‘Son derece hassasız… Karadeniz kıyılarında yaratılan betonlaşmayla
çevreye verilen tahribat Ereğli’de uygulanmayacak.’
Bu söz Karadeniz Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık’a
ait... “3. Boğaz Köprüsü”yle yeniden gündeme gelen “Karadeniz Kıyı
Yolu”nun devamına “karşı duruş”larını böyle
özetliyor…
Dünyanın kendi etrafında döndüğünü 2500 yıl önce söyleyen Heraklides’in,
efsanevi Herkül’ün, Uzun Mehmet’in, kahraman Alemdar’ın ve ulusal sanayimizin
yüz akı Erdemir’in güzel kenti Ereğli, “sahilini vermeyecek”… Bu kararlılığını
ise “kıyı düzenlemesi”nden anlıyoruz. Karadeniz’in 550 km’sindeki kasaba ve
kentler “kıyısız” bırakılırken 7’den 70’e Ereğlililer gece gündüz artık
“sahil”deler… çünkü “Posbıyık Amca”ları, hırçın dalgaların dövdüğü kayalık
kıyıyı, 97’den bu yana eşsiz bir “çağdaş yaşam alanı”na dönüştürdü...
Mimarlık ve şehirciliğimizin emektar hocası Prof. Dr. Mehmet
Çubuk’un tasarımlarıyla gerçekleşen “Ereğli Sahil Bandı
Düzenlemesi”ndeki tüm uygulamalar “projeye bağlı kalınarak” yapıldı. Bu
nedenle Ereğli sahili, örneğin İstanbul’daki gibi, hafta sonu “mangalcı”larına
ruhsuz “çimen”likler yerine, özenli bir kentsel tasarımla halka, “deniz
kenti”nde yaşamanın kazanımlarını sunuyor...
Dileyen balık tutuyor; bisikletle geziyor; dileyen o yabancı “cafe”lerden bin
kat daha zarif “Kahverengi”de kahvesini yudumluyor; Fatih’in kente armağanı ulu
çınarların altında simit ve “keş”li (çökelek) çay sefası yapıyor; dileyen de
“Bozhane”deki (Buzhane) balık lokantalarında Karadeniz’e doğru kadeh kaldırarak
Ereğli’yi yaşıyor... Bu armağan, çevre düşmanı yola kurban edilebilir mi?..
Keşke İDO, İstanbul’a 3 saat mesafedeki Ereğli’yle birlikte Şile’den
Zonguldak’a tüm yerleşimlere uğrayacak bir “Karadeniz hattı” açsa da dünya
güzeli bir kıyı yaşamı üzerindeki “ulaşım adına karabasan” yaratan şu insafsız
dayatma “bahane”sini de yitirmiş olsa...
Ulusal Onur Müzesi
Aynı yaşamın “tarih”le buluşmasına “Alemdar”ın katkısını ise yerinde görmek
gerekir... Kuvayi Milliye’ye silah ve malzeme taşıyan; 80’lerde sökülerek yok
edildiği için, bir “Posbıyık projesi”yle yeniden yapılarak “Ulusal Onur
Müzemiz”e dönüştürülen Alemdar da bu sahilde.
Osmanlı’nın kurtarma gemisini Anadolu’ya yardım için 1921’de İstanbul’dan
kaçıran denizcilerimiz, Çarkçı Subayı ve Bahriye Koloağası Beşiktaşlı Osman
Muhtar, Prof. Mümtaz Soysal’ın babası; Güverte Üsteğmeni ve 2. Süvarisi de
şarkıcı Tarkan’ın dedesiymiş...
1921’de topa tuttukları Alemdar’ı “teslim almak” üzere gemiye çıkan Fransız
denizcilerini işte o yiğitler etkisiz kılınca, TBMM hükümeti ilk diplomatik
zaferini de elde eder… Fransızlar “esirlerin bırakılması”nı istediklerinde,
Mustafa Kemal’in kabul ettirdiği koşullarımız; “Ankara’nın tanınması” ve
“Karadeniz’de 10 millik kuşağın ‘karasularımız’ kabul edilerek kabotaj hakkının
sağlanması”dır…
İşte o “destansı dönem”in diğer anılarıyla da Yalı Caddesi’ndeki “Halil Paşa
Konağı”nda buluşabilirsiniz… Antik çağdan Cumhuriyet Devrimi’ne tüm zamanların
Ereğli’siyle tanıştıktan sonra, kente adını veren “Herakles”i (Herkül) anmak
için efsanevi “Cehennemağzı” mağaralarına girmelisiniz.
Göktanrısı Zeus’un güçlü oğlu Herkül’e verilen 12 “zor” görevden biri de
yerin yedi kat dibindeki “Ölüler Ülkesi”ne inerek üç başlı köpek “Kerberos”u
yeryüzüne çıkartmakmış… Herkül’ün bu “zoru başardı”ğı mağaralarda artık
kültür-sanat etkinlikleri düzenleniyor...
‘4. Tepe’ betondan!
O gün böylesi izlenimlerle yüreğimiz ferahlarken kent merkezindeki “devasa”
inşaatı ise keşke görmez olsaydık... Belediye basın danışmanı Serkan Aydemir’le
birlikte dolaştığımız Yener Şahinoğlu, kentin “Çeş”, “Kale” ve “Göz” adlı 3
tepede kurulduğunu anlattı ama galiba 4. tepesi de bu “rant kulesi” olacak!
Türkiye’yi bitiren kültür yoksunu apartmanlaşmadan ne yazık ki fazlasıyla
nasibini almış Ereğli’ye, bir de bu “yeni kuşak(!)” beton kazığı diken meğer “İl
Özel İdaresi” değil miymiş?
Tam 23 bin m2’lik bir “gösteriş kabalığı”yla, kentin dokusuna ve peyzajına
“en uygunsuz kütle” olarak eklemlenen bu “ticari” Valilik binası bir “kamu
yapısı”(!) olduğu için, yükseklik sınırı getirilmemiş! Projelerini Bayındırlık
ve İskân İl Müdürlüğü de onaylayınca, yerel yönetim sadece “seyirci”
kalabilmiş!...
Buna karşın 4 km2’lik alana yayılan Erdemir’in lojmanlarında ve sosyal
tesislerindeki “kente ve doğaya saygılı çağdaşlık” ise 40 yıldır “örnek
şehircilik” dersi veriyor. Başkan Posbıyık, “Bu bölgede 60’lardaki imar düzeni
ve yapılaşma şekli korunuyor” derken ne kadar mutluysa; “İmar planlarında yeni
yapılaşmayı engelledik; aynı karakterin devamı için azami çaba içindeyiz...”
derken de o kadar gururluydu...
Bu haklı gurura rağmen kuşaktan kuşağa örnek olarak kalabilmesi için “SİT”
kararıyla da yasal güvenceye alınması gerekiyor... Karabük’teki benzer
“cumhuriyet uygarlığı” SİT ilan edilmişti; aynı duyarlılık Ereğli’de de
gösterilemez mi?
Kentten ayrılırken sadece
Posbıyık’ı değil; “3. dönem” yeniden seçenleri de “kente duyarlı yönetici”liği
“ödül”lendirdiklerinden ötürü kutlamak istedik ama onlar
sahildeydiler...