Dünyayı Tehdit Eden Üç Bomba Var



56 yaşındayım ve bugün etrafıma baktığımda, benim kuşağımın çok rahat bir yaşam sürmüş olduğu açık: Biz sadece tek bir bomba, nükleer bombanın gölgesinde yaşadık. Bizim zamanımızda yaşamımızın yörüngesini bütünüyle değiştirebilecek tek bir şey varmış gibi görünüyordu: Sovyetler'in bizi nükleer silahlarla vurması. Kızlarım benim kadar şanslı değil.

Günümüzün gençleri, her biri her an patlayabilecek ve yaşamlarını radikal bir şekilde bütünüyle değiştirebilecek üç bombanın gölgesinde yaşıyor.
    
İki yeni bomba

Birincisi, kuşkusuz günümüzde hâlâ devam etmekte olan nükleer tehdit. Bu, benim zamanımda görünüşte sadece tek düşmanımız olan ve karşılıklı yıkım doktrininin güvencesini paylaştığımız Sovyetler Birliği'nden gelebilecek bir tehditti. Öte yandan günümüzde nükleer tehdit, karşılıklı yıkımı caydırıcı olmaktan ziyade bir lütuf olarak gören, suikast bombacısı cihat savaşçıları da dâhil olmak üzere, her türlü devlet ve terörist tarafından kullanılabilir.
   
Ancak günümüzde çocuklarımızın tepesinde sallanan iki bomba daha var: Borç bombası ve iklim bombası.
 Atmosferde karbon miktarlarını emsali görülmemiş oranlarda artırmayı sürdürdüğümüz sürece, Sibirya'da donmuş tundraların çözülmesini ve tutulan metanı bırakmasını veya Amazon Nehri'nin kurumasını ya da Kuzey Kutbu'nda yazın tüm buzulların erimesini tetikleyecek şekilde sınırı aşarak, ne zaman bir iklim değişikliğine yol açacağını bilemiyoruz. Ekosistem çöktüğünde ise tüm dünyamızı tahrip edecek şekilde şimdiden öngörülemeyen diğer değişimler de tetiklenebilir.

Aynı şey Amerika'nın borç bombası için de geçerli. "Büyük Bunalım"dan çıkabilmek için daha da çok borç batağına saplanmak zorunda kaldık. Çok sayıda kişinin, tüketimin kısılması veya yeni vergi gelirleri nedeniyle dengesiz hale gelen dolar borçlarının, dolardan kaçışa yol açarak, ABD para birimini vuracağı endişesi taşıdığını görebilmek için, bu deflasyon döneminde rekor seviyelere çıkan altın fiyatlarına göz atmak yeter.
    
Dolara güven azaldı

İnsanlar dolara olan güvenlerini yitirdiğinde, değeri düşmekte olan dolar hâlihazırda muazzam miktarlara yükselmiş olan borçların uzun dönem maliyetlerini artıracak şekilde faiz oranları üzerinde baskı oluşturur ve bu da cari açığın artmasına ve dolayısıyla doların değerinin daha da düşmesine yol açar. Dünya bizim cari açıklarımızı daha yüksek faizler dışında finanse etmek istemezse, bu durum kesinlikle devletimizin kamu yatırımlarını gerçekleştirme kapasitesini olumsuz etkileyecek ve dolayısıyla da kesin olarak çocuklarımızın yaşam standartlarını düşürecektir.

Ne yazık ki hiçbir zaman bu derece bir borçlanmaya onay vermeyecek çok sayıda muhafazakâr, iş karbona gelince size tasasız bir şekilde şöyle diyecektir: "İstediğiniz kadar karbon salabilirsiniz. Endişe etmeyin. Bunların hepsi bir aldatmaca." Bu arada aslında hiçbir zaman bu derece karbon salımına onay vermeyecek olan liberaller ise iş borçlanmaya geldiğinde size şunları söyleyecektir: "Harca gitsin. Doları riske atmadan uygulayabileceğimiz teşvikler için çok geniş bir hareket alanımız var."

Hükümetimiz bu bölünmeden dolayı, patlama noktasına gelmiş olan borç bombası ve iklim bombasına karşı uzun vadeli koruyucu politikalarını uygulayamıyor. Böyle yapmakla birlikte aslında çocuklarımızın geleceğini, gezegenin en acımasız iki gücünün eline bırakmış oluyoruz: Piyasa ve doğa ana.
    
Doğaya kafa tutulmaz

Çevreci Rob Watson'ın söylediği gibi: "Doğa ana sadece bir kimya, biyoloji ve fizikten ibaret değildir." Hepsinin toplamından oluşmaktadır. Doğaya kafa tutamaz, onu tatlı sözlerle ikna edemezsiniz. Ona, "Hey, doğa ana, kötü bir resesyon içindeyiz, bir yıl atlayabilir misin?" diyemezsiniz. Doğa, atmosfere saldığımız karbon miktarına göre kimya, biyoloji ve fiziğin dayattığı şeyleri yapar.

İçinde bulunduğumuz koşullar bana başkanın bilim danışmanı John Holdren'ın iklim değişikliği tartışması olduğunda kullandığı, ama dolar için de geçerli olan bir benzetmeyi anımsatıyor: "Frenleri pek tutmayan bir arabayla siste bir uçuruma doğru ilerliyoruz. Uçurumun oralarda bir yerde olduğundan eminiz. Sadece tam olarak nerede olduğunu bilmiyoruz. Böyle bir durumda tedbirli olmak frenlere derhal basmayı gerektirir."