Fannie Mae ve Freddie Mac rüzgârı piyasaları sarstığından beri akıllar biraz daha karıştı. Ekonomik istikrarsızlığın “devletin piyasalara müdahale etmesinden kaynaklandığı” üzerine kurulu ezber bozuldu. Zira, liberal öğretiye göre:
- Piyasalar saydam olduğundan piyasalardaki dengesizlikler olsa olsa firmaların yanlış kararlarından kaynaklanmaktaydı.
- Dolayısıyla, bu tür firmaların piyasayı terk etmesi, yani iflas etmeleri halinde piyasaların kendiliğinden dengeye gelmesi gerekmekteydi.
- Devletin bu tür firmaları kurtarmak için yapacağı müdahalelerse firmaların başarısızlığının sorumluluğunu firmalar yerine yurttaşlara yükletilmesiydi.
Gelin görün ki, son birkaç haftadır ezber bozuldu. ABD devleti, her iki şirketi de kurtarmaya karar verdi. Hazine, iki şirketin kredi limitini geçici olarak da olsa arttırmak amacıyla bu iki şirketten hisse senedi satın almak için Kongre’den hızlı yetki kararı çıkmasını beklemekte.
İlk bakışta, müdahale liberal öğretiye ters gözükse de kapitalist sistemde devlet patron, üst yönetim konumunda olduğundan devlet müdahaleleri sermayenin çıkarlarıyla tutarlıdır. Önemli olan müdahalenin hangi firmalara ve krizin hangi sürecinde yapıldığı!!
Diğer şirketler bir bir batarken Fannie Mae ve Freddie Mac’in neden desteklendiğini anlamak için Hazine Bakanı Henry Paulson’un: “Fannie Mae ve Freddie Mac, bizim konut sektöründe merkezi rol oynuyor ve mevcut konumlarını korumaya devam etmeliler. Onların güçlerini devam ettirmesi mali sistemimizde istikrarın ve güvenin sürmesi için önemli” sözlerini hatırlamak yeterli.
Fannie Mae (FNMA) açık ismiyle “Federal National Mortgage Association” ve kısaltılmışı Freddie Mac olan “Federal Home Loan Mortgage Corporation” devletin kurtarma programına almasının bu nedenle şaşırılacak bir yanı yok. Zira ikisi de hem devletin kurdurduğu mortgage firmaları. Hem de ABD’nin yanı sıra dünya piyasalarını da sarsacak ölçüde kaynağın sahibi.
Devlet kurtarmalarının neden 2008’de gündeme geldiğini anlamak içinse FNMA’nın tarihine bakmak gerek. Ekonomi dünyasına, savaş öncesinde, 1938’de katılan FNMA federal hükümetin mortgage piyasasına likidite sağlamak için kurduğu bir kuruluş. Dikkat edilirse, kuruluş tarihi tam da 1929 Büyük Dünya Bunalımı yılları!.
Yani? Liberal öğretinin ünlü Say Yasası’nın “Her arz kendi talebini yaratır” savının işlemediği bir dönemde kurulmuş. Yani? Piyasada talebi canlandırmak ve talebe süreklilik kazandırmak amacıyla uygulamaya konulan Keynes politikalarının bir parçası.
Kaldı ki, FNMA’nın özel bir kuruluşa dönüşmesinin tarihi, kârların artış hızının düşmeye başladığı, kapitalist dünyanın yeni bir krize yol aldığı 1968!.. Yani? Sermayenin devlet müdahalesine artık gereksinim duymadığı, rüştünü ispat etmeye başladığı bir zaman!.
Malum, konut sektörü inşasından içinde yerleşilmesine kadar diğer sektörlere sürekli talep yarattığından kriz dönemlerinde hükümetlerin krizin etkilerini dağıtmakta kullandıkları bir can simididir. Sektöre mortgage kredileriyle talep yaratılması bu sürekliliğin devam ettirilmesi açısından önem taşır.
Mortgage şirketleri de FNMA örneğinde olduğu gibi, ev sahibi olma umudu olmayan dar gelirlileri sisteme çekerek inşaat sektörünün yanı sıra mobilyadan gıda ve güvenliğe kadar çok geniş bir talep yelpazesini beslemektedir.
Aynı resme dar gelirli tüketici cephesinden bakıldığında ise: Krizin etkisi arttıkça kredi borçlarını ödemekte zorlandıkları için evleri elinden alınan ve.. onların birikimleri üzerinden sisteme kaynak yaratıldığı görülür.
Özetle, ABD devleti krizi çözmek için bu iki şirket yoluyla dar gelirliler üzerinden firmaların kâr maksimizasyonunu sağlayacak alanlar yaratmıştır.
Sistemin finansman kuruluşları bu resmin neresinde derseniz… Malum, kredi bankalar için bir risk unsurudur. Kredilerin geri dönüş hızı arttıkça risk unsuru azalır. Mortgage kredilerini kullananların ağırlıklı olarak dar gelirlilerden oluşması kredilerin bankalara geri dönme riskini büyütmekte, zaman zaman bankaların bile iflasına neden olabilmektedir.
Fannie Mae ve Freddie Mac gibi kuruluşların önemi de zaten tam bu noktada ortaya çıkmaktadır. Bu firmalar:
• Bankalardaki mortgage borçlarını bankalardan satın alarak sigortalamakta;
• Çıkardıkları tahvillerle de borçların finansmanını sağlamaktadırlar.
Ne var ki, ABD’nin bugün yaşadığı kriz 1929’dakinden epey farklı. Financial Times, Dow Jones gibi önde gelen endekslerdeki değer kaybı yüzde 20’den fazla! Tüketici güven endeksi neredeyse 30 yıl öncesinin seviyesinde! Ev fiyatlarında da büyük düşşler var.
Kısacası, ekonomik krizde hükümetlerin can simidi gibi sarıldığı mortgage firmaları bugün kurtarılmak için devletten medet ummakta!