SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi tarafından hazırlanan, “2020 Yılı Türkiye Enerji Sektöründeki Dönüşümün Kısa Değerlendirmesi” başlıklı çalışmaya göre, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki enerji talebinde de büyük düşüş yaşandı.
Salgının etkisini göstermeye başladığı ilk bahar aylarında elektrik talebinde yüzde 18'e ulaşan düşüş görülürken, bu durumdan en fazla etkilenen, ithal kaynaklara bağımlı doğal gaz ve kömür santralleri oldu. Bu dönemde, spot piyasada megavatsaat başına elektrik fiyatı yüzde 55 azalarak 20 dolar seviyesine kadar geriledi.
Elektrik talebi düşerken, yenilenebilir enerji kaynaklarının talebi karşılamadaki oranında artış görüldü fakat yaz aylarında normalleşmenin etkisiyle Türkiye'nin elektrik talebi yeniden büyümeye başladı.
Bu yıl Türkiye'de yenilenebilir enerji kaynaklarının kapasitesi salgına rağmen büyümeye devam etti ve devreye alınan kurulu gücün yüzde 98'ini bu kaynaklar oluşturdu. Rüzgar ve güneş enerjisinin toplam elektrik üretimi içindeki payı geçen yılki yüzde 10 seviyesinden bu yıl yüzde 15'e yaklaştı. Güneş ve rüzgar enerjisi kurulu güç artışı, son 5 yılda en hızlı artan elektrik üretim kapasitesi olarak öne çıktı.
2030'da toplam araç stokunun yüzde 10'u elektrikli olabilir
SHURA'nın çalışmasında, geçen yıl Türkiye'nin toplam elektrik arzının yüzde 44'ünü oluşturan yenilenebilir enerji kaynaklarının payının 2030'da yüzde 50'nin üzerine çıkabileceği ve bu artışın ağırlıklı olarak rüzgar ve güneş enerjisinden karşılanacağı öngörüldü.
Çalışmada, Türkiye'de sadece binaların çatılarında kurulabilecek güneş enerjisi potansiyelinin 15 gigavat seviyesinde bulunduğuna, büyüyen konut stoku ve güçlü sanayisiyle Türkiye'nin bu potansiyeli değerlendirebileceğine işaret edildi.
Salgın sonrası dönemde dünya otomobil piyasasında fosil yakıtlı araçlara talebin azaldığı vurgulanan çalışmada, Türkiye'de de 2030'da toplam araç stokunun en az yüzde 10'unun elektrikli araçlara dönüşebileceği değerlendirildi.
Çalışmaya göre, Türkiye'nin yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğiyle sağlanabilecek dönüşümü yönetebilmesi için gerekli yeşil alt yapı ve esnekliği sağlayabilecek bir sisteme sahip olması gerekiyor.
Bu kapsamda, enerji dönüşümü için gelecek 10 yıllık dönemde yılda ortalama 12 milyar dolarlık yatırım gerektiği hesaplanıyor. Bu yatırımın yüzde 40'ının enerji verimliliği ve elektrifikasyon, yüzde 22'sinin altyapı ve kolaylaştırıcı teknolojiler ve yüzde 17'sinin yenilenebilir enerji alanlarında gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Türkiye'de salgın ve sonrasındaki dönemde ekonomik toparlanma paketlerinin içinde enerji dönüşümünden sağlanabilecek öncelikli faydalar ekonomik kalkınma, cari açığın azaltılması, istihdam yaratılması ve çevre kalitesinin artırılması şeklinde sıralanıyor. Bu çerçevede, Türkiye'nin hedeflerini açıkça belirlediği bir "enerji dönüşümü programı" hazırlaması büyük önem taşıyor.
Yenilenebilir kaynaklar ve enerji verimliliği dönüşümü hızlandıracak
Çalışmada görüşlerine yer verilen SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Yönlendirme Komitesi Başkanı Selahattin Hakman, çerçevesi net çizilmiş böyle bir programın Avrupa Birliğinin uygulamaya koyduğu Avrupa Yeşil Düzeni'nin muhtemel olumsuz etkilerinden kaynaklanacak maliyetleri azaltacağını ifade etti.
Enerji dönüşümünü hızlandırmak için 2023 hedeflerinin devamında kapsayıcı ve uzun vadeli bir planlama gerektiğine dikkati çeken Hakman, şunları kaydetti: "Önümüzdeki 10 yılda elektrik talebindeki artışın büyük çoğunluğunun düşük maliyetli ve finansmanı daha kolay olan yenilenebilir enerji teknolojileriyle karşılanacağını öngörüyoruz. Bunun, dağıtım enerji sistemleriyle desteklenmesi istihdam açısından fırsatlar yaratacaktır. Yerel bir kaynak olan ve ekonomiye doğrudan net fayda sağlayan enerji verimliliğinin artırılması da bu dönüşümün ikinci yarısı."