadınların biçilmiş rollere karşı dik durmaları lazım. Şehir plancılarının çok girdi üzerinden düşünebilme yetenekleri ve birlikte çalışma alışkanlıklarının, onları güçlendirdiğini düşünüyorum.
* Mühendis- mimar ve şehir plancısı kadınlar, meslek odalarında ne kadar söz sahibiler; odalar 'kadın' meslektaşlarının sorunlarına karşı ne kadar duyarlı? Bu anlamda bir politika üretmek gerekiyor mu?
Aslında Oda konusu bambaşka sorunlar ve çıkmazlar içeriyor bence. Kadınlar açısından bakılınca hep erkek egemen bir yapı var; ama bunu sektörel mi okumak lazım, emin değilim. Kadınlar, bu tarz koltuk yarışlarına pek girmiyorlar genelde. Erkekler de, söz konusu erk olunca kadınları ön plana çıkarmayı tercih etmiyorlar. Ama 'kadın meslektaşlarımızın sorunları' gibi bir konu başlığı da hiç duymadım desem, bilmiyorum neler canlanır gözünüzde…