"Beyoğlu yenileniyor, her şey daha güzel olacak" sloganlarıyla başlayan İstiklal caddesi merkezli "taş döşeme" faaliyeti ne bitiyor, ne kimse ne zaman biteceğini biliyor, ne de yetkililer bir açıklama yapıyor. Ağaçların sökülmesiyle başlayan tartışma bugünlerde, İstiklal Caddesi'nde can güvenliğinin kalmamasına dönüştü.
Sabahın erken saatlerinde başlayan kaos gecenin sonuna kadar devam ediyor. Civar sakinleri son dört aydır bir türlü bitmeyen çileden yana çok dertli. Kazı nedeniyle açılan fakat kapanmayan çukurlar, Caddenin araç trafiğine açılmasıyla oluşan araç istilası, cephe korunağı olmaksızın restore edilen binalar, rüzgarda düşen reklam tabelaları ve ortaya bırakılmış ucu açık kablolar ölüm tehlikesine yol açıyor.
Beyoğlu sakinleri: Can güvenliğimiz yok
İstiklal Caddesi üzerinde dershane öğrencisi Aslı Kiracıoğlu "Her gün tedirgin yürüyorum. Cadde şantiyeye dönüştü. Şimdi de bir de üstüne kar yağacak. Hiçbir önlem alınmaması beni ürküyor" diyor.
Kiracıoğlu'nun da söylediği gibi İstiklal'de güvenlik yok. Taksim Meydanı'ndan Tünel'e kadar yürüyen insanların çamurlu zemin yüzünden ayağının kaymaması, düşmemesi neredeyse imkansız. Bu durum özellikle yavaş hareket eden yaşlıları ve çocukları daha çok mağdur ediyor. 50 adımda bir karşımıza çıkan ve binalara gelişigüzel asılmış bir ipten sarkan yeni yıl süsleri, reklam topları ve tabelalar, rüzgara dayanamayıp düşüyor. Yaklaşan soğuklarla birlikte, tepelerinde sallanan tabelalardan daha çok korkan yayalar, çabuk adımlarla endişe içinde yürüyor.
Bir başka Beyoğlu sakini Abdülkadir Kartalay yaşadığı olayı şöyle aktarıyor: "Geçen sabah caddede, büyük bir cam parçası tam 3 metre arkama düştü. Kafamı yukarı kaldırdığımda, binanın yıkık dökük bir halde olduğunu ve diğer cam parçalarının da düşmek üzere olduğunu gördüm."
Konuralp'in ölümü hafızalarda
Bütün bu korku ve panik boş yere değil. Çünkü 1 Temmuz 2003 yılında Beyoğlu'nda, sokakta bir kafede oturan öğretim görevlisi Sadi Konuralp, Apartmanın beşinci katından düşen 40 kiloluk beton parçasının altında kalarak hayatını kaybetmişti. Gazi Üniversitesi, İletişim Fakültesi öğretim üyesi ve "Gece Yarısı Sineması" adlı derginin yazarı Sadi Konuralp, 39 yaşındaydı.
"İstiklal gözümüzün önünde çirkinleşiyor"
Emekli Mehmet Tekin "İstiklal Caddesi ve Beyoğlu gözlerimin önünde her gün biraz daha çirkinleşiyor. Bu semtte yaşayan bir insan olarak benim görüşümün de alınması gerekiyordu" diyor. Tekin ayrıca yürüme sıkıntısı çektiğini ve caddeye yardımsız çıkamadığını aktardı.
"Araç istilası sinir bozucu"
İstiklal Caddesi'nde bir mağazada tezgahtarlık yapan Suzan Göl araç trafiğinden şikayetçi. "Araçlar yayaları sıkıştırıyor. Cadde, onlarınmış gibi pervasızca hareket ediyorlar. Bu duruma sinirlenmemek mümkün değil. Burası İstiklal Caddesi. Herhangi bir yer değil. Caddenin tarihi algısını da bozuyorlar. Gelen turist kaçıyor." Trafik uzun süredir sıkıntı yaratıyor. İş kamyonları, ticari taksiler, nakliye araçları gün boyu caddede seyrediyor. Kimi zaman yayalara ayrılan şeridi de işgal ediyorlar.
Olmayan "Arnavut kaldırımının" özlemi
Kırtasiye sahibi Fatma Kısa "Ağaçları söktükleri zemini reklam alanı haline getireceklermiş. Çok üzücü. Lale figürlü taşlar ise son derece soğuk. Arnavut kaldırımlı caddeyi çok özleyeceğim" diyor.
İstiklal caddesinin "Arnavut kaldırımları" da tam bir efsaneye dönüştü. İşin doğrusu, 1996'da Habitat II İnsan Yerleşimleri Dünya Zirvesine İstanbul plansız programsız hazırlanırken, yine İstiklal'in taşları sökülmüş, tarihi caddeye çimento dökülmüş ve sanki taş dökülmüş gibi çimentonun üzeri çizilmişti. İşte, 10 yıl öncesinin bu sanal taşları artık "Arnavut kaldırımı" oldu, ve kimi İstanbullulara da olmayan bir şeyin özlemini yaşatmaya başladı.
Esnaf kızgın
Galip Dede Caddesi'nde resim galerisi sahibi olan Ali Alışkan "İki yıldır, bu sokakta aynı yeri tekrar tekrar kazıyorlar. Her gelen görevli başka bir neden söylüyor" diyor ve bu duruma anlam veremediğini ifade ediyor. Sahiden de anlaşılır gibi değil. Çünkü, geçen yıl yeni baştan döşenen yollardan biri olan Galip Dede caddesindeki taşların çoğu ilk yaşını dolduramadan kırılmış, eskimiş ve yolun kendisi de çoktan bol çukurlu, çökmeli hale gelmiş durumda.
"Düzensiz saatlerde çalışma yapılıyor"
Alışkan "Üstelik işçilerin çalışma saatleri belli değil. Bazen sabahın erken saatlerinde büyük gürültü ile çalışıyorlar. Bazen gece yarısı çalışıyorlar" diyerek iş düzensizliğinden yakındı.
"15 günde tamamlanma sözü verdiler ama..."
İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Balık Çarşısı esnafından Orhan Petek "Proje görevlisi bizlere çalışmanın sokağımızda 15 günde tamamlanacağını söyledi. Ancak 4 ay geçti" diyor. Esnaf balık, meyve ve sebzeyi çamurun içinde satmaya mecbur edilmiş durumda. Kendi çabalarıyla yollara her 15 günde bir çakıl taşı dolduruyor ve çamurun oluşmasını engellemeye çalışıyorlar ama nafile. Çünkü sağı solu belli olmayan kazılar ne çakıl taşı bırakıyor ortalıkta ne de huzur.
"İflas edeceğiz"
Balıkçı Petek'in çözüm önerisi, belediye ve firmanın sokağı tamamen kapatıp çalışmaları hızla tamamlaması yönünde. "Aylardır zarar ediyoruz. 10 yaşımdan beri bu sokaktayım. İlk defa böyle bir nedenle iflas etme noktasına geldim. Kimse çukurlarla dolu bu sokakta vakit geçirmek ve alışveriş etmek istemiyor"
"Belediye: Dikkat edin çukura düşmeyin"
Aynı pazarda esnaflık yapan Cezmi Uyur ise "Açılan çukura düşen arkadaşımızın kolu kırıldı. Belediyeye durumu ilettik. Aldığımız cevap 'dikkat etseymiş' oldu" diyor. Uyur'un bahsettiği çukur tahtalarla geçici süre kapatılarak "göçük" haline getirilmiş ve etrafında hiçbir uyarı tabelası yok. Alınan önlem böyle olunca Pazar daha tenha hale gelmiş. Öyle ki "iğne atılsa yere düşmez" denilen İstiklal kalabalığından eser yok.
"Firma yok, çalışmalar durduruldu"
Uyur, firmanın görevi bıraktığını ve belediyenin yeni bir firma aradığını öne sürüyor. Uyur "Şuan kazı çalışmaları durduruldu" diyor. Civar sakinleri kendilerini bilgilendiren görevlilerle birden fazla kez görüşemiyor. Görevli isimleri ve telefon numaraları sürekli değişiyor ve insanlar muhatap olacak yetkili bulamıyor.