Gençlerin Hocası, Meslektaşlarının Dostu ve Çalışanlarının 'Dede'si Behruz Çinici'yi Uğurladık



Türkiye mimarlığının en önemli isimlerinden ve bir mimarlık jenerasyonunun önde gelen temsilcilerinden Behruz Çinici, Türkiye mimarlık camiası, sevenleri ve yakınlarının katılımı ile Yapı-Endüstri Merkezi’nde gerçekleştirilen anma töreniyle uğurlandı.

Çinici’ye saygı duruşu niteliğindeki törende mimarın kısa biyografisi, kariyerinden notlar ve hem özel hem de mesleki yaşantısından karelerin paylaşıldığı bir sunum gerçekleştirildi.



Törende meslektaş ve dostları Doğan Hasol, Doğan Tekeli, Bülent Özer, öğrencisi ve ofisinden Melis Kanadıkırık, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şube Başkanı Deniz İncedayı, Mehmet Konuralp, Orhan Hacıhasanoğlu ve Cahit Karakaş söz alarak mimarın meslek inancına, başarılarına, doğruculuğu ve şefkat dolu oluşuna vurgu yaptılar.

Doğan Hasol, Yapı-Endüstri Merkezi’nde ilk defa böylesine hüzünlü bir ortamda bir araya gelindiğini hatırlatarak, başta ailesi olmak üzere herkese baş sağlığı ve sabırlar, merhum mimara ise Tanrı’dan rahmet diledi. 2000 yılında 3 ay süre ile Baltimore’da tedavi gören Doğan Tekeli’nin, bu dönemde Behruz Çinici ile karşılıklı faks üzeri haberleşmelerinden Çinici’nin eskizleri ve resimleri ile dolu bir yazısını ve kendi yanıtını paylaştığı tören, Behruz Çinici ile meslektaşlarının dostluklarının boyutunu ve önemini aktarmak açısından da önem taşıyordu.



Bülent Özer’in göz yaşlarını tutamadığı konuşması Çinici’nin titiz, mükemmeliyetçi ve belki bu yüzden yanlış anlaşılan kişiliği ile keskin zekası ve tasarım yetisine vurgu yaparken, Çinici’nin ofisinde çalışan Melis Kanadıkırık mimardan öğrendiklerinin hem mesleki hem de hayat duruşu anlamında kendine kazandırdıklarına paha biçemeyeceğini belirterek “Behruz Çinici Üniversitesi’nden mezun” olduğunu dile getirdi.

Behruz Çinici'nin naaşı, Teşvikiye Cami'nde kılınacak öğle namazı sonrası defnedileceği Edirnekapı Şehitliği'ne alkışlarla uğurlandı.


Doğan Hasol: “Mimarlığımız onurlu evlatlarından birini yitirdi”

“Behruz mimarlık için yaşadı. Her anı mimarlıkla doluydu. Mimarlık yapmak için gerekli tüm niteliklere sahipti: İnancı, hevesi ve hepsinin ötesinde çalışkanlığı vardı. Dostlarının çok büyük bir dostuydu. Bugün bizleri burada bir araya getiren de onun dostluğudur. Duygulu, coşkulu, düşündüğünü hiç çekinmeden söyleyen bir insandı. Onun heyecanı, coşkusu gençlere de işledi. Mimarlığımız onurlu evlatlarından birini yitirdi.”


Doğan Tekeli: “Onun asıl uğraşı, toplum ve meslek sorunları idi”

“Bir büyük insanı, bir büyük ruhu uğurluyoruz. Hepimiz için ani vefatı, içimizi acılarla doldurarak hayatın en büyük gerçeği ‘ölüm’ü hatırlattı ve Behruz, ebedi aleme göçtü. Bugün –zaman zaman dile getirdiği gibi- çok sevdiği al bayrağa sarılmış olarak gidiyor.

“Ben Behruz’u 1952 yılında, ben son sınıfta o ise 3. sınıftayken tanıdım. Onunla 50 yılı aşkın süre mimarlıktaki parlak başarılarını ve hayatının sevinçli ve üzüntülü aşamalarını paylaştık. 1980 yılında bürosunu ve evini İstanbul’a taşıdıktan sonra neredeyse buluşmadığımız, konuşmadığımız hafta geçmemiştir. Yaşımız gereği ikimizin de çeşitli rahatsızlıkları vardı. Ama Behruz onlara hep meydan okudu. Onun asıl uğraşı, toplum ve meslek sorunları idi. Uygunsuz saydığı işlerle mücadele etmeyi bir yaşam biçimi sayarak savaş açıyordu.

“Çok renkli bir kişilikti Behruz Çinici… Sevgisini de kızgınlığını da çok derinden yaşıyordu. Büyük bir sevgi ilişkisinin hızla kızgınlığa dönüşebilmesinin nedeni, gösterdiği büyük yakınlığa beklediği karşılığı alamadığı ya da karşısındakinin layık olmadığını hissettiğinden olmalı… Buna rağmen en kızgın olduğu muhataplarına karşı bile –Bülent Özer’in tanımladığı gibi- ‘ilişki ibresi hızla şefkata döner’di. Hele karşısındakinin yardıma ihtiyacı olursa, ilk koşan da Behruz olurdu. Bana gösterdiği coşkulu sevgi ve yakınlığa umarım ben de aynı karşılığı verebilmişimdir.



“Sanatın her türü ile yakından ilgiliydi. Onu eskiz veya resim yaparken ve hele tambur çalarken görünce, duygu yoğunluğuna hayran olmamak mümkün değildi. Gençliğimizde meslek için rakip olduğumuz zamanlar da olmuştur. Bu zamanlarda bile ilişkimizi korurduk. Benim ona, onun bana yazdıkları, müşterek çalışmalarımıza ait eskizler Behruz’un arşivinde de bende de özel yerlerinde saklanır. Ama bundan sonraki yaşamımda Behruz’un daima canlı kalacak anısı benimle birlikte yaşayacak.”

Bir sonraki sayfa: “Son gün kendi mezarını çizip gitmişti. Bu son projesiydi”    >>>>>>

Bülent Özer: “Onunla tanışarak sihrine kapılanlar, onu asla unutamamışlardır”

“Gerçek kardeşimi kaybetmiş gibiyim. Bünyesindeki aşırı aktivite gücü, az rastlanan düzeydeki zekâsı ve hemen hemen her sanat dalındaki hayret verici yaratma becerisinin bileşkesi olarak sevgili Behruz fevkalâde ayrıcalıklı bir insandı. Aynı zamanda mükemmeliyetçi, yani perfeksiyonistti de…



"Bütün bu karışım yakından tanıdıkça kendisini vazgeçilmez bir varlık, eşi bulunmaz bir dost kimliğine büründürmüştü. Bürosunu, evini ziyaret eden, onunla yemek yiyen bütün yabancıla, ister devlet adamı, diplomat, üniversite hocası, mimar, sançtı, isterse de öğrenci olsun, kendisinin sihrine kapılıp onu bir türlü unutamamışlardır. Bu seferki beklenmedik ayrılış, başta biz yakın dostlarını derinden yaralayan çok ağır bir acıdır. Ancak, hiç abartmadan ilâve edebilirim ki, Behruz’un cismen artık olmaması, ülkemiz için de kolayca telâfi edilebilecek kayıplardan değildir."


Melis Kanadıkırık: “Son gün kendi mezarını çizip gitmişti. Bu son projesiydi”

“Behruz Çinici, hocaların hocası, hocam, dedem… Onu Salacak’taki mabedi olan ofisinde tanıdım. Hem öğrencisiyim, çırağıyım hem de –onun tabiri ile- torunuyum. Bu hayatta belki kimsenin öğretemeyeceği şeyler öğrendim ondan. Saymak istesem de sayamam. Bana her koşulda güçlü, dimdik olmam gerektiğini öğretti.

“Her zaman yapıların sesi olması gerektiğini söylerdi. ‘Doğumhane masam’ dediği masasında çizim yapardı. Onları avcunun içiyle severdi. Onlarla yaşardı. Her çekmecesi, her çizimi, tüm sevdikleri onun için çok değerliydi. Hep anlatırdı; ondan dinlenecek çok şey vardı. O kadar güzel anlatırdı ki, büyülenirdiniz. ‘Ben 160 yaşındayım’ derdi. ‘Her günü 2 gün gibi yaşadım.’ Her şeyden önce büyük bir bilgeydi.

“Sert görünümünün altında o kadar hassas bir insandı ki… Son gün doğum masasında kalemini bıraktığında kendi mezarını çizip gitmişti. Son projesiydi. Böylelikle onu da tamamlamış oldu. Bana ‘Nereden mezunsunuz?’ diye sorsalar verebileceğim tek yanıt var: ‘Behruz Çinici Üniversitesi’nden mezunum.’”


Reklam Goruntulenme Bolumu