ABD'nin Körfez Kıyısı'nda yaşayan insanları
ne bekliyor? Bunu anlamak için geçmişte aynı felaketin vurduğu kıyılara
bakmalıyız. Tablo umutsuz değil ama olumsuz etkiler büyük ihtimalle uzun vadeli
olacaktır. Exxon Valdez felaketinden sonraki en önemli
araştırmalardan birini yürüten ve halen çevre danışmanlık grubu
Oceana için çalışan araştırmacı Jeffrey W.
Short, "Bunun Meksika Körfezi'ni mahvedeceğini söyleyenler abartıyor.
Sızan petrol eninde sonunda ortadan kalkacak. Bu, sonsuza dek sürmeyecek" diyor.
Peki, ne kadar sürer?
Daha bundan 20 yıl önce, petrol sızıntılarındaki en büyük zararın ilk
haftalarda yaşandığı sanılırdı. Yani toksik maddelerle yüklü petrolün bu kısacık
süre içinde yaban hayatını ve sulak alanları vurduğu, kıyılara ulaştığı ve
dipteki balıklarla kaplumbağaları öldürdüğü düşünülürdü. Fakat bilim insanları
1989'daki Valdez, 1979'da Meksika'daki Ixtoc
1, 1978'de Fransa'daki Amoco Cadiz ve iki Cape
Cod sızıntısını inceledikten sonra artık bu tür felaketlerin ardından
nelerin olduğunu daha iyi biliyorlar. Aradan geçen yıllarda modern kimya ve
biyoloji tekniklerindeki gelişmelerin de bunda elbette payı var. Zararın çoğu
ilk başlarda yaşanıyor; burası hâlâ kesin. Ve doğa bundan sonra kendini
yenilemeye girişiyor. Sıradan bir gözlemci, ağır hasar gören bir bölgeyi birkaç
yıl sonra ziyaret etse belki anormal hiçbir şey görmeyecektir. Kuşlarla balıklar
tekrar çoğalmış, petrolün izi de sanki hiç kalmamıştır.
Fakat Doktor Short ve ekibinin ortaya koyduğu gibi,
Exxon Valdez sızıntısından on küsur sene sonra, petrolün bir
bölümü çoğu zaman dibe çöküp kuytu köşelerde birikti. Oralarda yıllar boyu yaban
hayatına düşük düzeyde de olsa zarar vermeyi sürdürebiliyor. Ayrıca insanların
sızıntılara olan müdahalesi de onun uzun vadeli etkilerini azaltıp
artırabiliyor. İşin tuhaf olan tarafı şu ki, son zamanlardaki en ağır
hasarlardan bazıları, insanların temizleyeceğiz diye çok fazla müdahale
etmesinden kaynaklanıyor.
Bilim insanları şu anki petrol sızıntısı hakkında bir tahmin yürütmekte
zorlanıyor. Bunun iki nedeni var. Birincisi, Meksika Körfezi petrolü
ayrıştırmayı kolaylaştıran ve dünyadaki başka hiçbir su kütlesine benzemeyen
özel bir ekolojiye sahip olması. Ama bu miktardaki bir petrolü ne kadar hızlı ve
eksiksiz ayrıştırabileceği esas olarak bilinmiyor. İkincisi, petrolün yüzeyin
bir buçuk kilometre altından sızması ve toksik bileşenlerin çoğunun denizin
derinliğinde dağılarak çok uzaklara yayılması. Dolayısıyla bilim insanları bunun
deniz dibini nasıl etkileyeceğinden emin olamıyor.
Uzun Vadeli Olumsuz Etkiler
1969'da bir tanker Massachusetts, West
Falmouth açıklarındaki kayalıklara çarparak 716 bin litre petrolü
Buzzards Körfezi'ne sızdırmıştı. Bugün Wild
Harbor yakınlarındaki fiddler yengeçleri hâlâ sarhoş gibi dengesizce
hareket ediyor, avcılara karşı ağır davranıyor ve tuzcul sulak alanlardaki
toprağı belki de yeterince kaldırıp havalandıramıyor (buradaki tuzcul bitkilerin
kökünün oksijen alması için hayati bir faktör). Değişik türden petrol
sızıntılarının ciddi anlamda kalıcı etkisi olabildiğini gösteren araştırmalar
giderek çoğalıyor. Yukarıdaki yengeçlerin sıra dışı davranışlarında gördüğümüz
gibi, bu etkiler çoğu zaman düşük düzeyde olup gözden kaçabiliyor.
Alaska'daki Exxon Valdez sızıntısı bin 930
kilometrelik bir sahil şeridine petrol bulaştırmıştı. 1990'ların sonu itibariyle
bu petrol büyük ölçüde kaybolmuş görünüyordu. Oysa ördek ve deniz samurlarının
karaciğerlerine yapılan testler gösteriyordu ki, bu canlılar hâlâ ham petrolde
bulunan hidrokarbon ve kimyasal bileşenlere maruz kalıyor. O günlerde
Ulusal Okyanus Ve Atmosfer Dairesi'nde çalışan Short, olanları
anlamak için ekibiyle kazılar yaptı ve bu çerçevede Alaska kıyılarında binlerce
çukur açtı. Bulunan çukurların yaklaşık yüzde 8'inde petrol bulundu. Çoğundaki
oksijen düzeyi, petrolü ayrıştıran mikroplara yetmeyecek kadar azdı. Short'ın
hesabına göre petrolün çözülmesi yüz yıl sürebilir.
Körfez'deki Deepwater Horizon felaketinin belki de en büyük tehlikesi,
kıyıdaki sulak alanları uzun vadede erozyona uğratması ihtimalidir. Bunun bir
örneği de Massachusetts sahillerindeki bir başka felaket
bölgesidir. West Falmouth sızıntısının gerçekleştiği yerden çok uzak olmayan bu
bölgede, sahil yolunun iki yanı boyunca bataklıklar uzanıyor ve petrol
sızıntısının etkileri burada açıkça görülüyor. 1974'te kıyıya oturan Bouchard 65
tankeri bu kıyıda 42 ila 140 bin litre petrol sızdırdı. Sızıntıdan etkilenen
alandaki bitki örtüsü güdük ve seyrek. Kumsala güçlükle tutunmaya çalışıyor
gibi. Oysa petrolün ulaşmadığı öbür yandaki bitkilerin gür ve uzun olduğu
görülüyor. Louisiana kıyılarına gelince, burası dünyanın en üretken sulak
alanlarından biridir. Burada bolca karides ve istiridye yetişerek kuşlarla
balıklara önemli bir besin kaynağı ve yaşam alanı oluşturur.
Fransa'nın Kötü Seçimleri
Petrol sızıntılarından sonra kirliliği temizlemek için yoğun bir seferberlik
başlatılır. Fakat bazen bu seferberliklerin kendisi de yıkıma neden
olabilmektedir. Bunun en çarpıcı örneği, 1978'deki Amoco Cadiz
sızıntısıdır. Fırtınaya yakalanan bu tanker Fransa'nın kuzeybatı kıyılarındaki
kayalıklara sürüklenmiş ve içindeki 254 milyon litre ham petrol, 300
kilometrelik bir sahile yayılmıştı. İlk hasarın bilançosu ağırdı. 20 bin deniz
kuşu ölü bulundu, binlerce ton istiridye ziyan oldu ve sayısız balıkta ülser
veya tümöre rastlandı. Sonra Fransız yetkililer devreye girdi. Sızıntıdan en çok
etkilenen sulak alanların yaklaşık 50 santimetrelik üst tabakasını buldozer ve
traktörlerle aldılar. Ayrıca temizlemeyi kolaylaştırmak için bazı doğal gelgit
kanallarını düzleştirip derinleştirdiler. Fakat bu önlemlerin yıkıcı etkileri
olduğu ortaya çıktı. Dozerin girmediği alanlarda petrolün çoğu zamanla
kendiliğinden ayrıştı ve bitkiler yeşermeye başladı. Oysa sulak alanların diğer
bölümleri hâlâ yüzde 40'a varan oranlarda bitki örtüsünden mahrum. Alaska'daki
Exxon Valdez sızıntısında da aynı dinamikleri görmek mümkün. Exxon şirketi
sızıntıdan etkilenen bazı kıyıları yüksek basınçlı sıcak su spreyiyle yıkamıştı.
Bilim insanları sonradan bunun gelgit ekolojisine büyük zararlar verdiğini,
yıkanan kıyılardaki deniztarağı gibi canlıların yetişmesini çok geciktirdiğini
tespit etti.
Peki, petrol sızıntısını hiç mi temizlememek gerekiyor? Hayır. Fakat bilim
insanlarına göre bunun hesabını yapmak pek kolay değil.
Louisiana'da Ordu Mühendislik Kolordusu'yla
Vali Bobby Jindal'in başını çektiği bölge sakinleri arasında
defalarca tartışmalar yaşandı. Konu, petrolün sulak alanlara girişini
engelleyecek kum ve taş bariyerler yapıp yapmamakla ilgiliydi. Suyun akış
düzenini değiştirmenin sulak alan ekolojisine zarar verebileceği konusunda
uyaran ordu, bu bariyerlerin inşaatı için ruhsat vermek konusuna tedbirli
yaklaşıyor.
Tartışmaların nasıl sonuçlanacağı belirsiz ancak önümüzdeki aylarda
Louisiana'yı bekleyen bir başka çetin karar daha var. O da sulak alanların
yakılıp yakılmaması gerektiği. Bu alanların en üst tabakasını oluşturan bitki
örtüsü ve buraya tutunan petrol yakılırsa, köklerin kurtulması ve daha sağlıklı
bir örtünün tekrar yeşermesi bekleniyor. Fakat bilim insanları, bunun için yeni
petrol girişinin olmaması gerektiğini, aksi halde köklerin ış etkilere maruz
kalabileceği ve petrolü emebileceğini belirtiyor.
Doğal Dayanıklılık
Mevcut BP sızıntısıyla en büyük benzerliği taşıyan olay, 1979-80'deki Ixtoc
patlaması. Bu felaket, Meksika Körfezi'ndeki yüzlerce kilometrelik sahili
Texas'a kadar kirletmişti. Texas'taki Meksika Körfezi Harte Araştırma
Enstitüsü'nde araştırmacı olan Wes Tunnell, "Genç bir
araştırmacıyken, 'Olamaz, bütün kıyılarımız mahvolacak' diye düşünmüştüm" diyor.
Fakat sonra körfezin iyileştirici güçlerinin devreye girdiğini hayretle görmüş.
Körfezdeki doğal çatlaklardan sürekli olarak denize petrol karıştığı için bu
sular onu ayrıştırmaya yarayan mikroplarla adeta kaynıyor. Ayrıca suyun sıcak
olması da bu süreci hızlandırıyor ve bazı türlerin süratle çoğalmasına yardımcı
oluyor. Bununla birlikte, kimse BP sızıntısında Ixtoc senaryosunun aynısının
olacağından emin değil. Tunnell, "Benim kaygım şu: Körfez otuz yıl önceki kadar
dirençli mi?" diyor.