Euro krizinde bir süreliğine Avrupa’ya sanki sükunet geri dönmüş gibiydi. Zira ekonomi iyiye gidiyor, Yunanistan ev ödevlerini yapıyor... Ancak Commerzbank'ın baş ekonomisti Jörg Krämer, tehlikenin henüz geçmediği uyarısında bulunuyor:
"Örneğin İspanya, Portekiz ve İrlanda’da bazı ilerlemeler görüyoruz. Bu ülkeler, reformlar sayesinde rekabet güçlerini yeniden kazandılar. Bu olumlu bir gelişme. Ancak hep söylediğim gibi, reformlar konusunda geniş kapsamlı bir atılımdan bahsedemeyiz. Özellikle de en büyük kriz ülkesi İtalya’da."
Krämer, kamu borçlarındaki krize rağmen İtalya'da işçilik birim maliyetinin, Euro Bölgesi ortalamasından daha güçlü bir şekilde artmasından endişeli. Commerzbank baş ekonomisti, İtalya’nın rekabet gücünün sürekli eridiğini belirtiyor.
Fransa'ya ihtar
Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, Euro Bölgesi’nde krizin dinmediğine dair bir başka işaret ise AB maliye bakanlarının hafta sonu Litvanya’da yaptıkları toplantıda bir kez daha su yüzüne çıktı: Euro Bölgesi’nin ikinci büyük ekonomisi Fransa, reform isteksizliği nedeniyle ihtar edildi.
Bilançolarında milyarlarca euroluk kara bir delik bulunan bankaları ile Slovenya da Avrupa’nın yeni sorunlu çocuğu olma yolunda. Ayrıca henüz belini tam doğrultamamış İrlanda, İspanya ve Portekiz için oluşturulan yardım programlarının süresi sonbaharda doluyor. Yunanistan’ın ek paraya ihtiyaç duyacağı da şimdiden biliniyor.
Yunanistan’a gelecek aylarda ne kadar ek kaynak gerekeceğine dair Bayern LB bankasının euro uzmanı Johannes Mayr’ın tahmini şöyle:
"Önümüzdeki iki yılda finansman açığını kapatmak için tahminen 11 milyar euro. Bunun ardından bir de müteakip bir program ihtiyacı doğacaktır. Ülkenin özel sermaye piyasasına geçişini kolaylaştırmak için yaklaşık 10 milyar euro daha gerekecektir."
'Sebepler ortadan kalkmadı'
Tüm bunlar, acaba Avrupa’yı ateşli bir güz mü bekliyor, Euro krizinde yeni bir sayfa mı açılıyor, sorularını akıllara getiriyor. Commerzbank’ın baş ekonomisti Krämer, böyle bir olasılığı ihtimal dışı görmüyor. Zira ona göre krizin sebepleri henüz ortadan kalkmış değil. Krämer, rekabet gücü eksikliği, yayılan kamu borcu açığı, bankaların yetersiz denetlenmesi gibi sorunların devam etmekte olduğuna dikkat çekiyor.
Diğer yandan bu sorunlara çözüm olması amacıyla tasarruf reformları diye direten Kuzey Avrupa ülkeleri ise sık sık Güney ülkelerini bir batağa sürükleme suçlamasıyla karşılaşıyor. Jörg Krämer, bunu "Maalesef ağır borç yükü altındaki bu ülkelerin katı tasarruf dışında ekonomik açıdan anlamı olacak başka bir alternatifi bulunmuyor. Birkaç yıl önce çok sıkı bir tasarruf programına başvuran Baltık ülkeleri bunun işe yaradığının açık bir örneği. Zira bu sürecin ardından, bir buçuk iki yıl sonra kriz sona erdi, bu ülkeler yeniden istikrara kavuşup büyümeye devam etti" sözleriyle yorumluyor.
Euro krizinde ise merkez bankaları epey bonkör davrandı. Şimdi akılları meşgul eden soru, sonbaharda krizin yeniden tetiklenmesi durumunda Avrupa Merkez Bankası’nın yangını söndürmek için hâlâ yeterince birikiminin kalıp kalmadığı. Commerzbank’ın baş ekonomisti Krämer, bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"Bir merkez bankasının elindeki cephane sınırsızdır. Çünkü istediği miktarı elektronik olarak elde edebilecek durumdadır. İstediği gibi sahip olamayacağı şey ise inandırıcılıktır. Avrupa Merkez Bankası şu an büyük bir inandırıcılığa sahip. Almanya dışındaki birçok yatırımcı, Alman iktisatçılar kadar şüpheci değil. O nedenle bu süreç, daha uzun bir süre, hatta yıllarca böyle işlemeye devam edebilir. Ancak Avrupa Merkez Bankası ucuz para politikası ile örneğin İtalya'daki gibi reform açığından doğan bir boşluğu uzun vadede kapatamaz."