Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü ‘Temel Tasarım Atölyesi 2012-2013 Güz Dönemi’ kapsamında gerçekleştirilen final sunumu, bugün (10.01.2013 Perşembe) Mimar Sinan Salonu’nda gerçekleştirildi.
Yürütücülüğünü Yrd. Doç. Dr. Kevser Üstündağ, Yrd. Doç. Dr. Müge Özkan Özbek, Öğretim Görevlisi Rahmi Öğdül, Öğretim Görevlisi Melih Birik, Araştırma Görevlisi Ahmetcan Alpan, Araştırma Görevlisi Sinem Seçer ve Araştırma Görevlisi Barış Göğüş’ün üstlendiği Atölye; Mimar Sinan Salonu’nu üç boyutta kaplayan ve malzeme olarak farklı renklerde kurdelelerin kullanıldığı bir dönem sonu sergisi ile tamamlandı. İstanbul’da kaos, değişim ve düzen kavramlarını soyutlayan genç şehir plancıları; temel tasarım dili olarak birim, modül ve örüntüyü kullandılar.
Kaos Grubu
“İstanbul; milyonlarca insanın oluşturduğu, bu insanların düzen getirmeye ve kontrol etmeye çalıştığı iki yakalı, küçücük bir toprak parçası. Her gün, her bir köşesinde, milyonlarca tesadüfî karşılaşmalar gerçekleşiyor, milyonlarca düşünce ürüyor. Bu düşüncelerden bazıları eylem halini alırken, bazıları unutulup gidiyor. Eylem halini alanlar yine bu eylemi algılayan kişilere göre belli yorumlar ve sonuçlar doğuruyor. Bazılarımız Beyoğlu’nda hayatımızdaki en keyifli geceleri yaşıyoruz, bazılarımız ise çeşitli travmatik olaylar yaşıyor, hatta ölüyor. Sağ yanımızda yürüyen insanın seri katil olma ihtimali, sol yanımızda yürüyen insanın ise sevgilimiz olma ihtimali birbirine eşitken, nasıl Beyoğlu’nda olmanın iyi ya da kötü olduğunu düşünebiliriz ki? Beyoğlu’na dışarıdan baktığımızda fiziksel açıdan bir düzen arayışının var olduğunu hatta bazı noktalarda sağlanabildiğini görebilirsiniz, fakat orada ne olacağını, neler yaşanacağını ya da orada yaşanan bir şeyin nelere mal olacağını bilemezsiniz. ‘Belirsizdir’.
Biz, projemizi hayata geçirirken, etrafımızda algıladığımız kaosun ‘belirsizlik’ özelliğinden yola çıktık. Belli örnekler vererek kaosun nerede daha yoğun yaşandığına dair örnekler verebiliriz fakat insanın şekillendirdiği bir şehirde; insanların, ‘şehir yarattığı’ bir düzende o şehri incelediğimizde insanın varlığının şehri düzen arayışı içinde kaosa sürüklediğini, kaosun her yere hakim olduğunu görüyoruz”.
Dünden bugüne İstanbul’un mekansal ‘değişim’inin siluete yansıması
Değişim odaklı İstanbul’a baktığımızda kentin değişimlerle kimliklendiğini görüyoruz. Hiç ara verilmeden hızla değişen ve gerileyen bir şehir İstanbul... “Tarihsel süreçte bugünkü İstanbul’u oluşturan irili ufaklı değişimlerin genel ifadesi nedir?” sorusunun cevabını ‘siluette’ bulduk ve çalışmamızı bu kavram üzerinden kurguladık.
İstanbul’un Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na değişen bu silueti ve artık gökyüzüne doğru pervasızlaşan müdahaleleri projemizde şöyle soyutluyoruz; ‘alçak yapılaşma, geniş gökyüzü; yüksek yapılaşma, daralan gökyüzü’.
Düzen Grubu
“Rahmi Öğdül hocamızın yazısında geçen ‘kaosun hüküm sürdüğü topraklara tepelerde hazırlanan bir plana göre düzen getirilmeye çabaladığını görüyoruz bugün de iktidarın’ cümlesi düzen çalışmamızda, bizim çıkış noktamız oldu. Aslında kenti yaşayanlar olarak İstanbul'u kaos ve değişim kavramlarıyla daha çok ilişkilendiriyoruz, ne var ki kent geneline yayılan bir çok projeyle bu kaos ve değişim hali görmezden gelinerek; kimliksiz, çözümsüz bir düzen getiriliyor. Çalışmamızın ilk aşamasında gri kurdeleler ile ördüğümüz ızgara model; sabote edici ve kimliksiz, dayatılan bir düzen. Bu modelin birimlerinden belli bazı semtlere indirilen renkli kurdeleler de kenti asıl olarak yaşayanların oluşturduğu organik düzen. Yani söz konusu olan ketum, sabote edici, kimliksiz, beton düzeni ile şehri yaşayanların oluşturduğu organik düzenin karşıtlığı, çatışması. Renkli kurdelelerin indiği semtler ve kurdelelerin renkleri ile olan ilişkileri ise şöyle: Bebek semtinin lüks yaşam tarzını pembe renk, Beyoğlu'nun kozmopolit yapısını farklı bir çok renk, Fatih ve Eyüp'ün muhafazakar yapısını yeşilin farklı tonlarındaki renkler, Eminönü'ndeki balıkçıları lacivert ve Üsküdar'ın kafamızdaki eski İstanbul algısına ithafen krem rengi kullandık. Semtleri ve kurdelelerin renklerini seçerken kendi deneyimlerimize, o yerleri nasıl algıladığımıza göre seçtik”.