7 Ağustos Marmara depreminin üzerinden tam 10 yıl geçti.
Yitik, yarım kalmış tam 10 yıl. Marmara'nın haritasını bile değiştiren asrın
felaketi, sadece kentleri yok etmekle kalmadı, hayatları da enkazın altında
bıraktı. Öyle öyküler var ki 10 yılda biriken, insanın aklı hayali almıyor,
yüreği dinlemeye bile yetmiyor. Örneğin bir anne kayıp oğlunu bulabilmek için
hukuk mücadelesi vererek kayıp mezarlarını açtırmayı başarıyor. Mezardan
çıkarılan kemikleri kucağına alıp, Gölcük'ten İstanbul
Adli Tıp Kurumu'na kadar yaptığı yolculuğu ''Saatlerce enkazın altında
kaldım. Bu yük hiçbir şey değilmiş. Hayatımın en uzun yolculuğu Gölcük-İstanbul
arasıydı" diye anlatıyor. 'Son kez içimizi açıyoruz' diyen bu insanlar yok olan
hayatlarının acı dolu dirilişini SABAH'a anlattı.
Marmara depreminin ardından Kocaeli- Gölcük,
Sakarya, Yalova ve İstanbul
Avcılar nasıl dirildi? Yeniden oluşturulan şehirlerde deprem, şehirleri
nasıl değiştirdi? Belediye başkanları ne dedi? İnşaat mühendisleri ve mimarlar
odaları başkanları deprem sonrası yapılaşmayı nasıl değerlendirdi? Fay
hattındaki vatandaşlar, yeni hayatlarını neyin üzerine kurdu? Ankara 10 yıl
içinde neleri değiştirdi? Bunların ve yarım kalan yaşamların ibret dolu öyküsü
işte bu yazı dizisinde olacak.
10 yıl önce tarihler 17 Ağustos'u gösterirken saat 03.02'de hayatlar karardı.
Şehirler enkazın altına gömüldü. Kocaeli Gölcük merkezli 7.4 büyüklüğünde
gerçekleşen deprem, büyük çapta can ve mal kaybına neden oldu. Deprem, Marmara
Bölgesi'nden Ankara hattâ İzmir'e kadar çok geniş bir alanda hissedildi. Resmi
raporlara göre 17 bin 480 ölüm, 23 bin 781 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı.
285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Resmi olmayan rakamlara göre
ise yaklaşık 50 bin ölüm, ağır-hafif 100 bine yakın yaralı vardı. Çöken 133 bin
683 bina yaklaşık 600 bin kişiyi evsiz bıraktı. Donanma şehri diye geçen Gölcük
Donanma Komutanlığı'nda ise 420 personel ve aileri hayatını kaybetti.
Gölcük'ün dirilişi
En fazla yıkımın yaşandığı Gölcük'e geçmişin izlerini bilmeden gidenler,
'burada asrın felaketi mi yaşandı' sorusunu soruyor. Çünkü Gölcük'e
girildiğinde, depremin ardından geçen 10 yıl içinde şehir yeniden yapılandı.
Binalar, konutlar, parklar ve bahçelerle şehir adeta dirilirken, depremde
annesini, babasını, yavrusunu, ailesini, kolunu, bacağını enkazın altında ölüme
bırakanlar için 10 yıl, sadece acılarını yüreklerinin daha derinliklerine
gömerek çıkartmamaları oldu. Gölcük Belediye Başkanı Başkanı Mehmet Ellibeş,
deprem olduğunda Başkan Yardımcısı olduğunu belirtiyor:
Dersimizi aldık artık
"Kavaklı Sahili'nde oturuyordum. Benim oturduğum dairede hiçbir şey yoktu.
Karşıya bir baktım ki evler suyun içinde. Siren sesleri karanlığı deliyordu.
Hamile anneleri enkazın altından çıkarıp, hastaneye yetiştirdik. Bebekler
doğarken, insanlar öldü. O dakikalarda 'Allahım Gölcük bir daha ayağa kalkamaz.
İnsanlar bir daha hayata tutunamaz' dedim. Kazma, kürek kapıp, enkazların başına
koştum. Tek yürek olmuştuk. Elbirliğiyle çalıştık. Depremin enkazlarından
ilçemizi bir filiz gibi yeniden oluşturduk. 10 yıl sonra Gölcük'ü görenlerin
burada böyle büyük bir felaketin yaşandığına inanmadığına belirten Başkan
Ellibeş, "Altyapı yenilendi. Kanalizasyon yenilendi. Yeni yerleşim bölgesi Güney
Gölcük'e kaydı. Depremden sonra yapılan buinaların hepsinde zemin etütleri
yapıldı. Buna göre bina ruhsatları verildi. En fazla 3.5, en az 2 katlı binalar
izin verildi. Hasarlılar yıkıldı. Orta ve hafif hasarlılar onarıldı" dedi.
"Artık deprem bölgesinde kimse depremi konuşmak istemiyor" diyen Başkan şunları
söyledi: "Depreme ne kadar hazırlıklıyız? Önlemlerimizi aldık mı? Bunları
konuşmak istiyoruz. Ve Gölcük, derslerini aldı. Bina stoklarını depreme uygun
binalarla hazırladık. Akıllandık artık. Belediyeye çok katlı bina talepleri
gelmiyor."
O acılı insanlardan biri
Korkunç depremin büyük acılarını yaşayan binlerce kişiden biri de
Emine Cebeci. Cebeci, eşini trafik kazasında kaybetti. Bir kızı
ve bir oğlu vardı. Kızı evlenince İstanbul'da kaldı. Biricik oğlu Serkan Cebeci
ise astsubay olunca Gölcük'e yerleştiler. 17 Ağustos 1999 gecesi saatler
03.02'yi gösterirken büyük bir gürültü olduğunu hatırlayan Emine Cebeci,
kendisini tonlarca ağırlığın altında buldu. Emine Cebeci sonrasını şöyle
anlatıyor: "Enkazın altında ben 16 saat, oğlum ise 13 saat kaldı. Dışarıdaki
sesleri duyuyordum. 'Orada kimse var mı?' diye bağırıyorlardı. Ben 'Evet. Ben ve
oğlum buradayız, yardım edin' diyordum. Böyle saatler geçti. Sonra oğlum
Serkan'a birileri ulaştı. Duyuyordum, onu çıkarıyorlardı. Serkan bağırıyordu
'annemin çıktığını görmeden hastaneye gitmeyeceğim' diye. Ondan 3 saat sonra
yani 16'ncı saatte beni de çıkardılar. Ben 'oğlum hangi hastanedeyse beni de
onun yanına götürün' dedim. Serkan'ı sevk ettiklerini söylediler. 'Beni de
gönderin oraya' dedim. Ankara GATA'ya sevk ettiler beni. Oğlumu bulamıyordum."
Kendi hastalığıyla uğraşırken bir yandan da oğlunu bulmaya çalışan acılı anne,
''14 kere ameliyat oldum. Ayağıma cihaz ayakkabı taktılar. Bir tek yattığımda
bunu çıkarabiliyorum'' diyor ve aylar sonra oğlunu bulmak için yeniden Gölcük'e
geldiğini anlatıyor: "Kayıpların peşine düştüm. Kayıp olan hep gençlerdi. 18
ceset resmi gösterildi bana ama oğlum onlardan biri değildi. Son umudum kimsesiz
mezarlarını açtırıp, DNA testi yaptırmaktı. Dava açıp kazandım. Türkiye'yi il il
dolaştım. Mezarların açılması için gereken parayı 10 gün geçirdim diye zaman
ileriye attı. 4 yıl adliye kapılarında dolaştım."
Oğlunun kemikleriyle yolculuk yaptı
Depremden 4 yıl sonra artık mezarların açılmaya başlandığını anlatan Emine
Cebeci, 17 tane mezarın açıldığını ve sonuncu mezara geldiklerinde artık içinden
bir sesin 'oğlum bunların içinde değil. 18'incinin içinde de olmayacak' dediğini
anlatıyor. "Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp mezarların açılmasını ücretsiz olarak
üstlendi. En son mezar açıldığında tüm kayıp aileleri mezarın başındaydı.
Gölcük'ten İstanbul Adli Tıp Kurumu'na DNA testi için bilmediğim, oğlum olduğuna
inanmadığım bir cesede ait kemiklerle aynı araç içinde gittim. Çektiğim acıları
anlatmama imkân yok." Testlerin sonucunda ceset oğlu Serkan'a ait çıkınca
yıkılmış acılı anne. "Meğer oğlumun kemikleriyle yolculuk yapmışım. İnanmak
istemediğim, korkulu rüya görmektense hep uyanık gezerek, oğlumun öldüğünü bile
düşünmediğim gerçek bas bas bağırıyordu. Mezardan çıkan benim oğlumdu. Şoka
girdim. Depremden sonra 4 senemi mezarlıklarda ve adliyelerde geçirmiştim. Bütün
mücadelem bitmişti. Oğlumu kendi ellerimle bir daha mezara gömdüm" diye
anlatıyor yaşadıklarını.