Korhan Gümüş, 'gıcır gıcır oldu' dediği Ağa Camii'ndeki restorasyon çalışmalarını yazdı. bianet'teki yazısında yapılanı bir 'rökonstrüksiyon' olarak değerlendiren Gümüş, "Restorasyon günümüzde eldeki belgeye bir mesafe koymayı ve fikir yürütmeyi gerektirir. Böylesine bir mesafe koymadan yapılan her iş, Ağa Camii'nde olduğu gibi bir ihya çalışmasına dönüşür" diyor.
Gümüş'ün 'Ağa Camii Gıcır Gıcır Oldu!' başlığını taşıyan yazısı şöyle:
***
İstanbul’da son zamanlarda mimari açıdan son derece değerli anıtlarda, Tekfur Sarayı, Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii gibi yapılarda o kadar kötü restorasyon işleri yapıldı ki, şimdi kalkıp Ağa Camii’ne yapılan mimari müdahaleyi konuşmak zaman kaybı gibi gözüküyor. Ancak Ağa Camii’ne yapılan müdahale İstiklal Caddesi gibi herkesin gözünün önündeki bir yerde olduğu için, acaba diğerlerinde de ne oluyor, 'restorasyon' adı altında neler yapılıyor, belki bu açıdan bir fikir vermek gibi bir işlevi olabilir.
Ağa Camii'nin yapımı aslında oldukça eski. Bildiğimiz 19. yüzyıl ikinci yarısından sonraki Beyoğlu oluşmadan çok daha önce, 16. yüzyıl sonunda inşa edilmiş. 2. Mahmut döneminde yenilendiği biliniyor. Bu hali hakkında da elde bir belge yok. Örneğin saçakları nasıldı, cephesi hangi değişiklikler geçirdi, bilinmiyor. Sonraki tarihlerde de semt çok sayıda yangın geçirdiği için defalarca onarılmış. Ağa Camii’nin bu yüzden özgün hali hakkında bir bilgi yok.
Örneğin cadde cephesinde ilk halinden kalan tepe pencereleri varken, arka cephesinde muhtemelen 19. yüzyıl sonuna işaret eden 'neogotik' pencereler bulunuyor. Bunun nedeni bu tarihte pencere camının kullanılması olmalı. Yapının özgün halinde ikili pencere sisteminde tepedekinin yarı geçirgen camlarla yapılmış, alttakinin ise camsız tahta kapaklı olması lazım. Diğer taraftan 19. yüzyılda ahşabın yerine yapılmış putrel volta döşemeler var.
Yapı yangın sonrası muhtemelen uzun bir süre metruk kaldığı için Vakıflar Müdürlüğü tarafından yapılan ve restorasyon amaçlı olmayan son müdahalelerde çimento harçlı sıvalarla onarılmış bir şekilde kullanıma açılmış. Bugün Ağa Camii'ni konu almamızın nedeni ise Demirören AVM'nin hemen yanındaki parselde inşa edilmesi.
Yakın tarihlerde basında da yer aldığı gibi Ağa Camii'nin hemen yanında yapılan Demirören AVM için 30 metre derinliğinde bir kazı yapılınca (2010) duvarlarında çatlamalar oluştu. 2011 yılında sağlamlaştırılması için karar alındı. 2012 yılında projesi kurul tarafından onaylanarak, sağlamlaştırma çalışmaları başladı. Bu çalışma bütçe sorunları nedeniyle aksadı ve 6 aylık bir gecikmeyle yeniden başladı. Bugün inşaat bitti ancak cami hala açılmış değil.
Bu son yapılan çalışmada yalnızca sağlamlaştırma ile yetinilmediği, yapının aynı zamanda aslına uygun hale getirilmeye çalışıldığı görülüyor. Örneğin bu yapılan uygulamada mevcut yapının dört tarafındaki saçakları süsleyen palmet frizleri kaldırılmış. Saçaklar eskisinden biraz daha uzatılmış. Tepe pencerelerinin etrafından dolaşan silmeler, cephelerin kenarlarına yapılan çerçeveler de yok edilmiş. Yapılan bu müdahaleler hiç şüphesiz uzmanların kararları ile ve yapıya özgün halini kazandırmak amacıyla gerçekleştirilmiş.
Ancak bu müdahaleler de kafalarda bazı soru işaretleri yaratıyor. Cephedeki bu değişiklikler yanında doğramalar da pek de iyi olmayan bir işçilikle yenilenmiş. Bu saçak tipinin değiştirilmesi çok gerekli miydi, onun da bir belge olarak korunması gerekir miydi, bugün yapılan müdahaleye bakınca bu da tartışmalı bir konu olmalı. Belki de yapının “aslına uygun” hale getirmek için bir mimari proje yapmak yerine yalnızca statik müdahale ile de yetinilebilirdi.
Şimdi yapılan ne kadar yapının “özgün halini yansıtıyor" dense de her haliyle günümüze ait olduğu çok belli bir müdahale. Örneğin yukarıda söylediğim gibi binanın yapıldığı tarihte alt boşluklarda pencere camı yoktu.Yukarıdaki tepe pencerelerinde saydam olmayan renkli camlar vardı, yalnızca. Sonuçta yapıldığı tarihten fotoğrafı, projesi olmadığına göre, yapılan şey olsa olsa yöntemiyle yapılan bir rökonstrüksiyon... Eğer öyleyse palmet frizleri olan saçaklar neden kaldırıldı?
Buna benzer bir müdahale de Taksim’deki en eski yapı olan su sarnıçlarına yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 19. yüzyıldan kalma geniş, yarım tonoz halindeki saçakları yıktı, yerine klasik dönemin tuğla saçak örgüsüne benzeyen yeni saçaklar yerleştirdi. (İçine yapılan müdahalelere hiç değinmiyorum.) Aynı anlayışla cepheye yapılan çimento harçlı, 30’ların su oyunları sistemini de kaldırabilirdi. Neyse ki oraya kadar gitmedi. Şimdi bu iki durumdan hangisi daha değerli? 19. yüzyılda dönemin anlayışına göre yapılmış özgün saçaklar mı, yoksa şimdi her zaman yeniden yapılabilecek tuğla saçaklar mı?
Restorasyon günümüzde eldeki belgeye bir mesafe koymayı ve fikir yürütmeyi gerektirir. Böylesine bir mesafe koymadan yapılan her iş Ağa Camii'nde olduğu gibi bir ihya çalışmasına dönüşür. Ağa Camii'nde yapılan bence bir restorasyon değil, rökonstrüksiyondur. Yani yeniden inşa. Artık bu tür gıcır gıcır Ağa Camii'ni her yerde, her zaman yeniden inşa edebiliriz.
Hayırlı ve uğurlu olsun.