Eskişehir'de akla gelmeyecek bir tartışma yaşanıyor. Büyükşehir Belediyesi Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, yapılaşmanın 'özenli bir mimari'yle gerçekleşmesini isterken, buna 'kent bilincinden yoksun inşaatçı'lar değil; 'mimar'lar tepki gösteriyor! Daha doğrusu, Mimarlar Odası'nın şube yöneticileri ve kimi 'fikirdaş'ları. 'Akla gelmeyecek' olması da işte bu yüzden.
Mimari projelerde, 'müteahhit istekleri'nin ve 'yap-satçı beğenisi'nin değil, 'kentsel peyzaj'ın ve 'nitelikli yapılı çevre'nin gözetilmesi için çareyi 'estetik denetim'de gören bir belediye başkanına, 'tasarım özgürlüğümüz var' diyerek karşı çıkmaları nasıl açıklanabilir?
Hele ki o özgürlük, başta yine müteahhitlerin 'en fazla daireli apartman' hedefleri olmak üzere, 'en kolay inşa edilebilir proje' dayatmaları, 'yap-sat pazarı'na uygun parselasyonlar ve 'mimarisiz imar planları'yla zaten fazlasıyla 'kısıtlanmış' ise... Eskişehir'deki 'Büyükerşen karşıtı' mimarların, yapıları ve kentleri 'tip'leştiren imar yönetmeliklerini sorgulamaları gerekirken, 'binaları güzel olsun' diyerek arayış içine giren bir Başkan'a 'teşekkür' etmek yerine yüklenmeleri çok 'garip' ...
Üstelik, içinde şu tür cümlelerin olduğu tam sayfa 'gazete ilanları'yla:
'Tabii ki her binanın estetik olması gerekir; ama her binanın bir şaheser olması gerekmiyor...' (Sakarya-02 Eylül 2006)
Mimarlıkta 'sanatsal'lığı böylesine daraltmanın gerekçesi olarak ise meslek odasının 'resmi ilanı'nda bakın neler yazılmış; 'Düzgün, sade, işlevsel ve ekonomik binalar da gözü rahatsız etmediği müddetçe kabul edilebilir...'
Yani, bir yapının 'mimarlık eseri' olabilmesi için, 'düzgün olmayan' ; 'karmaşık' ; 'işlevsiz' ve 'pahalı'ya çıkması mı gerekiyor? Aslında bu gibi sözler, özenli ve özgün tasarımları 'maliyeti arttıracağı ve inşaatı zorlaştıracağı' gerekçesiyle istemeyen 'mimarlık kültürü yoksunu' piyasa yap-satçılarının yıllardır söylediklerinden başka bir şey değil.
Yine aynı ilanda, Büyükerşen'in, tarihsel dokuyla uyumlu bir genel görüntü için 'çatı'nın zorunlu olabileceğini belirtmesine de bakın ne söyleniyor: 'Buna mimar karar verir; çağdaş mimarlık dururken Osmanlı'ya özenmek niye?'
Oysa ki binalarda çatı zorunluluğu şöyle dursun, bacalarının şeklini; hatta cephe düzenlerini, pencere ve kapıların oranlarını ve ölçülerini; dahası bina renklerini bile tanımlayan tasarım kuralları, başta Avrupa'dakiler olmak üzere bugün 'kimlikli' denilen ve 'beğenilen' ne kadar dünya kenti varsa, hemen tümünde yürürlükte.
O kadar ki Mimarlar Odası'nın da 'gözlemci üye' olarak katıldığı Avrupa Mimarlar Konseyi'nin 'yarının kentlerinde mimarlık' için yayımladığı 'Beyaz Kitap'ta şu 'övünme' bile var; 'Bugün kentlerimizdeki mimari düzeyi, geçen yüzyıllardan beri ödünsüz süren cephe denetimi geleneğine borçluyuz...'
'Siyasi' kimliklerin açmazı
Kente saygılı mimarlığın 'evrensel geleneği' yapıların bulundukları çevreye 'uyumlu katılımı'nı sağlamakken, aynı uygarlığı Eskişehir'e de kazandırmak için 'estetik kurul' denemesini başlatan Büyükerşen'e karşı böylesine bir 'mimari (!) başkaldırı' gerçekten garip değil mi?
Sorunun yanıtını merak ederken, tepkideki bu 'aşırı'lığın sadece mimari özgürlük arayışından kaynaklanmadığını 'anımsatan' yazı ve yorumları da yerel basında okuyoruz.
Estetik denetime tepkinin önderi ve Mimarlar Odası Eskişehir Şubesi Başkanı, meğerse aynı zamanda Tepebaşı Belediye Başkanı'nın 'resmi danışmanı'ymış... Büyükerşen'in sosyal demokrat dünya görüşüyle ters düşen 'İslamcı-muhafazakâr' bir belediye yönetimine 'kadrolu' danışmanlık yapılırken, böylesi tartışmalı çıkışlarda asıl amacın 'siyasi' olduğunu kim düşünmez ki?
Oysa 'kamusal' sorumlulukları olan meslek kuruluşlarını yönetenlerin, bu tür 'siyasi kimlik'lerden kaçınmaları gerekiyor...
Ne var ki Eskişehir'de inşaat mühendislerinin de oda başkanı benzer konumdaymış. O da Odunpazarı Belediye Başkanı'nın 'resmi yardımcısı'ymış!
İşte böylesine 'partilere bağımlı' kimliklerle meslek kuruluşları yönetilince, Anadolu Üniversitesi'ndeki 8 yıllık unutulmaz rektörlüğüyle ülkeye en saygın ve başarılı bilim kurumlarından birini armağan eden ve aynı başarıyla da kentine hizmet için seçilen bir bilim insanına bile mimarlık ve mühendislik adına üzüntü verici söylemlerle 'saygısızlık' yapılabiliyor.
Eskişehir'de öncelikle 'kurumlar'a, 'kent'e ve 'toplumsal sorumluluklar'a yakışır; 'siyasi amaçlardan arınmış' uygarca bir işbirliği anlayışının egemen olmasını bekliyoruz.