Hasanpaşa Gazhanesi’ne sığınan Roman
yurttaşlar, Kadıköy Kurbağalıdere’nin yanında, eski
Salı Pazarı’nın olduğu yerde yaşıyorlardı. Beş yıl önce
evlerini yıktılar. “Bize gidecek bir yer gösterin” diye yalvarsalar da
kimse onları dinlemedi. Çoluk çocuk sokağa atıldılar. Onlar da boş diye tarihi
Hasanpaşa Gazhanesi’nin olduğu alana geldi. Burada derme çatma
evler yaptılar. Şimdi, tarihi Gazhanenin yıkıntılarında, insanlık dışı
koşullarda, çöp dağlarının arasında yaşamaya çalışıyorlar.
Romanlarla konuşmak izne tabi
Tarihi Hasanpaşa Gazhanesi’nde fotoğraf çekmek istediğimizde İETT
görevlisinin uyarısıyla karşılaştık. Fotoğraf için sorumlu müdürden izin almamız
isteniyordu. “İçeride yaşayan Roman yurttaşlar var, onlarla konuşacağız” dedik,
ama görevli kararlıydı: “Bence gitmeyin, ama illa gideceksiniz izin almanız
lazım, çünkü biz can güvenliğinizi sağlayamayız”.
İzin almadık, arkaya doğru ilerledik. Sokakta oturmuş sohbet eden
kadınların yanlarına gittik, niyetimizi anlattık. En yaşlıları, “Ne anlatayım”
dedi, “Derdime derman mı olacaksın? Buraya kaç tane gazeteci geldi senin gibi,
ne değişti? Yok kızım, konuşmuyoruz biz artık.” Diğer kadınlar da öyle
düşünüyorlardı, ama bir süre sonra anlatmaya başladılar.
Elektrik, su, tuvalet yok
Gülcan Yanıkel, Gazhane alanının içinde, konu komşu birlikte çattıkları tek
gözlü bir gecekonduda yaşıyor. 4 çocuğu var, eşi cezaevinde. Onu insanlık dışı
yaşam koşullarından da çok rahatsız eden bir şey var: dışlanmak. Yanıkel, “Biz
doğma büyüme İstanbulluyuz” diyor ve şöyle devam ediyor: “Oradaki evler
yıkılınca, bize yer göstermediler. Bizi istiyorlar ki atsınlar dış memleketlere.
Biz de boş diye Gazhaneyi bulduk, sığındık. Bende 4, kardeşimde 2 çocuk
var, nereye gidebilirdik ki? 5 yıldır buradayız. Elektriğimiz yok, suyu
Kayışdağı’ndan alıp geliyoruz. Tuvaleti de tahtalarla biz yaptık aşağıya. Bir
kömür veriyor devlet. Onun dışında halimizi gören bilen yok”.
Çocuklar okumuyor
Bu mahallede çocukların çoğu okula gitmiyor. Çünkü aileler, çocuklarına okul
kıyafeti, ayakkabı, çanta alamamış. Okul, kıyafetsiz çocuk kabul etmiyor, ama
kıyafet almaları için ailelere yardım da edilmiyor. Yanıkel, “35 TL bir hırka
nasıl alayım? ‘Çocuğunuzu göndermezseniz ceza gelir’ diyorlar, gelsin, ne
yapabiliriz ki? Yardım etsinler öyleyse” diye konuşuyor.
Ayten Satıroğlu da evi yıkılınca Gazhane’ye sığınmış. “Belediyeye,
muhtara, kaymakama, her yere gittik, yardım etmiyorlar. Ramazan’da bile erzak
yardımı vermediler, bir tek özürlülere veriyorlarmış. Erzak için kolumuzu,
bacağımızı mı kıralım?” diye soruyor.
Satıroğlu, şöyle devam ediyor: “Belediyeye yardım et diyorsun, ‘eşyalarını
hemen çıkar, evini yıkacağız’ diyor. Bizim tek geçimimiz kâğıt toplamak, ama ona
da izin vermiyorlar. Zabıta arabalarımıza el koyuyor sürekli, arabayı geri almak
için bir haftada kazandığımızı belediyeye veriyoruz. Çoluk çocuk aç yatıyoruz o
zaman”.
‘Bize ev versinler’
Türkan A. Gazhane alanının yanındaki sokakta, ufacık bir evde oturuyor. Orada
Romanların oturduğu tüm evler yıkılmış, ama o, tapusu sayesinde yıkımdan
kurtulmuş. Yine de evini yıkmalarından korkuyor hala, şöyle diyor:
“Elektriğim, suyum, tuvaletim yok. İki aile 9 kişi bu tek göz evde yaşıyoruz.
Elektrik bağlatmak istedim, çok para istedi belediye. Oradaki görevli bana
‘Bacım boşuna cereyan bağlatma, ne de olsa yıkım olur, boşuna masraf
yapmış olursun’ dedi. Tamam, yıksınlar, ama bana bir yer versinler. Ufacık bir
gecekondu olsa olur. Kira gibi yavaş yavaş öderiz”.
‘Başbakan açılacağız diyordu’
Elmas Akın, Gazhane’nin yıkık dökük duvarlarının içine ev yapmış. 4 bebeği
var, biri engelli, birinin ise yüzünün tamamı yanık. Çocuğa ne olduğunu
soruyoruz, şöyle yanıt veriyor: “İki aylıktı, çadırda kalıyorduk. Çadır
yandı, yanan naylon çocuğun yüzüne yapıştı. Başbakan açılacağız diyordu, gelsin
halimizi görsün. Artık insan gibi yaşamak istiyoruz”.