Geleceğin Tasarımcıları, Tasarımın Geleceği



Desing Week ’10 kapsamında, akademisyenler ve öğrenciler tarafından Türkiye’de endüstriyel tasarımın, tasarım eğitiminin ve tasarımın geleceğinin ele alındığı panel bugün (01 Ekim cuma günü) tarihi Eski Galata Köprü’sünde gerçekleştirildi. Proje’nin koordinatörü ‘tetöp’ yani ‘Türkiye Endüstriyel Tasarım Öğrencileri Platformu’ hiçbir kişi, kurum veya kuruluşla organik bağı olmayan bağımsız bir öğrenci inisiyatifi. Endüstriyel tasarım öğrencileri için endüstriyel tasarım öğrencileri tarafından kurulan tetöp, mesleki ve akademik sorunlara bilinç oluşturmak amacında ve bu bağlamda koordinatörlüğünü üstlendiği panelde özellikle öğrenci örgütlenmesi, Endüstri Ürünleri Tasarımda branşlaşma, devlet ve özel üniversitelerde tasarımın durumu ve tasarımda çeşitlilik gibi konuları tartışmaya açtı. Panelin katılımcıları; İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Prof. Dr. Alpay Er, Marmara Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Aslan Özbiçer, İzmir Ekonomi Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Can Özcan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nden Doç. Dr. Gülay Hasdoğan ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Tengüz Ünsal'ydı. Panelin moderatörlüğünü ise İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Serhan Ada yaptı.

John Wayne Out X-Men In: Tasarımda öğrenci örgütlenmeleri hakkında fikirler

İlk sözü alan Yrd. Doç. Dr. Tengüz Ünsal, öğrenci, akademisyen ve sektörde çalışanların aynı gemide bulunduklarını ifade ederek sözlerine başladı. Buna bağlı olarak zaman zaman zaman zaman herkesin kendini değerlendirmesinin gerekli olduğunu vurgulayan Ünsal öğrenci örgütlenmesini de bu anlamda önemli bulduğunu belirtti. 

Tasarımda öğrenci örgütlenmelerinin önemli olduğunu savunan Yrd. Doç. Aslan Özbiçer, öğrencilerin birbirlerinden farklı fikirlere sahip olup aynı amaca yönelik çalışmasının, görüş alışverişinde bulunmasının yararlı olduğunu belirtti ve bu çalışmaların akademisyenler tarafından da desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Bu çalışmaları olumlu bulduğunu belirten Doç. Dr. Gülay Hasdoğan ise bu tip çalışmaların Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümleri ilk kurulduğunda ve ilk mezunlarını vermeye başladığında da var olduğunu, bunun yeniden canlandığını görmenin ise sevindirici olduğunu dile getirdi. Gençlerin ileriyi daha iyi görebilme potansiyeline sahip olduklarını belirten Hasdoğan bunun bir takım şeylerin çözümlenmesinde de faydalı olacağını aktardı ve ekledi: “Değişimi başlatacak olan tabandır ve büyük bir güçtür”.

Yrd. Doç. Dr. Can Özcan, 1940-50’lerin John Wayne dönemi olduğunu, bireyselliğin ön planda olduğunu belirtti. Günümüzde ise artık John Wayne’in olmadığını belirten Özcan: “Artık X-Men var. Grup olarak hareket eden ve bir şeyler başaran modeller var. Biz başka bir felsefenin toplumuyuz. Öğrenciler bu çalışmalarının devamını ve etkisini mutlaka görecekler” dedi.





Konuya daha eleştirel yaklaşan Prof. Dr. Alpay Er, öğrencilikle ilgili bilinmesi gereken ilk şeyin öğrenciliğin geçici olması gerçeği olduğuna dikkat çekti. Hafızanın çok önemli olduğunu söyleyen Er, sözlerine şöyle devam etti: “1988 senesinde düzenlenen Designers Toplantısı’nda öğrenci forumu vardı, sonuçta bir öğrenci bildirgesi ortaya konulmuştu. O dönemde hazırlanan öğrenci bildirgesinin talepleri nasıl karşılanmış, bunları da tartışmak gerekiyor. Örgütlenme noktasında vites büyütmek çok önemli ancak hayatını ideale adadığı için çoğunluk yerine konuşan azınlıklar oluşabiliyor bu anlamda söyleyeceğim şey hayatınıza devam edin ve nerede bırakmanız gerektiğini bilin”.

Doç. Dr. Serhan Ada ise tasarımcının çizgi dışı olması gerektiğini dile getirdi ve söz konusu öğrenci topluluğunun henüz hocaları için bir tehdit oluşturmadığını, bu nedenle de tehdit oluşturana kadar devam etmeleri gerektiğini ifade etti.

Profosyonel ya da akademik hayatta, tasarımda branşlaşma

Uzmanlaşmanın piyasanın taleplerine de bağlı olduğuna dikkat çeken Er, Endüstriyel Tasarımın başlangıç noktasına dikkat çekti. Sanayinin talebinin olmadığı noktada bir grup aydının çalışmaları ile Türkiye’de Endüstriyel Tasarımın başladığını söyledikten sonra, piyasanın ihtiyacı olmayan uzmanları var etmenin boşa bir çaba olabileceğini sözlerine ekledi.

Er’den sonra söz alan Ada’da Er’in sözlerini destekler nitelikte konuştu. Bir alanda eğitim programı başlatmakla o olanda uzmanlaşma yaratılamayacağını ifade ettikten sonra Bilgi Üniversitesi’nden örnek vererek sözlerine devam etti; “Bilgi Üniversitesi’nde Tasarım Kültürü ve Yönetimi Programı’nı başlattığımızda tasarım yöneticilerinin sektör tarafından aranmasını ve talep edilmesini bekliyorduk ancak süreç bizim düşündüğümüz gibi şekillenmedi. Öğrencilerimiz alanı zorlayarak, yaptıkları işleri tanıtarak dahil oldular”.

Kocaman Bir Balon: Devlet Üniversitelerinde Endüstri Ürünleri Tasarımının Durumu

Devlet üniversitelerinde endüstri ürünleri tasarımı bölümlerini değerlendiren Ünsal, özel üniversitelerin kendi akademik kadrolarını geliştirmemelerinin bir sorun teşkil edebileceğini ifade etti. Daha sonra söz alan Özbiçer ise öncelikle bu ülkenin ne kadar endüstri ürünleri tasarımcısına ihtiyaç duyduğu, tasarımcıların nerede çalıştıkları, nerede çalışacaklarına kimin karar verdiği, hatta bu tip bir kararın alınıp alınmadığı, bunların konuşulup konuşulmadığı sorularının yanıtlanmasının gerekli olduğunu belirtti. Bu anlamda endüstri ürünleri tasarımcıların geleceğini tartışmanın daha doğru olduğunu ifade eden Özbiçer, zaman içerisinde özel üniversitelerin kendi akademik kadrolarını yetiştirebilecek hale geliceklerini düşündüğünü söyledi.



Hasdoğan ise, sınırlı akademik kadroyla çok sayıda eğitim almak isteyuen öğrencilerin karşı karşıya olduklarını belirtti. Akademisyen olmanın uzun ve zor bir süreç olduğuna dikkat çeken Hasdoğan devlet üniversitelerinin günümüzde bir nevi akademik kadro yetiştirme misyonu üstlendiklerini belirterek pek çok üniversitede yüksek lisans ve doktora programının sınırlı olduğundan bahsetti.

Ortada kocaman bir balon olduğuna dikkat çeken Er ise, son 10 senede endüstri tasarımları bölümlerinin sayısının 5’ten 23’e çıktığına dikkat çekti. İş piyasasına bakıldığında beklentilerde çok büyük bir açık görüldüğünü belirten Er, balon patladığı zaman hayatta kalacak olanların devlet üniversiteleri olduğunu dile getirdi. Bir sürü işsiz olacağına dikkat çektikten sonra bu gerçeğe kendimizi alıştırmamızın gerektiğini, bu anlamda da okulların kendi stratejilerini belirlemek durumunda olduklarını söyledi.

Türkiye’de yüksek öğretimde arzın talebi aştığını dile getiren Ada ise kontenjanların boş kaldığını belirtti. Bu topraklarda çok iyi takipçi olduğumuzu ancak öncü olamadığımızı belirten Ada, her şeyin homojenleşmeye başladığını sözlerine ekledi.

Farklılık ya da uzlaşmak

Kriz anlarında çeşitliliğin önemli olduğuna vurgu yapan Özcan, çeşitliliğin olumlu olduğunu, tek bir boyuta sahip olmanın tasarımcı kimliğine aykırı olduğunu söyledi. Sonra söz alan Ünsal ise, çeşitlenme ve farklılaşmanın esas olduğunu, benzeşmenin gerekli olmadığını belirtti.
Farklı üniversitelerdeki Endüstri Ürünleri tasarımı bölümlerinin birbirlerine benzememesi gerektiğini savunan Er ise, İngiltere’de uzmanlık tanımlarının farklılaşmasına dikkat çekti.