Erzurum'a Yatırım, Sarıkamış'a 'Loppuk'



Kars ve yöresinde "loppuk"un özel ve derin bir anlamı vardır. Bunu kavrayabilmek için önce "aşık oyunu"nu bilmek gerekir. Besi hayvanlarının "aşık" denen ayak bileği kemikleri, doğulu çocukların "misket"leri gibidir. Parmaklar arasından fiskeyle fırlatılıp rakibinkine vurulduğunda puan alınır; en çok vuran oyunun galibidir...

Peki, kazanan ne alır? Küçüklüğümüzde İstanbul'da misket oynarken yenilen, "kafalık" denen "en iyisi"sini yenene verirdi. Böylece "usta"lar parayla misket almazdı. Doğulu çocuk içinse "bedava" aşık bile o kadar değerli ki; nasıl verilebilir?

İşte "loppuk" bu koşulların ürünüdür. Yenilen, "avurt"unu şişirir; yenen ise parmaklarını birleştirip şişkin avurda vurarak havasını söndürür... Bu nedenle Kars'ta bir emeğin karşılığı alınamazsa, "Ne kazandın" sorusuna "Hiiiç, loppuk.." diye cevap verilir. Yani loppuk "kıymeti bilinmemiş özveri" nin en kısa "halk deyişi" idir.

'Yolculuk'la olimpiyat!
Doğu'nun kalkınması adına hepimizi sevindiren "Dünya Üniversitelerarası Kış Olimpiyatları (ÜNİVERSİADE) 2011" için Erzurum'un seçildiğini ve kayak yarışmalarının da Sarıkamış'ta yapılacağını öğrendiğimde, Çağdaş Kars Haber gazetesinin emektarı Gümüşpala Kortağ'ı aradım: "Bundan bizim Sarıkamış da kazançlı çıkacak mı?.."

Gümüşpala, en "özlü" yanıtını anında verdi: 'Evet.. sadece loppuk...'

Olimpiyatların master planına göre, tüm "kalıcı" yatırımlar "ev sahibi" (!) Erzurum'daki Palandöken Dağı'na yapılacak. Ancak "pist"leri uluslararası yarışmalar için "yetersiz" bulunduğundan, bu sorunu "olimpik özellikleri"yle gideren Sarıkamış'a ise loppuk bile yok!

Genç dünya kayakçıları "her gün" Sarıkamış'a götürülüp getirilecekler; konaklamaları içinse Palandöken donatılacak.

Acaba 2011'in yatırım plancıları, bu dünya ev sahipliğinin Türkiye'nin en doğusundaki bu "en mükemmel" pistler sayesinde "Erzurum"a verildiğini neden göz önüne almazlar? Dahası binlerce kayakçının, sabahın köründe ve akşamları, 4 saat yolculuğa tutsak kılınmaları yerine, yarışacakları pistlerle aynı yerde kalmalarını neden dü-şü-ne-mez-ler?

Örneğin, Palandöken'deki ilk tesislerin sahibi Murat Dedeman diyor ki: "Yatırımlarımızı daha da arttırıp 2011'de karşılığını alacağız" . Böylece Erzurum'un kaderini değiştireceklerini belirten Dedeman şunu ekliyor: "Yeni tesislerle Palandöken artık Avrupa'ya hitap edecek; bunun için 200 milyon Avro gerekiyor." (Hürriyet- 13 Şubat 2007)

Biz de Dedeman'a soruyoruz: "Ya Sarıkamış'a? Sadece loppuk mu?"

'Saray'larda ev sahipliği
Kar kalitesi ve kayak pisti açısından dünyanın en mükemmel kış sporları alanlarından birine sahip Sarıkamış, aynı zamanda Kars'taki taş binaların mimari özelliklerini taşıyan "tarihi kışla yapıları"yla bezeli.

Cıbıltepe-Balıklıdağ-Çamurludağ'ı kaplayan kayak merkezi 2 bin 900 metrede... 1435 metre uzunluğundaki birinci telesiyejden saatte 1800 kişi; 2 bin 250 metrelik ikincisinden de saatte 800 kişi yararlanabiliyor. Bu olanaklara sahip 7 ayrı pistin en uzunu 3 bin 500 metreyi buluyor.

İşte bu kapasitesiyle Sarıkamış Kayak Merkezi, günde "5 bin kayakçı"nın aynı anda spor yapabildiği bir "doğal zenginliğimiz" olarak Doğu Anadolu'nun "şans"ı.

Acaba bu şans, örneğin kimi "metruk" konumdaki tarihi kışlaların birer "kışlık saray" gibi restore edilerek 2011'in yarışmacılarına sunulmasıyla; hatta Ruslardan kalma "Çariçe Katerina"nın orman içindeki ahşap av köşklerinin de olimpiyatlardan itibaren "konuk evi" olarak hizmet vermesi gibi "kültürel miras"ı da yaşatacak projelerle değerlendirilemez mi?

Öteden beri hükümetler Kars'a hep "ilgisiz" kaldılar. Devlet yatırımlarındaki "dışlanmış"lığına aldırmadan sürdürdüğü "Cumhuriyete ödünsüz bağlılığı"nı kutsamak yerine sanki sürekli cezalandırdılar... Bu umarsızlık hiç değilse 2011'in ev sahipliğinde artık sona eremez mi?

Başta Kars milletvekilleri ve ilgili tüm kurumlar olmak üzere, bölgenin "kahramanlık destanları"na övgüler düzen herkes, ülkemizin bu "tarihsel bilgesi"ne saygı için hemen harekete geçmeli.

Erzurum'un başarısına dünya çapındaki değerleriyle imza atan Sarıkamış, çoktan "hak ettiği ulusal teşekkür"ün özlemini daha fazla çekmemeli...