İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin (İMSAD), üyelerini ekonomik gidişat ve alınacak önlemler hakkında bilgilendirmek amacıyla 18 Eylül 2008 tarihinde Yapı Endüstri Merkezi’nde (YEM) düzenlediği toplantıda konuşan İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin, gelişmekte olan ülkelerin söz konusu küresel türbülansı tetiklediklerini vurguladı.
Prof. Dr. Alkin, “2000'li yılların başına kadar, dünya bankacılık endüstrisi için en önemli müşteriler, ciddi boyutlarda kamu açığı veren gelişmekte olan ekonomilerdi. Söz konusu ekonomiler, süreç içinde verdikleri kamu açıkları ve yaşadıkları ağır enflasyonla krize düştüler ve 2000'li yılların başından itibaren, gelişmekte olan ekonomiler kamu açıklarını azaltmak ve enflasyonla mücadele konusunda önemli reformlara imza attılar. Bu nedenle, Türkiye, Arjantin, Brezilya, Güney Afrika ve Rusya gibi önde gelen gelişmekte olan ekonomiler için uluslararası piyasalardan borçlanma eğilimi zayıfladı. 1980'lerden, 90'ların sonuna kadar, gelişmekte olan ekonomilere büyük miktarda para satmaya ve yüksek faiz geliri elde etmeye alışmış olan uluslararası finans kurumları, kendilerine en fazla para kazandıran müşteri grubunu kaybettiler. Bu da krizin ilk işareti oldu” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Alkin’in İMSAD üyelerine aktardığı ‘en kötü senaryo’nun içerdiği ihtimaller şöyle:
· ABD ekonomisinin ciddi resesyona girmesi halinde, ABD ekonomisine
bağımlı gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerin ihracat ve büyüme
performansları yavaşlayacak.
· Dünya metal, ham petrol ve hammadde
fiyatlarındaki gerilemenin bunların ihracatçısı konumundaki ülkelerin
gelirlerini azaltacak.
· Global sermayenin yatırım iştahının azalması
halinde Türkiye, Güney Afrika gibi ekonomilerin cari açık sorunu büyüyecek.
“Rusya-Gürcistan gerginliğinin faturası Türkiye’ye çıkabilir!”
Türkiye’nin son 4 yılda bölgesinde emtia zengini olan Körfez Ülkeleri ve Rusya Federasyonu’ndan doğrudan yabancı sermaye, portföy yatırımları ve turizm vasıtasıyla nemalandığını vurgulayan Prof. Dr. Alkin, “Rusya-Gürcistan gerginliğinin sebep olacağı yeni politik denge, ABD Başkanlık seçimi sonrasında dünya enerji fiyatlarına yönelik oyun kurgusunu değiştirebilir. Petrolün 98–104 dolar aralığına çekilmesinin yanı sıra Rusya ile ilişkilerde yaşanacak sıkıntılar, Türkiye’nin ihracat ve turizm gelirlerini olumsuz yönde etkileyebilir” dedi.
İnşaat sektörünün Türkiye’de büyümenin dinamosu konumunda olduğunu belirten Prof. Dr. Alkin, sözlerine şöyle devam etti: “İçinden geçtiğimiz küresel dalgalı süreçten en düşük seviyede etkilenmek için hükümetin özel sektörü destekleyici duruşunu etkin bir şekilde göstermesi şarttır. Keza; küresel türbülanstan çekinen Türk girişimcileri içlerine kapanırsa ekonomik büyüme gerilemeye devam eder. Türk halkı ve sanayicilerinin çekingenlikleri giderilmeli ve gerek üretici gerekse tüketici cesaretlendirilmelidir. Özel sektör yatırımları olmaksızın ekonomik büyümenin olmayacağı tam olarak anlaşılmalı ve özel sektörü teşvik edici nitelikte politikalar izlenmelidir. Küresel rekabet ortamında en verimli şekilde iş üreten ve rekabet eden Türk inşaat ve inşaat malzemesi üreticileri hükümetin destekleyici politikaları ile rekabet güçlerini korumalı ve arttırmalıdır.”