Geçtiğimiz ağustos ayında, Kanada’nın batısında, Pasifik Okyanusu’nun
kıyısında bulunan, etrafı dağlar ve yağmur ormanlarıyla çevrili, güzelliği ile
ün yapmış şehir Vancouver’a gittim. Giderken AFSAD sosyal sorumluluk projesinde,
engelli çocuk ve gençlerle gönüllü çalışmalarını sürdüren arkadaşlarım
yurtdışında engelli yaşam ve haklarını merak ettiklerini söyleyerek bir kurumdan
bilgi almamı istediler. Vancouver’da yapılacaklar listeme bunu da eklerken,
aslında bilgiye ulaşmak için sadece sokaklarda dolaşmamın ve hayatın içinde
olmamın yeterli olacağını bilmiyordum. Bu sene Kanada’nın en kolay yürünebilen
şehri seçilen Vancouver’ı ben de yürüyerek dolaşmaya karar verdim. İlk haftamda
bu şehirde yaşayan engelli insanların çokluğu dikkatimi çekti. Neredeyse sayıca
bu kadar çok olmalarında bir gariplik olduğunu düşünmeye başlamak üzereydim.
Öyle ya, benim şehrimde bu kadar çok engelli ve tekerlekli sandalyede olan insan
yoktu ki.
Zihnimi bu kadar kurcalayan şey neydi?
Engelli deyince, benim ülkemde sokaklarda, otobüslerde, kafe ve restoranlarda
neredeyse hiç rastlamadığım bir insan grubu geliyordu aklıma. Vancouver’da
sürekli görüş alanıma giren, dikkatimi çeken bu görüntüde zihnimi bu kadar
kurcalayan şey neydi? İşte tam da o dakikada gerçekle yüz yüze geldim. Benim
şehrimde engelli insanların sayısı Vancouver’dakinden daha az değildi. Az olan
engellilere sunulan imkânlardı. Az olan hayata dahil olmak için engellilerin
bulamadıkları kolay erişim ve mekânlardı. Son derece canlı bir şehir olan
Vancouver’da yerli, yabancı, kadın, erkek, engelli ve engelsiz herkesin eşit bir
şekilde hayattan zevk almalarını sağlayacak her türlü imkân var. Pasifik
Okyanusu’nun kenarındaki plajlara ve kayak merkezlerine ve dünya çapında yapılan
festivallere ulaşımı sağlayan tüm belediye otobüslerinde engelli araç rampaları
ve otobüsün ön kısmında engelliler için ayrılmış güvenli bir bölüm var. Deniz
otobüsleri, yerüstü ve yeraltı trenleri de engelliler için aynı olanakları
sağlıyor.
Her şey engelliler düşünülerek yapılmış
Görme engelliler için konuşan trafik lambaları, binaların girişlerinde ve
kaldırımların hepsinde standartlara uygun rampalar, binaların üst katlarına
ulaşımda asansörler, önce engelliler düşünülerek yapılmış. Otoparkların hepsinde
engelliler için ayrılmış park yerleri mevcut. Dünyanın neresinden gelirseniz
gelin yanınızda getirdiğiniz engelli belgeniz tüm imkânlardan yararlanmak için
geçerli. Kafe ve restoranların hepsinde engelliler için ayrılmış masalar ve
kolay kullanabilecekleri tuvaletler var. Tiyatro ve sinemalar da yine
engellilerin erişimine uygun yapılmış. Doğa sporlarıyla ünlü olan şehirde, her
yaştan insana yönelik etkinliklere engellilerin de katılması ihmal edilmemiş.
Trekking yapmak ya da vahşi doğada vakit geçirmek istiyorsanız size gerekli özel
düzeneği sağlamaları için telefon edeceğiniz bir merkez var.
Ulusal Aktif Yaşam Merkezleri motive ediyor
Kanada’nın bütün şehirlerinde açılan Ulusal Aktif Yaşam Merkezileri herkesi
ama özellikle engelli insanları daha aktif bir yaşam için motive ediyor. Merkez,
aktif yaşam tarzı olan inanların hayattan daha çok zevk aldıklarını, yaşam
kalitelerini artırdıklarını, özgüvenlerinin artığını, hareket etme
yeteneklerinin çoğaldığını ve ilerde bağımsız hayat sürebildiklerini söylüyor.
Araştırmalar, aktif olan engellilerin günlük hayatlarında zorluklarla daha kolay
baş edebildiklerini, kolay ve keyifli bir yaşamla daha az sağlık problemi
yaşadıklarını gösteriyor. Vancouver’daki son haftamda bir önceki belediye
başkanının tekerlekli sandalye kullanan bir engelli olduğunu öğrendim. Peki
ondan önce bu şehir nasıldı? Engelli bir belediye başkanı olmasa farklı mı
olacaktı sorusuna gelen yanıt, Vancouver’ın hep engelli dostu bir şehir olduğu,
eski belediye başkanının ise tüm eksikleri tamamlayarak şehri her zamankinden
daha engelsiz hale getirdiği şeklinde oldu. Vancouver’dan dönerken benim
şehrimde de aynı şeylerin istenirse yapılabileceğini düşündüm. Yapılması
imkânsız gibi görünen şeylerin dünyanın bir yerlerinde yapılabilmiş olduğunu
görmek umut verdi bana.