Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat-Sen) Genel Başkanı
Yavuz Demirkaya, Anakent Belediyesi’nin,
Dünya Anıtları Vakfı’nın, dünyada korunması gereken 100 anıt
arasına aldığı, “Augustus Tapınağı”nın yanına yaptırdığı
fıskıyeli havuz hakkında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan bilgi
isteyeceklerini söyledi. Arkeologlar da Anakent Belediyesi’nin bu yaklaşımının
“Türkiye’yi dünyaya rezil ettiğini” vurguladı.
Gazetemiz yazarı Özgen Acar’ın konuyu gündeme getirmesinin
ardından her kesimden tepkiler geldi. Aralarında arkeoloji profesörleri, inşaat
mühendisleri ve işadamlarının da bulunduğu Anadolu Kültür Derneği’nin (AKA)
Başkanı Turgut Tokuş, heyet halinde tapınakta incelemelerde
bulunduklarını söyledi. Tokuş, “Bakanlık yetkileri ne kadar açıklamada bulunsa
da tapınağın yanına bir su havuzu yapıldığı gerçek. Belki bugünlerde havuza su
koymayabilirler, ama ya sonra? Sonrasını kim garanti edebilir? Su tapınağa iki
şekilde zarar verecektir. Birincisi havuzdan sızan sular, temelde ve diğer
yapılarda çatlaklar oluşturabilir. Düşünün on yıl sonra deprem olduğunu. O
deprem anında tapınak yıkılabilir. İkincisi de su, tapınak üzerinde bulunan
orijinal yazılara da ciddi anlamda zarar verecektir. Aşınmayı hızlandıracaktır.
Çok açık ki burada Anıtlar Koruma Kurulu’nun ciddi zaafı var. Onaylamaması
gerekiyordu” dedi. Augustus Tapınağı’nın dünyada eşi benzeri bulunmadığını
kaydeden Tokuş, bu nedenle tapınakta yapılacak herhangi bir çalışmanın
uzmanlarca değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Yapım belediyeye verilmiş. Bence Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu işi
belediyeye bırakmaması gerekirdi. Belediye orada ihale yapacak ancak böylesine
değerli tarihi eserler ihale usulü onarılacak eserler değildir. Tapınak yıkılsa
dünyaya rezil oluruz” diyen Tokuş, Türkiye’deki tarihi eserlere gereken önemin
verilmediğine dikkat çekti. Tokuş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yunanistan’da yeni Akropolis Müzesi açıldı. Antik bir şehrin üzerine yapılan
bir müzedir bu. Müzenin bir kısmı açıkta bırakılmış, bir kısmı da cam. Bir camın
üzerinden yürüyorsunuz müzede. Aynı şey Ankara’da da yapılabilirdi. Ne yazık ki
bizde çok sayıda tarihi eser olduğu için kıymetini bilmiyoruz. Başka bir ülke
olsa, başının tacı yapardı.”
‘Anakent Belediyesi’ne yakışır! Bizi şaşırtmadılar’
Kültür Sanat-Sen Genel Başkanı Yavuz Demirkaya, “Hiç
şaşırmadım. Beklenmedik bir şey değil ki. Anakent Belediyesi sanata nasıl
bakıyorsa, kültürel varlıklara da öyle bakıyor. Anakent Belediyesi’ne yakışır”
dedi. Tapınağın birinci derece SİT alanı olduğunu ve bu nedenle Kültür ve Tabiat
Varlıkları Koruma Kurulu’nun o bölgede yapılacak herhangi bir inşaat için onay
vermesi gerektiğinin altını çizen Demirkaya, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan
konuyla ilgili bilgi isteyeceğiz. Bu konuda elimizden geleni yapacağız.
Gerekirse yargıya da gideriz. Şehir Plancıları Odası’yla da görüşürüz. Onların
kararlarına ortak oluruz” görüşünü dile getirdi. Demirkaya şunları söyledi:
“Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulları ile uğraşmaktan bıktık. Onların
yaptıklarına müdehale etmeye bile yetişemiyoruz. Örnek isterseniz işte İstanbul
AKM, Hasankeyf, Aspendos... Biliyorsunuz, Anakent Belediyesi Ulus’taki Atatürk
Anıtı’nı da altın sarısına boyamıştı. Bilgi edinme yasası kapsamında Kültür ve
Turizm Bakanlığı’na konu ile ilgili sorular sormuştuk. Ancak hâlâ yanıt
alamadık. Yani Atatürk Anıtı ile ilgili yanıt bile veremedi bakanlık. Biz de
teftişe gönderdik. Yanıta göre suç duyurusunda bulunacağız. Kültür ve Turizm
Bakanlığı lütfen bu türlü tarihi eserlerimizi korumasın. Korumacılığı bu şekilde
yapıyorlarsa...”
Barbaros Gürçay: Buna cinayet denir!
Arkeolog Barbaros Gürçay da, “Bir arkeolog olarak kırk yıl
düşünsem herhalde böylesine önemli bir tapınağın yanına havuz yapmak aklıma
gelmezdi. Bu olacak bir şey değil, cinayettir” dedi. Tapınağın duvarının Hacı
Bayram Camisi’nin duvarı ile birleştiğini ve bunun tüm dünyanın kabul ettiği bir
hoşgörü olduğunu dile getiren Gürçay, “Böyle bir hoşgörünün ardından, ciddi bir
terbiyesizlik. Üstelik orası birinci derece SİT alanı. Havuz yapıldıktan sonra
tahrip olacak. Akıl alır gibi değil” görüşünü dile getirdi. Yapılan havuzla
birlikte tapınağın tüm yapısının bozulduğuna da dikkat çeken Gürçay, havuz
yapılırken bölgede mutlaka kazıların da yapıldığını bu durumda kazılardan
çeşitli tarihi eserler çıkmış olabileceğini ve bilmeden bu tarihi eserlere de
zarar verilmiş olabileceğini vurguladı.