"Faiz Beklentisi Piyasaları Zaten Fiyatlandırdı"



Yılmaz, New York'taki temaslarına ilişkin AA'ya yaptığı açıklamada, BM'de 2030 sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin konsensüsle kabul edildiğini belirterek, Türkiye'nin G20 için belirlediği önceliklerle BM'nin kalkınma gündemi arasında ciddi bir örtüşme olduğunu söyledi.

G20'nin bir taraftan büyümeyi artırırken diğer taraftan da dünyadaki eşitsizlikleri azaltması gerektiğini kaydeden Yılmaz, özellikle ülke içinde dezavantajlılara, kadınlara ve gençlere dönük çalışmalar ve KOBİ'leri ön plana çıkarma, uluslararası alanda ise geliri çok düşük olan ülkelere daha fazla destek olma hedeflerini Türkiye'nin zaten G20 gündemine taşıdığını ifade etti.

Ziyareti kapsamında ABD iş dünyası ile de temasta olduklarını belirten Yılmaz, "Türkiye'yi merak ediyorlar tabi. Ekonomik ve siyasi durumu, gelecek perspektifini birinci ağızdan dinlemek istiyorlar. Maalesef Türkiye ile ilgili dünyada bir tezvirat var. Onu söylemek zorundayız. Kötü haber yayma, Türkiye'nin imajını bozma çabası olduğunu görüyoruz. Ama objektif rakamları söylediğiniz zaman herkes çok etkileniyor" dedi.

Bütçe rakamlarını, bankacılık sisteminin dayanıklılığını ve Kasım seçimlerinden sonra Türkiye'nin önünde seçimsiz 4 yıl olduğunu söylediklerinde ve bu süreyi ciddi yapısal reformlarla değerlendireceklerini anlatınca muhataplarının çok etkilendiğini dile getiren Yılmaz, "Bir taraftan siyasi istikrar diğer taraftan makro istikrar ve yapısal reform gündemini ortaya koyduğunuz zaman Türkiye ekonomisine duyulan güven daha bir pekişiyor" diye konuştu.

Reklam Goruntulenme Bolumu


Cevdet Yılmaz dünya ekonomisini etkileyen üç önemli konunun ABD Merkez Bankası'nın (FED) faiz artırma beklentisi, Çin'in büyüme oranının düşmesi ve emtia fiyatlarındaki gerileme olduğunu belirtti.

FED'in kararının uzun süredir gündemde olduğunu kaydeden Yılmaz, "Bu aslında fiyatlanmış durumda. Sürpriz değil. Epey süredir FED zaten bir normalleşmeye geçeceğini ifade ediyor" dedi.

FED'in bu geçişi küçük adımlarla yavaş yavaş gerçekleştireceğini açıkladığını hatırlatan Yılmaz, "Ben bunun büyük oranda fiyatlandığını düşünüyorum ama yine de gerçekleştiği anda bir miktar etkisi elbette olabilir. Ama bunu çok fazla da abartmamak gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Çin'in büyüme hızındaki yavaşlamaya da değinen Yılmaz, Çin'de son yıllarda büyümenin azaldığının görüldüğünü ancak orta vadede yüzde 6-7'ler düzeyindeki büyümenin devam etmesinin beklendiğini ve bunun rahatlatıcı bir husus olduğunu dile getirdi.

Avrupa'da da nispi bir toparlanma olduğunu ve bunun Türkiye için rahatlatıcı ortam sağladığını anlatan Yılmaz petrol ithal eden ülke olduğu için fiyatlardaki düşüşün Türkiye'ye yaradığını vurgulayarak Türkiye'nin bu dönemi biraz daha sağlıklı geçirebileceğini söyledi.

Yılmaz, Kasım'da yapılacak seçimin önemli olduğunu da kaydederek, "Bu seçimden güçlü bir siyasi perspektif ortaya çıktığı zaman, bütün bunlarla birleştiği zaman orta vadeli planlama içinde Türkiye'nin nispi olarak daha avantajlı konuma gelebileceğini söyleyebilirim" dedi.

"Çok yüksek bir dalgalanma beklemiyoruz"

Başbakan Yardımcısı Yılmaz, doların TL karşısındaki yükselişini de değerlendirerek, finansal piyasalardaki değişikliklerin büyük oranda dış riskler ve oynaklıklarla ilişkili olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin belli düzeyde cari açığı olan bir ülke olarak bu durumdan etkilendiğini vurgulayan Yılmaz, "Çok yüksek bir dalgalanma arzu etmiyoruz elbette. Merkez Bankamız bu işleri çok yakından takip ediyor, bir taraftan serbest kur rejimine bağlı kalıyor ama diğer taraftan da bu aşırı oynaklığı engelleyici tedbirler geliştiriyor. Döviz satım ihaleleriyle, başka enstrümanlarla olabildiğince bu süreci piyasa açısından rahatlatıcı bir hale getirmeye gayret ediyor" dedi.

Türkiye'nin şartları önceden gördüğünü ve iç tasarrufları artırıp dışa bağımlılığı azaltmak, ihracatı artırmak, iş ve yatırım ortamını iyileştirerek yabancı sermayeyi daha fazla cezbetmek gibi önlemler aldığını anlatan Yılmaz bunun sonucu olarak son yıllarda cari açığın azaldığına dikkat çekti.

Sürecin tüm dünya için zor olduğunu dile getiren Yılmaz, "Türkiye'nin güçlü bir siyasi istikrarı var. Ve inşallah bu istikrar 1 Kasım'dan sonra pekişmiş olacak. Bunun getireceği güven ortamında yatırımlar ve diğer üretken alanlarda daha farklı bir dönem yaşayacağız" diye konuştu.

"Siyasi istikrar, makro ekonomik istikrar ve reform gündemi; bunlarla birlikte Türkiye yoluna devam edecek" diyen Yılmaz, "Kurdaki hadiseyi hiç kimsenin tam olarak kestirmesi mümkün değil. Zaten öyle bir şey olsa dünyada çok farklı bir ekonomik yapı oluşurdu. Bize düşen görev ne olursa olsun bünyemizi sağlamlaştırmak" dedi.

Yılmaz, Merkez Bankası'nın döviz kurlarıyla ilgili her türlü çalışmayı yaptığını belirterek, "Merkez Bankamız kanunuyla biliyorsunuz araç bağımsızlığına sahip. Hangi aracı uygun görüyorsa kullanma konusunda herhangi bir engeli yok. Ekonominin gidişatına göre, dünyanın ve Türkiye ekonomisinin şartlarına göre Merkez Bankamız gerektiği yerde gerekli adımları atıyor" dedi.

Büyüme beklentilerini de değerlendiren Yılmaz, dünyada yüzde 3 gibi bir büyüme beklentisi olduğunu kaydederek, küresel koşullara, çevre ülkelerde yaşanan hadiselere ve teröre rağmen Türkiye'nin ilk 6 ayda yüzde 3.1 büyüme gerçekleştirdiğini hatırlattı.  

İstihdam üreten bir büyüme yaşandığını vurgulayan Yılmaz "Yılın geneline baktığımız zaman da ilk 6 ayla aşağı yukarı benzer bir tablo görüyoruz. Yüzde 3'ler civarında büyümeye devam edeceğini öngörüyoruz" diye konuştu.

Üçüncü çeyrekte mevsimsel etkiler ve seçim süresi nedeniyle bir miktar aşağı yönlü risk olabileceğini belirten Yılmaz, 4. çeyrekte daha hızlı bir toparlanmayla ortalamanın 3 civarında gerçekleşmesini beklediklerini ifade etti.