Gün geldi çattı bugün İstanbul, Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'nda Kiev ile birlikte uluslararası jürinin karşısına çıkıyor. 2010 yılı için Avrupa Kültür Başkentliği unvanını alırsak hepimiz için büyük gurur kaynağı olacak. Daha önce yazmıştım, bir kez daha detayına girmiyorum. İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilmesi demek, etkinlikler için en az 10 milyon turistin gelmesi demek. (Halen yılda 3.5 milyon turist İstanbul'a geliyor.)
Kültür başkentliğine seçilmemiz demek, Avrupa Birliği fonlarıyla hayata geçirilen Fener-Balat projesi gibi başka projelerin de Avrupa'dan destek bulması demek.
Bugün jüri karşısına geçecek, Nuri Çolakoğlu'nun yönetim kurulu başkanlığındaki, Egemen Bağış'ın da danışma kurulu başkanlığındaki İstanbul 2010 Girişim Grubu'nun ilköğretim öğrencileri gibi hazırlandığına tanığım. Günlerce jüri karşısındaki sunumlarının provasını yaptılar. Herkes işini İstanbul 2010 Grişim Grubu kadar ciddiye alsa.
İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı'nı da ayrı yere koymak gerekiyor. Bodrum Kaymakamlığı döneminde gönülleri fetheden Cumhur Güven Taşbaşı, İstanbul'un UNESCO'nun 'Dünya Kültür Mirası Listesi'nden çıkarılmaması için canla başla uğraşıyor. Çelişkiye, Türk işi kültürel, tarihi zenginliğe sahip çıkma çelişkisine bakar mısınız?
Bir yanda İstanbul'un Avrupa Kültür Başkentliği'ne seçilmesi için çalışacaksınız, bir yandan da UNESCO tarafından 'Dünya Kültür Mirası'na sahip çıkmadığınız için cezalandırılacaksınız. Birleşmiş Milletler Eğitim, Kültür ve Bilim Örgütü (UNESCO) Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan İstanbul (tarihi yarımadasından dolayı) için 2004 yılında bir uyarı yaptı ve iki yıllık bir süre tanıdı.
Bu yılın temmuz ayına kadar UNESCO, İstanbul'un tarihi yarımadada kültür mirasının korunması için taahhütlerini yerine getirmediği kararına varacak olursa, durum vahim. İstanbul, 'Tehdit Altındaki Dünya Kültür Mirası Listesi'ne girecek.
Tanıtıma ikinci lig sloganı
Tekstilcilerden sonra çarşamba günü de 'turizmciler' Başbakan Erdoğan ve ekibiyle 'zirve' yapacak. Bu 'zirve' işinin bu gidişle ciddiyeti kalmayacak, diğer sektörlerin temsilcileri de sıraya girmiş. Neyse konumuz Türkiye'nin tanıtımı. Bazı okuyucular gönderdikleri e-mail'lerde 'yeni tanıtım kampanyasına' dikkat çekiyorlar. Atilla Aksoy'un başkanlığındaki Wunderman, 'Akdeniz ve Fazlası' sloganını kullanıyor. Okuyucular, "Bu sloganı yıllardır Thomas Cook adlı tur operatörü Mısır, Fas, Tunus, Malta ve Türkiye kataloğunda kullanıyordu" diye yazmışlar. Sloganın 'orijinallik'te sınıfta kalması bir yana, biz Akdeniz'in birinci liginde yarışacaktık.
Kaş yapayım derken göz çıkarıyoruz
İstanbul'un 'Dünya Kültür Mirası' listesinden çıkmaması için UNESCO ne mi istedi? Tarihi yarımada koruma planlarının tamamlanmasını, uygulamalardan sorumlu olan bir kurumun oluşturulmasını, kültür mirasına yatırım için fonların kullandırılmasını, bir de surlarda olduğu gibi kamu eliyle yapılan özensiz restorasyon uygulamaların düzeltilmesini istedi. 'İstanbul Surları' ve 'Türk Mahalleleri' projelerinde görüldüğü gibi restorasyon yapacağım derken, daha çok kaynak israfına ve kültür mirasının daha hızlı tahrip edilmesine yol açıldı.
İstanbul Vali Yardımcısı Cumhur Güven Taşbaşı'nın çabası ve koordinasyonunda temmuz ayında sınıfta kalmamıza yol açacak 'tehditler' tek tek bertaraf ediliyor. Koruma planı çıktı, yönetmelikler yayımlandı bu arada vilayet emlak vergisinden İl Özel İdaresi'nin kasasında biriken 13 milyon YTL'nin tarihi yarımada için kullanılmasına onay verdi.
İnsan Yerleşimleri Derneği'nin kurucusu mimar Korhan Gümüş, sivil toplum kuruluşlarınca oluşturdukları Kültür Mirasını İzleme Komitesi'nin İstanbul'un yalnızca Dünya Kültür Mirası Listesi'nden çıkarılmasını engellemeyi değil, aynı zamanda kültür mirasının uluslararası normlara uygun olarak korunmasını, kentlilerin de bu süreçte daha aktif hale gelmesini ve kültür alanında kalıcı gelişmelerin yaratılmasını sağlamayı amaçladığını vurguluyor.