5 Aralık 2009'da yürürlüğe giren Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği çerçevesinde 1 Ocak 2011 yılından bu yana düzenlenmeye başlayan ve binalardaki enerji tüketimini gösteren 'enerji kimlik belgesi' uygulaması, neredeyse iki yılını geride bırakıyor. Belgenin düzenlenmesinde, Aralık 2010'da gerçekleştirilen Yenilenebilir Enerji Teknolojileri, Enerji Verimliliği ve Yalıtım Fuarı'nda (Renex-Eco) tanıtılan ve altyapısı Isı, Su, Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) tarafından hazırlanan BEP-TR programı kullanılıyor. Uygulama, yeni binaların enerji kimlik belgesi almasını zorunlu hale getirirken, mevcut binalara ise 2017 yılında sona erecek bir geçiş dönemi öngörüyor.
27 Eylül Perşembe günü yapılan ve İZODER tarafından düzenlenen Isı Yalıtım Zirvesi'nde konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Murat Bayram'ın verdiği bilgilere göre, bugüne kadar yaklaşık 2 bin 500 mevcut bina ve 34 bin 500 yeni bina için enerji kimlik belgesi düzenlendi. Bayram'a göre günde 100 - 280 arası belge üretiliyor.
Ancak uygulama, henüz sektörün beklentilerini karşılamaktan uzak. Sektör, mevcut binaların enerji kimlik belgesi alması için belirlenen 2017 takviminin gözden geçirilmesi ve yeni bir strateji belirlenmesi gerekliliğini tartışırken, bir yandan da yaklaşan kentsel dönüşüm süreci öncesi kamu ve özel sektör arasında daha verimli bir işbirliği modeli geliştirilmesini istiyor. Ayrıca BEP-TR programının yeterliliği de başka bir soru işareti.
2017'ye geri sayım
İZODER Başkanlar Kurulu Başkanı Sedat Arıman, yeni binalar için alınması zorunlu olan enerji kimlik belgesi uygulamasına henüz mevcut binalarda talep olmadığını; bunda da mülk sahiplerinin 'Enerji Verimliliği Danışmanlık Şirketleri (EVD) tarafından sağlanacak olan enerji kimlik belgelerini nereden alacaklarını bilmemelerinin etkili olduğunu söylüyor. Söz konusu belgenin mevcut binalar için 2017 yılına kadar alınmasının zorunlu olduğunu anımsatan Arıman, zamanın hızla azaldığını, bu konuda iletişimin artırılması, EVD firmalarının da kendilerini geliştirip, iletişimlerini güçlendirerek tüketiciyi bu konuda bilinçlendirmeleri gerektiğine dikkat çekiyor.
İzocam Genel Müdürü Nuri Bulut da, programdaki bazı aksaklıklardan dolayı bir yavaşlama süreci yaşandığı görüşünde. Bulut, yeni yapılacak binalarda belge düzenlemesinin proje üzerinden gerçekleştirilmesinin öngörüldüğüne, ancak şu anki uygulamanın tam tersi yönde olduğuna ve verilen belgelerin ne kadar denetlendiği konusunda soru işaretleri olduğuna dikkat çekiyor ve şunları ekliyor: "Daha sıkı bir denetim olmalı. Belgeler, proje aşamasında düzenlenmeli ve uygulama da izlenmeli. Umarım önümüzdeki süreçte, programın daha sağlıklı çalışmasıyla eski modele dönülür ve enerji kimlik belgesi yeni binalar için proje aşamasında aranan bir şart olur". Bulut, mevcut binaların belgelendirilmesi konusunda ise merkezi sistemli binalarda ısı pay ölçer uygulamasında yaşanan 'süre bitti, ama kimse yaptırmadı' olayının tekrarlanmasından endişeli. Mülk sahiplerinin tasarruf amacıyla yalıtıma yöneldiklerini; ama TS825 standartları için ne yapacaklarını ya da nasıl ve hangi sınıf enerji kimlik belgesi alacaklarını bilemediklerini kaydeden Bulut, "Ben, bu noktada bir kopukluk olduğunu düşünüyorum" diyor.
En büyük sıkıntımız, her şeyde ‘minimum’la yetinmemiz
Betek AŞ Yalıtım Grubu Genel Müdür Yardımcısı Gülay Dindoruk ise Türkiye'de en büyük sıkıntının, her şeyde ‘minimum’la yetinilmesi olduğuna işaret ediyor. Dindoruk, binaların, minimum standartları tanımlayan TS825’e göre değil de, daha üst standartlarda da inşa edilebileceğini tüketicilere anlatılması gerektiğini düşünüyor. "Batı’da standartlar, bugünkü şeklini almadan önce 5 kez değişmiş; mantolama üstü mantolama, yalıtım üstü yalıtım yapmışlar. Baştan bunları görmemize rağmen niye yavaş adımlarla ilerliyoruz ki? Bunların hepsi bizim için birer kayıp" diyen Dindoruk, şimdiye kadar düzenlenen enerji kimlik belgelerinin alt sınır olan C sınıfında yoğunlaştığının altını çiziyor. Türkiye'de 16 milyon yalıtımsız konut stoğu olduğundan bahsedildiğini hatırlatan Dindoruk, bu kadar binaya enerji kimlik belgesi düzenlenmesi için 2017'nin ne kadar yakın bir tarih olduğunu sözlerine ekliyor. Kentsel dönüşüm bir fırsat, ancak...
Sektör bu noktada, afet yasasıyla birlikte yeni bir boyut kazanan kentsel dönüşüm projelerini 'doğru yalıtım' için bir fırsat olarak görüyor; ancak çekinceleri olduğunu da saklamıyor. Yeni binalarda enerji kimlik belgesi almak zorunlu olduğu için, dönüşüm kapsamında inşa edilecek yapıların hepsinin yalıtımlı binalar olacağını anlatan Sedat Arıman, "Ancak burada süreç nasıl bir plan ve programla ilerleyecek, ne gibi problemlerle karşılaşacağız, bunları zaman gösterecek" şeklinde konuşuyor. Nuri Bulut ise TOKİ tarafından Doğu’da gerçekleştirilen projelerde TS825’in harfiyen uygulandığını, yalıtım kalınlıklarının doğru seçildiğini anımsatarak, kentsel dönüşümde projelerin TOKİ tarafından yapılacak ve denetlenecek olmasını güven verici bulduğunu söylüyor. Ancak Bulut'a göre bazı riskler de yok değil:
"Burada mesele sadece yalıtım kalınlıkları konusu değil; kullanılan ürünler de doğru seçilmiş olmalı. Eğer TOKİ götürü fiyat ya da fiyat kırma modeliyle iş yaparsa, bu durumda kalitesiz, çok ucuz veya daha sonra cinsi değişecek yalıtım ürünleri sorunlarıyla karşılaşabiliriz. Sistem merdiven altına kayabilir, ne olduğu belli olmayan ürünler kullanılabilir; bu noktada bazı riskler görüyorum. Ama bunlar projeye uygun yürütülürse ve sıkı bir denetim olursa, ki bütün olay orada bitecek, kentsel dönüşümün önümüzdeki yıllarda sektör için çok büyük bir katkı olacağına inanıyorum".
Kentsel dönüşümü bir çağdaşlaşma adımı olarak değerlendiren Betek AŞ Genel Müdürü Tayfun Küçükoğlu da gelecek 50 yılın kentlerinin oluşturulmasını sağlayacak süreçte ısı yalıtımı konusunun çok kritik bir önem taşıdığının altını çiziyor. "Biz kurum olarak bu işe, bir ticari faaliyet ya da sanayiciliğin çok ötesinde, bir sosyal sorumluluk faaliyeti olarak bakıyoruz" diyen Küçükoğlu, ısı yalıtımının sosyal sorumluluk anlayışıyla hayata geçirilmesinin öneminin altını çiziyor. Küçükoğlu, kentsel dönüşümün çok yönlü düşünülerek, herkesin yararlanacağı ve ülkenin gelişimine katkı sağlayacak bir süreç olarak değerlendirilmesi gerektiğini; doğru malzemenin doğru yerde kullanılması, doğru uygulamaların yapılması anlamında çok daha dikkatli ve sorumlulukla davranılması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: "Yanlış malzemelerin yanlış yerlerde uygulanması, doğru uygulamaların yapılmaması, bu tarihi fırsatı iyi değerlendiremememiz anlamına gelir".
Gülay Dindoruk ise dönüşümün çok önemli bir diğer proje olan enerji kimlik belgesi uygulamasıyla birleştirilebiliyor olması gerekliliğine vurgu yapıyor. 16 milyonluk mevcut yalıtımsız yapı stoğunun önemli bölümünün dönüşüm kapsamında yenileneceğini bildiren Dindoruk, ancak bu dönüşüm fırsatının enerji kimlik belgesine yönelik stratejilerin tarafların tamamının katılımıyla oluşturulmadan yürütülemeyeceği kanaatinde. Dindoruk, "Bina sahiplerinin A ya da B standartlarını istemeleri için talep oluşturmalıyız" diyor. Teşvikler söylemde kalmamalı
Sektörün, talep oluşturulması konusundaki reçetesi ise oldukça basit; Devletin biraz daha yönlendirici olması ve özel sektörle daha çok işbirliği içinde olması. Türkiye'nin 2011 yılında 55 milyar dolarlık enerji tükettiğini ve enerjide dışa bağımlı olduğunu anımsatan Nuri Bulut, sadece bunun bile yalıtımın önemini çok net ortaya koyduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Keşke biz de 5 – 10 cm’lik değil de, 20 – 25 cm’lik yalıtım kalınlıklarını konuşabiliyor olsak; kişi başına tüketim ortalamamız 1 metreküplere yaklaşsa... Bu, hem bizlerin refah seviyesini, yaşam konforunu artıracak; hem de milli servetin yurtiçinde kalmasını sağlayacaktır".
Yalıtım bilinci için hem özel sektöre, hem de kamuya önemli sorumluluklar düştüğünü özellikle vurgulayan Gülay Dindoruk ise birlikte neler yapabileceğini, yeni ne gibi projeler geliştirilebileceğini tartışmak anlamında İZODER'in Isı Yalıtım Zirvesi gibi organizasyonların önemli platformlar olduğunu anlatıyor. "Bir kanun, yönetmelik çıkartmak, ne yazık ki yeterli değil. Onun arkasında istikrarlı bir biçimde durmak, yürütmek, tanıtmak, diğer paydaşların (ki son kullanıcı da önemli bir paydaş) desteklerini de alabiliyor olmak lazım" şeklinde konuşan Dindoruk, önerilerini ise şöyle sıralıyor:
"Bizim artık yeşil, enerji verimli binaları bir moda haline getirmemiz lazım. Bunun için de bu belgeyi alanları, buralarda yaşayanları desteklemeli, çeşitli teşvikler vermeliyiz. Enerji Bakanımızın Nisan ayında 'az tüketene daha ucuz enerji verilmesi' yönünde bir açıklaması vardı; bu gibi modellerle az tüketmeyi bir motivasyon unsuru haline getirmeliyiz. Bunlar olacak deniliyor, ama fiili hayatta çok fazla görmüyoruz. Cezai yöntemler üzerinde durmadan önce, ödül mekanizmalarını oluşturmalıyız diye düşünüyorum".