Türkiye gene savaş türküleri söylemekte. Vatandaş büyük rahatsızlık duymakta çok haklı. ABD’ye mesajımızı da açık şekilde verdik. Soykırımı saçmasının berbatlığını, PKK’nın artık ortadan kalkması gerektiğini ve birileri bir şeyler yapmazsa, bizim yapmaya kararlı olduğumuzu, açık seçik ifade ettik. Kaldı ki uzun vadede bu bölgede kazananlar, savaş değil, barış planlayanlar olacak. Bunu galiba ABD de anlamaya başladı!
Bu nedenle biz bugün gündem dışına çıkacak ve önemli bir barış projesinden bahsedeceğiz. Böylece havayı yumuşatmayı umuyoruz.
Ölü Deniz veya Lut Gölü, Ürdün, İsrail ve Filistin toprakları arasında ve dünyanın en alçak seviyeli gölü. Deniz seviyesinden 400 metre aşağıda. Tuzluluk oranı % 30’lara erişiyor. Üç semavi dinin kutsal kitaplarında yer alıyor. Gölün yüksek potas oranı dolayısıyla endüstriyel değeri var. Bu gölün çağdaş hikayesi ise ilginç!
Daha 1855 yılında Amiral W.Allen bu göl üzerinden Hindistan’a bir yol açmayı düşünmüş. Akdeniz -Ölü Deniz- Kızıl Deniz’in kanallarla birleştirilmesinin, Süveyş Kanalı tasarısından daha ucuz olabileceği ileri sürülmüş. Ancak gölün deniz seviyesinin altında olduğu bilinmiyormuş. 1973 petrol krizi sırasında bu göl projesi elektrik üretimi için yeniden ele alındı, ama çalışmalar finansman zorlukları dolayısıyla bir sonuca varmadı.
Proje, 1990’lı yıllarda bölgedeki su sıkıntısını giderecek şekilde genişletilerek yeniden güncelleşti. Bugün İsrail, Ürdün ve Filistin yönetimi, Dünya Bankası’nın desteği ile proje üzerinde yeniden ciddi olarak çalışmaktalar. Projenin gerçekleştirilmesi için çok önemli bir sebep de, 80 yıldır giderek düşen Ölü Deniz seviyesinin, yeniden doğal seviyesine çıkarılması, böylece çevresinin doğal özelliklerinin korunmasıdır. Gölü besleyen Ürdün Nehri’nin tarımsal sulama amacıyla kullanılması, potas temini için gölden alınan su ve doğal buharlaşma nedeniyle 1930 ile 1997 yılları arasında gölün seviyesi yaklaşık 21 metre düşmüştür, çünkü gölün su seviyesi yılda 80-100 cm düşmektedir. Bugün göl, deniz seviyesinden 416 metre aşağıda bulunmaktadır. Göl çevresindeki sünger tipi kayaların kuruması ve üstlerindeki ağırlığı taşıyamamasından dolayı büyük çukurlar da açılmaktadır.
Projenin temel fikri Akdeniz veya Kızıl Deniz’den açılacak kanalla deniz suyunun Ölü Deniz’e akıtılması ve yükseklik farkından faydalanılarak elde edilecek elektrik enerjisinin deniz suyundan ters ozmos (Revers Osmose -RO) yöntemiyle içilebilir ve kullanılabilir su elde edilmesinde kullanılması, böylece komşu ülkelerin su ve kısmen de enerji ihtiyacının karşılanmasıdır. Ayrıca bu ekonomik işbirliğinin ülkeler arasında barışın bozulmayacak şekilde sağlanmasına yardımcı olacağı ümit edilmektedir. Teknik olarak, iki genel seçenek üzerinde durulmaktadır. A) Akdeniz -Ölü Deniz arasında veya B) Kızıl Deniz -Ölü Deniz arasında kanal açılması.
Burada ayrıntısına girmek istemediğimiz farklılıklar olmakla beraber, proje iki seçenekten birisi yoluyla gerçekleştirildiğinde ilk 20 yıl için göle yılda 3.333 milyon m3 deniz suyu akıtılarak 1.333 milyon m3 içilebilir su ve 2.500 MW elektrik üretilecektir. Yirmi yıl içerisinde gölün doğal seviyesine erişmesinden sonra, 30 yıl boyunca yılda 2.000 milyon m3 deniz suyu akıtılarak 1.000 milyon m3 içme suyu ve gene 2.500 MW elektrik üretimi öngörülmektedir. Böylece, başta İsrail olmak üzere Ürdün ve Filistin Yönetimi’nin içme suyu ve elektrik enerjisi geniş çapta sağlanmış olacaktır. Ölü Deniz’in kurumaktan kurtarılması, sahil şeridinin istikrarlı duruma getirilmesi ile, bu bölgede turizm ve sanayi faaliyetleri artacak, projenin yapımı ve sonrasında on binlerce kişiye iş imkânı da sağlanmış olacaktır. Proje maliyeti 5.500 milyon USD olarak hesaplanmaktadır. Tamamlanma süresi 20 yıl olarak düşünülmektedir. İlk 20 yıl için öngörülen yıllık gelirin 700 milyon USD, izleyen 30 yıl içinse 440 milyon USD olması öngörülmektedir.
Seçeneklerden bir tanesi olan Kızıl Deniz-Ölü Deniz Kanalı için Dünya Bankası öncülüğünde bir fizibilite etüdü yapılması için 11 firma yeterlik almıştır. Bu etüdün maliyeti 15.5 milyon USD ve tamamlanma süresi 2 yıldır. Bugüne kadar, ABD, Fransa, Hollanda, Japonya tarafından 10 milyon USD, Yunanistan tarafından da bir milyon USD, etüdün yapımı için hibe edilmiştir. Dünyanın en büyük projelerinden biri olarak görülen bu projeye, Türkiye’nin de katkıda bulunması, ilerisi için kesinlikle fayda sağlayacaktır!