Enis Köstepen'in moderatörlüğünü üstlendiği toplantıda, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Cevat Erder, Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi ÇED Danışma Kurulu Başkanı Mücella Yapıcı, Mimarlar Odası avukatı Can Atalay, yönetmen Erden Kıral ve Pelin Esmer ile oyuncu Ahmet Rfat Şungar konuşmacı olarak yer aldı.
Yapılan açıklamalarda, Emek Sineması'nın yaşatılması için verilen toplumsal mücadelenin, bu tür kentsel uygulamalara son verilebilmesi adına da son derece yaşamsal ve simgesel bir anlam kazandığına dikkat çekildi; bu mimarlık, kültür, tarih ve hukuk katliamına, İstanbul'u İstanbul yapan tarihi ve kültürel değerlerin meta olarak görülmesine, kamusal ve kentsel alanların iktisadi enstrümanlar olarak yerli ve uluslararası sermayenin emrine sunulması politikalarına derhal son verilmesi istendi.
Geldiğimiz nokta utanç verici
Toplantının açılış konumasını yapan ve Oda olarak yıllardır uzman görüşleri ve uluslararası bilimsel kriterler çerçevesinde bir dönüşüm ve kültür varlıklarının korunması için çaba gösterdiklerini dile getiren Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Deniz İncedayı, her zaman başarılı olamadıklarını ve Emek Sineması örneğinin de bunlardan biri olduğunu söyledi. Emek Sineması'nın yıkımının herhangi bir binanın yıkımı olarak görülemeyeceğini kaydeden İncedayı, mücadelelerini südürmek noktasındaki kararlılıklarının altını çizdi. Emek Sineması'nda gelinen noktayı 'utanç verici' sözcükleriyle açıklayan İncedayı, ruhsat iptali için açtıkları dava sürerken binanın yıkılmasını da eleştirdi.
Bir utanç belgesi
Emek Sineması yerine yapılacak projenin uzun bir geçmişi olduğunu belirten Mücella Yapıcı da, Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü ile Kamer İnşaat Sanayi, Ticaret Ltd Şti arasında 2003 yılında yapılan 'yap-işlet-devret' sözleşmesiyle başlayan sürecin akışı hakkında bilgi verdi. 5366 sayılı yasanın proje için bir dönüm noktası olduğunu aktaran Yapıcı, avan projenin yenileme kurulundan geçirilmesinde de sahtecilik yapıldığını savundu. Yapıcı, İTÜ Döner Sermaye İşletmeleri kapsamında hazırlatılan bilirkişi raporunda imzası bulunan Prof. Dr. Kemal Kutgün Eyüpgiller'in aynı zamanda söz konusu projenin de koruma danışmanı olmasının bilimsel ve mesleki etik açısından kabul edilmeyeceğine vurgu yaparak, Oda olarak Eyüpgiller'i 'onur kurulu'na sevkettiklerin ve İTÜ'den de benzer bir yaklaşım beklediklerini açıkladı. Projenin aynen uygulanmasının planlama, mimarlık, şehircilik ve koruma açısından doğuracağı sakıncalara işaret eden Yapıcı, "Bir utanç belgesi olarak dünya mimarlık ve statik tarihine geçecektir diye umuyorum" şeklinde konuştu.Sinemacılar sordu, uzmanlar yanıtladı
Daha sonra söz alan yönetmen Erden Kıral, "Bize yalan söylediler; Emek Sineması yukarı alınacak, çünkü girişte mağazalar ve onların vitrinleri olacak. Burada ticaretin kültüre karşı bir üstünlüğü söz konusu" diyerek; La Scala örneğini anımsatarak 'dünya standartlarında koruma ve restorasyon' iddiasının ne kadar gerçeklerini yansıttığını, Emek Sineması'nın neden yerinde korunamadığını sordu. Oyuncu Ahmet Rıfat Şungar da sinemayı yıkıma götüren süreçte hukuki anlamda kimlerin oluru olduğu; yönetmen Pelin Esmer ise bundan sonra neler yapılabileceği sorularını yöneltti.
Zeynep Ahunbay: Emek yerinde korunabilirdi
"Emek Sineması'nın yerinde korunamaz mıydı" sorusunu yanıtlayan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, "Yapılanın uygun bir yöntem olduğunu söylemek zor, sadece sinemanın kartonpiyerleri alınıp götürülüyor; oysa Emek yerinde korunabilirdi, sağlamlaştırılabilirdi" dedi. Ahunbay, dünya literatüründe 'moving / taşıma' olarak adlandrılan bir teknik olduğunu, ancak söz konusu yöntemin uygulamalarının burada yapılandan çok farklı olduğunu söyledi. Sinemanın başka bir kata alınarak sokakla ilşkisinin koparıldığını ifade eden Ahunbay, böylece plan ölçülerinin de kalmamış olduğunu dile getirdi. Yıkımın dayanağı olan bilirkişi raporuna da değinen Ahunbay, raporda imza yetkisi olmayan bir akademisyenin de isminin geçtiğine işaret etti ve bu konuda çalıştıklarını sözlerine ekledi.
Cevat Erder: Mirasyedi gibi davranıyoruz
Konuya kavramsal açıdan yaklaşan Prof. Dr. Cevat Erder ise, "Biz hala bu eserleri bir nesne olarak görüyoruz" dedi. 'Kültürel miras' ifadesini kabul etmeyen Erder, "Bunlar, birer kültürel emanet olarak görülmeli. Çünkü aksi taktirde bir yığın mirasyedi ortaya çıkıyor; koruma değil, kullanma derdinde oluyorlar" dedi. Emek Sineması'nı yaşayan bir kültürel varlık olarak tanımlayan Erder, yapıların tasarım aşamasından başlayarak bir hayatları olduğunu, bugün ısrarla üzerinde durulan konunun da bu devam eden yaşam olduğunu kaydetti. Emek Sineması'nın güzelliği kadar güven veren bir bina da olduğuna işaret eden Erder, bir korumacı olarak yapılan her müdahaleyi bir uzvunu koparmak olarak gördüğünü ve bir ucube yaratıldığını vurguladı.
Emek Sineması'nın olduğu gibi yapılıp yapılamayacağı konusuna da değinen Erder, yıkılmış binaların yeniden inşa edilebileceğini; ancak bunun bazı ilkeleri olması gerektiğini aktardı. Polonya'da savaş sonrası yıkılan yapıların rölövelerine göre yeniden inşa edildiğini anımsatan Erder, ancak artık ölmüş oldukları için 'kültürel miras envanteri'nden çıkarıldıklarına işaret etti. Emeğin, aslına sadık kalınarak yeniden yapılmasının elbette olumlu bir gelişme olacağını belirten Erder, bunun 'mirasedilere karşı verilen mücadelenin' bir işareti olarak kabul göreceğini anlattı. Victor Hugo'dan bir alıntı yaparak, yazarın Notre Dame için 'üzülür, acı çeker' dediğini aktaran Erder, "Bence Emek Sineması da acı çekiyor" şeklinde konuştu.
Tuncel Kurtiz de toplantıya destek veren isimler arasındaydı