Galataport ihalesi yeniden hükümetin gündeminde.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, ‘Galataport
ihalesine, 2010’da çıkabilir’ açıklamasını yaptı. Açıklamanın ardından
hükümete yeniden yeşil ışık yakan Royal Caribbean konsorsiyumun lideri
İsrailli işadamı Eyal ve Sami Ofer kardeşler ise ihaleye yeniden girmek
istediklerini duyurdu.
İhaleye açıldığı ilk günlerde tartışmalara yol
açmış ve meslek odalarının büyük tepkisi sonucu Danıştay
tarafından yürütmesi iptal edilmişti. Ofer, daha önce
Galataport ihalesini kazanmış ancak mahkeme kararı ile ihale iptal olmuştu.
Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, Galataport’a
karşı çıkan isimlerin başında yer alıyor. Şener daha önce ihalenin onaylanması
için Yüksek Planlama Kurulu’na (YPK) geldiğinde, Başbakan
yardımcısı olarak ihaleye onay vermemişti. Şener AKP’den ayrıldı ve Türkiye
Partisi’ni kurdu. İhale sürecinin sağlıklı bir süreç olmadığını söyleyen
Şener’in ihaleyle ilgili eleştirileri ise devam ediyor.
‘Ödemeler
25 yıl sonrası için planlandı’
İhale koşullarının
Türkiye’nin çıkarlarına uygun olmadığı kanaatiyle YPK’de ihaleyi geri
iade ettiklerini açıklayan Şener, “Ödemelerin hemen hemen
tamamı ağırlıklı olarak 25 yıldan sonra ödenecek gibi
planlanmıştı. Hatta bu koşullar ile ihale edildiği ortaya çıktığında
Rahmi Koç, “böyle bir ihale olacağını bilseydim ihaleye
girerdim” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Hükümetin Galataport
projesi, sadece yarım kalan işi tamamlamaya benzemiyor veya
yarım kalan işi tamamlamaya benziyor. Buradan kast ettiğim şu:
Daha önce onaylanmayan bu adımın gerçekleştirilmesinde kişiye (Sami Ofer) karşı
bir yükümlülüklerinin olmadığını umut ederim sadece” diye
konuştu.
‘Erdoğan ile Ofer'in hukuku
genişmiş’
Şener, Ofer Şirketi’nin Galataport ihalesine yeniden
girebileceği yönündeki açıklamasına ilişkin ise şunları söyledi:
“Sayın
Başbakan’ın Sami Ofer ile kaç kere görüştüğünü yeniden sormak lazım. O dönemde
Başbakan Sami Ofer’i tanımadığını açıklamıştı. Ama durumun kamuoyuna yansıyacağı
ile ilgili bir kanaat oluşunca iki kez görüştüğünü ifade etmişti. Buradan en
azından şu anlaşılıyor; Sami Ofer ile Başbakan’ın hukuku genişmiş.
Kardeşinin Ofer’in firmalarında çalıştığını söylemişti ki burada Başbakan’ın
vazgeçemeyeceği bağlantıların kurulmamış olmasını umut ederim.”
Galataport’un yapılacağı bölgenin önemli bir yer
olduğuna dikkat çeken Şener, “Fatih Sultan Mehmet’in gemilerini Haliç’e
indirdiği bölgelere yakın” dedi. Bölgede çok sayıda tarihi bina ve
yapılaşmanın olduğunu dile getiren Şener, “böylesine radikal bir imar
değişikliği ile tarihi dokunun baştan sona tahrip edilmesine yol açacak bir
düzenlemenin hukuk sistemimizde mümkün olabileceğini
düşünmüyorum.”
‘Galataport için yeni hukuk
yaratıldı’
Hükümetin Galataport Projesi’ni, “İstanbul’un Küresel
Sermayeye satılması için çok ısrarcılar” şeklinde yorumlayan Mimarlar
Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nden Mücella Yapıcı, bunun için yeni
hukukun yaratıldığını söyledi.
Galataport Projesi’nin Kıyı
Kanunu’na aykırı olduğu için kanuna Kruvaziyer Liman
maddesi koyduklarını söyleyen Yapıcı, “Bu maddeye göre; eğer siz bir yere bir
kruvaziyer gemi yanaştırıyorsanız ard alanda istediğiniz imar hakkını
verebiliyorsunuz. Sorunu bu şekilde aşmaya çalıştılar ancak yapamadılar” dedi.
Bunun üzerine 5793 sayılı özelleştirme maddesinin
çıkarıldığını belirten Yapıcı, “Buna göre özelleştirme kapsamına alınan yerlerde
Eski Eserler Kanunu, Kıyı Kanunu gibi hiçbir kanunun geçerli
olmayacağı hükmü getirildi. Mimarlar Odası olarak çok
tepki gösterdik, kıyameti kopardık. Ancak bu da yetmedi. Uzmanların
‘burada kruvaziyer liman olmaz’ demesinerağmen
İstanbul’un100 bin ölçekli planında Galataport ve
Haydarpaşa kruvaziyer liman olarak işaretlendi. O da yetmedi 1/5000’lik Beyoğlu
planları yapıldı ve Galata bölgesini plan dışı bıraktılar” diye
konuştu.
‘İnsani değerler pazara
çıkarılıyor’
Küresel sermaye iradelerinin hukuku belirlemeye
başladığına dikkat çeken Yapıcı, şunları kaydetti: “Bu korkunç bir durum. İşe
özel kanunlar yapılıyor. Ama hukuk devleti değil. Sanırım Türkiye’deki hukuk
yetmezse uluslararası hukuka başvurmak gerekecek. Her türlü doğal, kültürel
insani değerler pazara çıkıyor. İstanbul dünya mirası bir kenttir bu kadar kolay
harcanamaz.”
Ofer Brothers şirketinin dünyadaki kruvaziyer turizminde ikinci büyük
şirket olduğuna işaret eden Yapıcı, “Ayrıca kruvaziyer turizmi aslında
özel kumarhanelerdir” dedi. Yetkililerin bir gemilik dahi olsa Galataport’a
kruvaziyer limanı yapmak için elinden geleni yaptığını dile getiren Yapıcı, şu
açıklamalarda bulundu: “Boğazın güvenliği açısından, deniz güvenliği kıyı
güvenliği açısından ve de kruvaziyer limanlarının kendi işleyiş mantığı
açısındanSalı Pazarı asla uygun değil. Bölge boğazın
başlangıç noktasıdır ve İstanbul’un siluetini çok ciddi etkileyen bir
noktasıdır. Orada çok bütünlüklü bir plan çalışması yapılması gerekiyor.”
İstanbul Şehir Plancıları Odası:Bütün kurallar alt üst edildi
İstanbul Şehir Plancıları
Odası’nın ‘Galataport projesi’ne itirazları ise maddeler şeklinde
şöyle:
1- Burası "Tarihi Galata Limanı" ve
Beyoğlu Kentsel Sit Alanının ayrılmaz bir parçası. Bunun gerektirdiği korumacı
bir planlama ve proje yaklaşımı benimsenmedi. Bu tarihsel ve kentsel özellikler
yok gibi davranıldı, yoğun bir yapılaşma ve inşaat
önerildi.
2- Burası aynı zamanda kıyı alanı. Kıyıların
toplumun eşit kullanımına açık olması, kamu yararına kullanılması ve bunu
sağlamak için de devletin hikim ve tasarrufu altında bulunması Anayasal bir
zorunluluktur. Sadece Anayasal değil, evrensel kıyı koruma ve kullanma
ilkelerinin de gereğidir. Buna uyulmadı. Buradaki kıyı alanları insanların eşit
kullanımına kapatılmak istendi.
3- İstanbul kentinin
genel durumu ve bu bölgenin koşullarına da hiç uyulmadı. Yani buraya aynı anda
binlerce yolcu taşıyan büyük geminin yanaşması halinde, bu yolcuların kentin
çarşısına pazarına nasıl gidip geleceği sorusuna da herhangi bir yanıt aranmadı.
Ulaşım altyapısı zaten işlemeyen bir alanda yeni bir yoğunluk öngörüldü. Bunlar
herhangi bir hesaba kitaba da dayandırılmadı.
4-
İstanbul’un kültür turizmine yönelik hedefleri açısından da doğru bir yaklaşım
benimsenmedi. Buraya gelecek binlerce turistin kentteki etkinliklerle doğru bir
biçimde ilişki kurması amaçlanmadı. Bunun yerine, gemilerle gelen turistlerin
çevresinden izole edilmiş liman alanı içindeki alışveriş merkezleri, oteller ve
diğer alanları kullanmaları düşünüldü. Oysa bu İstanbul’un turizm potansiyelinin
doğru bir kullanımı da değil.
5- Tanımı gereği bir
turizm projesi olması beklenen "Galataport", aslında bir alışveriş merkezi ve
otel projesi oldu. Yani gemilerden inecek turistlerin çok ötesinde sayıdaki
insanlar tarafından kullanılabilecek alışveriş merkezleri ve oteller...
"Kruvaziyer liman" lafı sadece bir maske olarak kullanıldı. Normal koşullarda
kıyıda inşa edilmesi mümkün olmayan otel ve alışveriş merkezlerinin maskesi
olarak...
6- Burada 1980’li yıllardan bugüne varolan
uluslararası yolcu limanının geliştirilmesi yerine, buranın bir rant alanı
haline getirilmesi düşünüldü. Bunda, tek yetkili kurum olarak Özelleştirme
İdaresi’nin belirlenmiş olması da etken oldu. İstanbul kenti, kıyı ve turizm
konularıyla ilgili olan İstanbul’daki belediyeler, Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığı burada tamamen devre dışı
kaldı.