İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) Genel Müdürü Görgün
Taner, vakfın yeni binası Deniz Palas'ı
CNNTurk.com'a anlattı... İşte İKSV'nin Beyoğlu'ndan Şişhane'ye,
Luvr Apartmanı'ndan Deniz Palas'a uzanan öyküsü...
İKSV’nin yeni binasına taşınması kararında İstanbul’un 2010
Kültür Başkenti olmasının rolü nedir?
Aslında İKSV’nin Deniz
Palas’a taşınma kararı daha önceki bir zamana dayanıyor. Hatta diyebilirim ki
vakfın çalışmalarını genişletebileceği, etkinliklere ev sahipliği de
yapabileceği ve en önemlisi kendine ait bir mekâna taşınma isteği, İKSV için
başlangıcından bu yana süregelen bir hayaldi. Deniz Palas’ın satın alımından
sonra 2006 yılında başlayan restorasyon çalışmaları üç yılda tamamlandı ve
bizler de İstanbul, 2010 coşkusunu yaşarken yeni binamıza taşınmış olduk. Biraz
tesadüfle de olsa aslında iki olgunun etkileşimi güzel bir enerji yarattı. Bu
dönem, kültür ve sanata katkılarını yeni binasıyla artırarak sürdürecek olan
İKSV için bir dönüm noktası ve aynı dönemde İstanbul’un da Avrupa Kültür
Başkenti unvanını taşıyor olması anlamlı oldu.
Deniz Palas
binasının öyküsü nedir?
Dediğim gibi, vakfın kendine ait bir
mekân hayali kuruluş aşamasında dahi vardı. İKSV’nin kurucularından Dr. Nejat F.
Eczacıbaşı’nın bu hayalini, 2009 yılında Şakir Eczacıbaşı önderliğinde
gerçekleştirmiş olduk. İKSV Deniz Palas Apartmanı’nı 2004 yılında satın aldı.
Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi’nin izlerini taşıyan Art Nouveau stilindeki bu
yapı, 20. yüzyılın başlarında inşa edilmiş. Mimarı Georges Coulouthros olan bu
bina, 1932 tarihli Pervititch haritalarındaki yerleşim paftasında Kirzade
Apartmanı adıyla geçiyor.
Deniz Palas, satın alınmasından sonra 2005
yılında 9. Uluslararası İstanbul Bienali mekânlarından biri olarak kullanıldı ve
bunu takiben 2006 yılında yenileme çalışmaları başladı. Yenileme çalışmaları
sırasında binanın özgün mimari özelliklerini aynen korumaya özen gösterdik.
Silinmeye yüz tutmuş öğeler özenle günışığına çıkarıldı, binadaki onarılabilecek
durumda olan mimari öğeler, kartonpiyerler, pencere doğramaları- kapılar, vb.
yeniden kullanıma sokuldu. Bu süreçte birçok sanatseverin ve kurumun desteğini
aldık. Deniz Palas’ın satın alımı ve restorasyonunu, İKSV’ye bağışlanan dört
taşınmazı satarak, on altı sanatseverin bağışları ve İstanbul Valiliği ile
Beyoğlu Belediyesi’nin katkılarını alarak gerçekleştirdik. Restorasyon
çalışması, Sayın Doğan Tekeli’nin danışmanlığında ve Yüksek Mimar Burhan
Satıcı’nın koordinasyonunda, Süreyya Saruhan ve Ayşe Karademir Saruhan
önderliğinde, tarihi binaların restorasyonunda en başarılı bürolardan Saruhan
Mimarlık tarafından yürütüldü. Yüklenicilik görevini Özsoy İnşaat üstlendi. İç
mimari tasarım desteğini Nazlı Gönensay’dan aldık. İç süslemeler ve tezyinatta
da Dr. Kaya Üçer’le çalıştık. Ofis mobilyaları Koray Malhan (Koleksiyon)
tarafından tasarlandı. Bina içi yönlendirmelerle diğer bazı konularda da aynı
zamanda Kurumsal Kimlik Danışmanımız olan Bülent Erkmen’in yardımını aldık.
Sonuçta her biri alanının uzman dostlarımızla bu güzel binaya yeniden hayat
vermiş olduk.
İstanbul’un 2010 Kültür Başkenti olması Türk
tasarımcıların geniş kitlelere ulaşımını kolaylaştırdı diyebilir
miyiz?
İKSV Tasarım Mağazası uzun yıllardır hazırlığı yapılan
bir proje. Tıpkı yeni binamıza taşınmamız gibi, bunun da İstanbul’un 2010 Avrupa
Kültür Başkenti olması ile organik bir ilişkisi yok ancak mağazamızın açılışının
2010 tarihine yetiştirilmesi hoş bir zamanlama oldu. İKSV Tasarım Mağazası’nın
açılması Türk tasarımcıların geniş kitlelere ulaşımını kolaylaştırdı tabii,
çünkü birçok tasarımcı burada tek bir adreste buluşuyor. Böylece mağazayı
ziyaret edenler, tek bir mekânda birçok tasarımcının ürünlerine ulaşabiliyor.
IKSV tasarımlarında, ‘’İstanbul’un taşı toprağı altın‘’
temasıyla sunulan bakış açısının yeni bir soluk getirdiğini düşünüyor
musunuz?
Şakir Eczacıbaşı’nın önderliğinde, sanatseverler için
sanat ile tasarımın buluştuğu özel ve sınırlı sayıda armağan eşyalar hazırlama
amacıyla hayata geçirilen ve dört yıllık büyüme sürecinin ardından kendi
mağazasına kavuşan İKSV Tasarım için “İstanbul” temalı tasarım ve sanatsal
içerikli ürünler büyük önem taşıyor. Bu tema etrafında geniş bir koleksiyonu
bulunan mağazada çeşitli sanatçı ve tasarımcıların eser ve ürünlerinden oluşan
bir İstanbul köşesi de var. İstanbul bölümünde Ara Güler İstanbul fotoğrafları
ve Devrim Erbil’in İstanbul panoları ıslak imzalı satılan ürünlerden… Ayrıca bu
bölümde Deniz Toraman’ın İstanbul’un martıları konulu seramik çalışmaları da yer
alıyor.
Bahsettiğiniz ürün de bu koleksiyonun bir parçası. İKSV Tasarım
Mağazası, on yedi Türk tasarımcıdan oluşan “Barbarlar” grubunun üç üyesi, Ela
Cindoruk, Oya Akman ve Erdem Akan ile birlikte, “İstanbul İroni” temalı özel bir
proje geliştirdi. “İstanbul’un taşı toprağı altın” sözünden yola çıkan Ela
Cindoruk’un tasarımı da bu işler arasında yer alıyor; içinde 1 gr altın olan
üstü taş kaplı, ister dışında taş ile ister taşı kırıp altın olarak takılabilen
bir kolye. Yani kent için kullanılan, kent ile doğrudan ilişkisi olan bir deyişe
uygun olarak geliştirilmiş çok özgün bir tasarım bu.
İKSV
tasarımlarında dünyadan tasarımcı ve sanatçıların eserlerine yer verilmesi,
İstanbul Kültür Sanat Vakfı için yeni bir ilgi odağı sağlayabilecek
mi?
İKSV Tasarım Mağazasının üç önemli misyonu var. Bunlardan
ilki Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyuboğlu ve Aliye Berger gibi Türk ressamlarını
geniş kitlelerle buluşturmak, ikincisi Oya Akman, Devran Mursaloğlu, Ela
Cindoruk, Gülnur Özdağlar, Toz Design gibi Türk tasarımcılarına ait ürünlere
ulaşmak için tek adres olmak. Mağazanın üçüncü misyonu ise tasarımın dünyadaki
en seçkin örneklerini ülkemize getirerek bu ürünleri İstanbullu sanatseverlerle
buluşturmak. Mağazamızda satışa sunulan MOMA, Dali, Andy Warhol gibi tasarım
ürünleri bu amaca hizmet ediyor. Bu da tabii İKSV’nin yeni binasının ilgi odağı
olması için bir sebep daha yaratıyor. İKSV Tasarım Mağazası, sanat ve tasarımla
ilgilenen, takip eden herkesin bir şeyler bulabileceği, sıradışı bir mağaza
olarak bir cazibe noktası olmaya başladı bile.
Deniz Palas’ın bölümlerini kurgularken dışarıdaki
benzer yerlerden esinlenildi mi, yoksa kafesi, müzesi ve salonlarıyla tamamen
kendine öz bir İKSV binasıyla karşı karşıyayız diyebilir
miyiz?
Deniz Palas’ın kurgusunu tamamen vakfın ihtiyaçları ve
binanın dokusu yönlendirdi. Burası çok özgün bir bina, Vakıf da kendine özgü
ihtiyaçları olan bir kurum. Örneğin, yeni binamızda Salon gibi bir performans
mekânı ve İKSV Tasarım için bir mağaza kuracağımızı ilk günden biliyorduk. Bu
kararları verdikten sonra, bu iş binada en uygun nerede, nasıl yapılır
sorularına en uygun yanıtları bulmaya çalıştık. Sonra da isteklerimiz, binanın
elverdiği ölçüde gerçekleştirildi. Yani bina için “olmazsa olmaz”larımız vardı,
bu beklentilerimizi binanın özellikleriyle yoğurup ortaya kendimize uygun bir
sonuç çıkardık. Bu açıdan, evet, kurgulanışına kadar her şeyiyle, tamamen
kendine ait bir binası var İKSV’nin.
Kültür-sanat yaşamına yeni
bir soluk getiren IKSV yeni binası Deniz Palas içerinde yer alan ‘’SALON‘’
hakkında düşünceleriniz nelerdir? Salon ne zamandan beri düşündüğünüz bir
proje?
Binamızın bize getirdiği en önemli yeniliklerden biri,
artık çeşitli etkinliklere ev sahipliği de yapabiliyor olmamız. Seneler boyunca
kendi etkinliklerimiz için başka mekânlar kullandık ama en büyük hayallerimizden
biri bir gün kendi mekânımızla, başka etkinliklere de kucak açabilmekti. Salon
ile bu hayali gerçekleştiriyoruz. Binamızın giriş ve birinci katında yer alan
Salon, 16 Ocak tarihinden beri klasik, caz, alternatif ve dünya müziği
konserlerine, tiyatro gösterilerine ev sahipliği yapıyor. Önümüzdeki dönemde
Salon’un programında dans gösterileri ve edebiyat etkinliklerinin yanı sıra
çocuklara yönelik programlar da yer alacak. Salon ile ayrıca mekânsız sanatçı ve
topluluklara bir alan açabilmeyi, hem Türkiye’den hem de yurtdışından en seçkin
örnekleri burada ağırlamayı ve yurtdışına açılma imkânı bulamayan yerli
projelere destek olmayı amaçlıyoruz.
Tüm binanın sanat
eserleriyle donatılması nasıl bir bakış açısının sonucudur?
Yeni
binamızdaki farklı alanları sanatsal müdahalelere açma kararını sanat üretimine
yenilikçi bir destek verebilmek amacıyla aldık. Daha sonra, restorasyon
çalışmaları başladıktan hemen sonra tarihsel dokuya uygunluğu, binanın mekânsal
özellikleri ve İKSV’nin kullanım gereksinimleri göz önüne alınarak, kurumun
felsefe ve etkinlikleri üzerine kurgulanmış sanatsal bir proje üzerinde
çalışılmaya başlandı. Bu süreçte küratör Fulya Erdemci ve yardımcı küratör Arzu
Yayıntaş, Türkiye’den 21 sanatçı ve sanatçı grubunu binada yer almak üzere davet
ettiler. Şu anda binanın her alanında bir yapıt görmek mümkün, bu da vakfın
sanatsal yaklaşımının yenilikçi, üretimi destekleyen ve öncü yüzünü ortaya
koyuyor.
Tasarım dükkânına ilgi nasıl? Kaça kadar açık?
IKSV Tasarım Mağazası, Türkiye'de sanat ve tasarımı bir araya
getiren bu çapta ilk mağaza olduğu için büyük ilgi ve merak uyandırdı. Pek çok
müşterimizden dünya standartlarında bir mağaza olduğunu duyuyoruz ve bu bizi
gururlandırıyor. Kulaktan kulağa insanlar arasında yayıldığına şahit oluyoruz.
Müşterilerimiz, İKSV Tasarım'ın geniş fiyat aralığı ve ürün çeşitliliği ile
genç, yaşlı herkesi heyecanlandıran bir mağaza olduğunu söylüyorlar. İKSV
Tasarım Mağazamız hafta içi ve cumartesi günleri 10.00–20.00, pazar günleri ise
12.00-18.00 saatleri arasında açık.
Tasarım dükkânı için hangi
tasarımcılarla çalıştınız?
İKSV Tasarım Mağazası’nda Aida Pekin,
Be Made Ceramic Works, Şenay Akın, Sadi Tekin, Pioki, Oya Akman, Toz Desıgn,
İstanbul Dresses, Hande Bilten, Gülnur Özdağlar, Deniz Toraman, Erdem Akan,
Devran Mursaloğlu, Ela Cindoruk ve Nazan Pak gibi Türk tasarımcılarının, birçoğu
İKSV Tasarım için özel olarak üretilmiş ürünleri yer alıyor. Bunların yanı sıra,
Türkiye’nin önde gelen sanatçılarından Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyuboğlu,
Mustafa Pilevneli, Aliye Berger, Tan Oral ve Devrim Erbil’in çalışmalarının özel
uygulamaları da mağazada yer alıyor.
Bina içinde açılması
planlanan Leyla Gencer Müzesi ne zaman açılacak? Müzede neler
olacak?
Müzenin 2010 Mayıs ayında açılmasını hedefliyoruz. Ön
çalışmaları halen devam eden müzenin düzenlenmesini, Leyla Gencer’in La Scala’da
dekoratörü olarak uzun yıllar birlikte çalıştığı yakın dostu ve bugün
Sferisterio Opera Festivali’nin sanat yönetmeni olan Pierre Luigi Pizzi
yürütüyor. Deniz Palas’ın ikinci katında yer alacak mekânda Leyla Gencer’in
Milano’daki evinden getirilen özel eşyası ve sanat yaşamına dair belgeler yer
alacak. Ayrıca, Leyla Gencer’in piyanosu eşliğinde özel müzik dinletileri de
düzenlenecek.