The Wall Street Journal'ın sorularını yanıtlayan Orta Doğu ve Doğu Asya Kıdemli Direktörü Paul Rawkins, yabancı yatırımcıların Merkez Bankası'nın diğerleriyle karşılaştırıldığında faiz artırmakta geri kaldığını ve mevcut politikalarına çok uzun süre devam ettiğini düşündüklerini söyledi. Türkiye'nin mevcut büyüklükteki bir cari açığı sürdüremeyeceğini de ekleyen Rawkins, fonlama masrafının giderek artacağını da belirtti.
"Yeni normal yüzde 3-4 büyüme. Cari açığın yüzde 5 seviyenin inebilmesi için büyümenin yüzde 2-3'e inmesi gerekiyor" diyen Rawkins, yüzde 3-4 büyümeyle ise cari açığın yüzde 5'in üstündeki bir seviyeye gerileyeceğini de ekledi.
Fercan Yalınkılıç imzasını taşıyan habere göre aşırı kredi büyümesinin de bir sorun olduğunu söyleyen Rawkins, cari açığı beslediğini, alınan önlemlerle bir miktar azalabileceğini, "ancak yüzde 15'e inmeyeceğini" söyledi. Türkiye'de büyümenin net sermaye akımlarıyla sağlandığını ve bu yüzden ekonomik dalgalanmalar yaşandığını da ekleyen Rawkings, tasarruf oranının artırılması, iş ortamının iyileştirilmesi ve dışarıdan daha fazla yatırım çekilmesinin yapısal olarak düzelmeyi sağlayacağını söyleyerek ekledi:
"Merkez Bankası, %5 enflasyon, %5 cari açık, %5 büyüme hedefi yerine, toplam 15 puanı eşit olmayan şekilde dağıtsa daha iyi olabilir".
Suriye'deki karışıklık konusunda ise ancak Türkiye'nin bu olayların içine çekilirse ve hükümet harcamalarında bir artış olursa, ekonomik açıdan olumsuz etkileri olacağını da belirtti.
Fitch Ratings panelinde Türkiye için en büyük riskin küresel likiditede azalması ve yerli piyasalarda faizlerin artmasına bağlı "Sert iniş" olduğunu da belirten Rawkins, seçimler öncesi politik belirsizliklerin artmasının ihtimal dışında olmadığını belirtti. Ayrıca ödeme dengesinin büyüme üzerinde baskı yarattığını da söyleyen Rawkins, yatırım yapılabilir not olan BBB'ye sahip ülkelerinde tasarruf oranının yüzde 21 olduğunu, Türkiye'de ise yüzde 15'te kaldığına dikkat çekti.
Türkiye'nin kamu finansmanının güçlü olduğunu ve borç/milli gelir oranının yüzde 38 gibi makul seviyelerde olduğu konuşmanın Türkiye için pozitif notlarındandı.
Panelde yer alan Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Turalay Kenç ise Türk lirasının değer kaybetmesi nedeniyle kurumun yıl sonu enflasyon hedefi olan yüzde 6,2'nin tutturulamayacağını söyledi. Kurdaki yükselmenin enflasyonda yüzde 10-15'lik bir artış getireceğini de söyleyen Kenç, "Ancak bu piyasaların yükselişin kalıcı olup olmadığını algılamasına göre değişecek" dedi.
Kenç liradaki dalgalanmanın, benzer ülke paralarıyla karşılaştırıldığında yüksek olmadığını belirtirken Türkiye'nin ortalama borçlanma süresinin 73,2 aya kadar çıkarıldığını da ekledi.
Panele katılan ekonomistlerden Dr. Murat Uçer, Türkiye'nin bir kavşakta olduğunu ve yeni duruma alışması gerektiğini söyledi. Türkiye'nin kronik tasarruf azlığının sorun olduğunu söyleyen Uçer, Merkez Bankası'nın para politikasının her sorunu çözebileceği gibi bir izlenim yaratmasının hatalı olduğunu eklerken, "Türkiye'nin tüm problemlerini para politikalarıyla çözemezsiniz" dedi.
Fitch Kidemli Direktörü Janine Dow ise Türkiye'deki kredi büyümesinin, milli gelire göre aşırı hızlı olmasının endişe yarattığını söyledi. Panelde konuşan Dow, banka karlarının yılın ikinci yarısı ve 2014'ün ilk yarısında daralacağını söylerken bunun geçici bir etki olduğunu da ekledi. Bankaların sermayelendirme oranının güçlü olduğunu da söyleyen Dow, likiditenin azalsa bile hala güvenli seviyelerde seyrettiğinin altını çizdi. Liradaki değer kaybı ve faizlerdeki yükselişin varlık fiyatlarında erozyon yaratabileceğine dikkat çeken Dow, yurt dışından gelen fonlara bağlılığın da riskler arasında olduğunu belirtti.
BDDK'dan Dr. Ozan Cangürel'de bankalara stres testi uyguladıklarını ve bu testler sırasında "Ekonominin yüzde 7,3 küçülmesi durumunda sermaye yeterliliğinin yüzde 16'dan yüzde 14'e gerilediğini, faizlerin 3 puan artması durumunda da sermaye yeterliliğinin 14,9'a gerilediğini" öngördüklerini söyledi.