Bir ülke ulus olduğunu en çok ne zaman hatırlar? Sevinç ve
felakette. Peki, Türkiye sevinç ve felakette bir araya gelebiliyor
mu? "Evet" demeyi çok isterdim…
Baksanıza depremler bile bir
araya getirmiyor bizleri. Muhalefet iktidarı suçluyor, iktidar
muhalefet. Hükümet yerel yönetimlere atıyor topu, belediye başkanları
seçmene. Bürokrat bilinçsiz yapılaşmadan şikâyetçi vatandaş
bürokrasiden. Oysa altımızdan geçen fay hatları ne dünya görüşü ayrımı
yapıyor, ne din, ne dil ne de sınıf.
Marmara depreminin üzerinden
11 yıl geçti. Riskli bölgelerde binaların ancak yüzde 5'i yenilenebilmiş.
Oysa o deprem sonrasında çıkarılan özel tüketim vergilerinden toplanan para
24 milyar TL. Fakat "deprem vergisi"nin zekâtı bile deprem tedbirlerine
gitmiş değil. Yani ortada dişe dokunur bir kentsel dönüşüm ya da alternatif
bir tedbir yok. İyi de Türkiye'yi depreme kim hazırlayacak? Ulus
olduğumuzu hatırlayabilsek cevap kolay… Ama dedim ya çoktandır unuttuk,
sevinçte ve kederde bir araya gelmeyi.
Elazığ depreminden sonra
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar resmen isyan etti: "Geceleri bunalıp hırsımdan
ağlıyorum. Bir yanda muhalefet diğer yanda iktidar… Biri on tokat vuruyorsa
diğeri iki…" Riskli bölgelerde kentsel dönüşüm yaptığı için başına gelmedik
kalmamış. "Türkiye'nin 150 yerinde kentsel dönüşüm başlattık. Resmen
kendimizi parçalıyoruz… Belediye başkanları seçim kaybederim endişesiyle ‘aman
benim bölgemde deprem dönüşümü yapma' diye itiraz ediyor. Muhalefet partileri
‘TOKİ fakirin elinden evini alıp peşkeş çekiyor, memleket elden gidiyor' diye
propaganda yapıyor. İnşaat sektörü ‘TOKİ konut yapmasın' istiyor, basın
suçluyor…" Devam ediyor… "Yedi senedir buradayım. Varsa bir kusur savcılar
harekete geçsin. Yoksa artık yeter bunaldık ya… İstanbul'da 7 milyon konut
tehlikede. Bunları bir şekilde güçlendirmemiz ya da yenilememiz gerekiyor.
Burada siyaset olmaz, bu bir devlet projesi. Ya hepimiz taşın altına elimizi
sokacağız ya da her depremde ağıt yakacağız…"
İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Kadir Topbaş önceki gün "depremin ayak seslerini duyuyoruz"
diye bir açıklama yaptı. Hastane, okul, köprü ve viyadükler depreme
hazırmış. Fakat esas sorun konutların dönüşümünde, ama bu konuda kılını
kıpırdatan yok. Bırakın konut dönüşümünü, çok cüzi bir rakam olmasına rağmen
Türkiye'de konutların depreme karşı sigortalanma oranı bile yüzde 25'i bulmuyor.
Hem de zorunlu olmasına rağmen. Bu oran doğuda yüzde 10. Sizce kim
suçlu?
Türkiye topraklarının yüzde 98'i aktif deprem kuşakları
üzerinde yer alan bir ülke. Ama bakın Elazığ'da 6 şiddetinde bir deprem
nasıl bir felakete yol açtı. Kandilli Rasathanesi ve Boğaziçi
Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre olası bir depremde İstanbul'da 30
bin kişi hayatını kaybedecek. Ulus olduğumuzu hatırlamamız için illa büyük
bir felaket mi yaşamamız gerekiyor? Ya da Bayraktar gibi geceleri bunalıp
hırsla ağlamak mı?