"78 yaşımı devirdim ve bu yaşımda, şu ana kadar yapılan en büyük Guggenheim’i yapıyorum. Bakalım becerebilecek miyim? ”... Bu cümleler, Solomon R. Guggenheim Foundation ve Abu Dabi Turizm Geliştirme ve Yatırım Firması’nın dev yatırımı Saadiyat Adası Kültür Bölgesi içinde yer alacak Guggenheim Müzesi'nin dünyaca ünlü mimarı Frank Gehry'ye ait.
Guggenheim Abu Dabi
Gehry’nin Guggenheim Abu Dabi’si 320,000 metre karelik bir alana oturacak ve toplamda 130,000 metre karelik sergi alanı olacak. Gehry, bu sergi alanını birçok galeriyi çevreler bir şekilde tasarlamış. Toplam üç halka şeklinde tasarladığı müzenin birinci halkasında birbirini çevreleyen ufak galeriler, ikinci halkasında ise daha geniş galeriler bulunuyor. Mekanik sistemlerin ve aydınlatmanın bulunduğu endüstriyel bir bölge hissi uyandıran bölüm ise Gehry'nin projesinin son halkası. Gehry'nin tasarımında sergi alanları ve galerilerin dışında bir arşiv merkezi, kütüphane ve araştırma merkezi de bulunacak.
Saadiyat Adası, bir çölden dünyanın tek bir kara parçası üzerine oturan en büyük kültür bölgesine dönüşme yolunda hızla ilerliyor. Abu Dabi'deki işini "şu ana kadar yapılan en büyük Guggenheim" olarak tanımlayan Gehry de şu sıralar belki de hayatının son işlerinden birini mükemelliğe ulaştırmakla meşgul. Gehry'nin The Guardian'da yer alan bir yazısını yayımlıyoruz:
Abu Dabi Maceram
78. yaşımı bitirdim ama eski plaklar gibi takılıp kaldığımı düşünmüyorum. Böyle düşünen bir İngiliz gazeteci en son yaptığım binaları kaba ve süslü olarak yorumlamıştı. Bu kişinin kim olduğunu biliyorsanız, ona betondan yapılmış galoş giymesini söyleyin lütfen. Ayakkabı numarasını söylerse, ben de ona bir çift gönderebilirim.
Yeni büyük projemiz Abu Dabi Guggenheim. Tasarımları yaptık, şimdi son izinleri bekliyoruz. Bu daha önce yaptığımız hiçbir işe benzemiyor. “Biz” derken, sadece kendimi ve Solomon Guggenheim Vakfı Başkanı Tom Krens’i değil, stüdyomdaki herkesi kastediyorum. Şu anda 170 kişiyiz, ve düşünmem gereken şeylerden biri de, Norman Foster’ın Londra’da yaptığı gibi, ofisin gelecekte hangi yöne eğileceğini düşünmek.
Frank Gehry, Abu Dhabi'deki Emirates Palace Hotel'inin lobisinde
Bu arada ben gayet iyiyim. Gittikçe gençleşmediğim bir gerçek ve ekibimin başına bela olmak da istemiyorum. Onların izlemek zorunda olduklarını düşündükleri bir vasiyetim yok. Ben denemeyi seviyorum, onlardan da denemelerini istiyorum.
Abu Dabi Müzesi, Bilbao’dakine benzemeyecek. Bilbao çok başarılıydı, ama aynı zamanda kafamı epey kurcalamıştı. Bakalım, Tom ve ben bir kere daha başarabilecek miyiz? Çok mu soru soruyorum?
Abu Dabi çok farklı olacak. Geleneksel ama gelişmiş bir organik Arap kentinde yer alacak müzede sokaklar, yollar, çarşılar ve plazalar gibi yerler olacak. Bu şu ana kadar yapılmış en büyük Guggenheim olacak. Temiz hava ve gün ışığının dışında, geleneksel Ortadoğu rüzgar kulelerinin modern bir versiyonuyla havalandırma yapacağız. Tabii ki binada havalandırmaya ihtiyacımız var ama bu sımsıkı kapalı, hava geçirmez bir bina olmayacak. Bence bu tam anlamıyla bir macera olacak: yol boyunca sanat göreceğiniz bir kente yürüyüş macerası...
Müzenin inşaatı dört yıl sürecek.Yani bittiğinde ben 82 yaşında olacağım. Ama şimdiden söyleyeyim, bu yeni müzenin New York’taki yeni MOMA’yla da alakası olmayacak.
Los Angeles’lı bir mimarın Arap çölünde ne işi var diye sorabilirsiniz... Ben de diyebilirim ki, denizin arkasındaki çöl manzarasıyla California buradan çok da farklı değil. Ve hatta California çok daha karanlık, oysa burası beyaz bir ışık saçıyor.
Abu Dabi'deki Modern Kültür Bölgesi
Yeni binaların planları konusunda sıkı tartışmalar olsa da, Abu Dabi’nin yerel liderlerinin zeka kokan sözleşmelerindeki seviyeden gerçekten heyecanlandım. Benden, Zaha Hadid’den ve diğerlerinden, yani mimariden istedikleri, turistleri çekmek için bir kültür mahallesi kurmak adına, denize uzanan bir inci dizisi yaratmak. Ama, her birimizden daha sonra nasıl birleştirileceği çok da belli olmayan birer bina yapmamızı isteyen bir eğilim de mevcut.
Kentin planlamasında daha fazla yer almak istiyorum, ama soracak çok soru var, ve bir şehre henüz geldiyseniz “merhaba, ben şehrinizi yeniden yapmayı çok istiyorum” da diyemiyorsunuz doğal olarak.
Her neyse, sonuçta şu anda Los Angeles'taki merkez ofisimizde de oldukça yoğun günler geçiriyoruz. Disney Concert Hall’u tamamladık, ama bir kente yapılan yeni binalara alışmak, onların olması gerektiği gibi hizmet etmelerini sağlamak zaman alıyor.
Abu Dabi, Guggenheim ve sanatın sergilenmesi adına çok önemli bir şeye imza attı. Burada çıplak yapıtların sergilenmesine izin verileceğine sanmıyorum, hatta kadınları gösterecek eserlerin sergilenmesi için de tartışmalar sürüyor.
Ama yine de şu anın, Amerika ve Ortadoğu arasında gerçek bir dialogdan esinlenen bir köprü kurmak adına iyi bir hizmet olduğunu düşünüyorum. Ben de burada bir sürü şey öğreniyorum, ve harika olan şu ki burada, hem Abu Dabi’ye hem bana benzeyecek, tamamen orijinal bir bina yapacağız. Hem belki bunun da süslü kıvrımları olur...”.