Eski İstanbul’a su sağlayan 1653 yıllık dünyanın en
uzun su ikmal sistemi uzay teknolojileriyle ortaya çıkarıldı. Proje
yürütücüsü İTÜ’den Prof. Dr. Derya Maktav ve Edinburgh
Üniversitesi’nden Prof. Dr. James Crow’a göre bu, üzerinde
mühendislik harikası 40 kemer bulunan dünyanın yeni harikasının
keşfi. Istırancalar’dan başlayarak İstanbul’a ulaşan 450 kilometrelik
sistem Antik çağda muazzam bir hidrolik mühendisliği temsil ediyor ve
dünya kültür mirası ilan edileceğine kuşku yok.
Projenin adı, Uzay
Teknolojileri ve Yüzey Arkeolojisi Yöntemleriyle Eski İstanbul’un (Bizans) Su
İkmal Sisteminin Araştırılması. Yürütücüleri NASA araştırma projeleri hakimi ve
İTÜ Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Maktav ile
İskoçya Edinburgh Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. James Crow.
2007-2010 arasında uygulanan ve henüz tamamlanan projenin amacı, dünyanın en
uzun su ikmal sisteminin konumunu ve hidrolik yapısını ortaya çıkarmak,
uluslararası öneme sahip bir kültür varlığını topluma kazandırmak. Proje,
arkeolojiyle uzay teknolojisinin işbirliğiyle yürütüldü.
Prof. Maktav, “Elimizde artık böyle bir teknoloji var. Uzaydan röntgenini
çektik bölgenin. Crow ve ekibini çok heyecanlandırdı bu; biz onlara destek
verince klasik yöntemlerle yapamadıkları şeyleri uzay teknolojileriyle yaptık”
diyor: “İlk defa size açıklıyoruz. Yaptığımız bu çalışma, NASA’nın zaman zaman
yaptığı açıklamalar gibi özel olarak açıklanması gereken bir keşif. Bir su ikmal
sistemini bir bütünlük içinde ortaya çıkardık. Artık böyle bir tarihi eserimiz
var diyoruz; Ayasofya gibi, Efes harabeleri gibi!”
Kartaca ve
Köln’deki sistemlerin iki buçuk katı
Antik su iklam sistemi
Kırklareli’nin Vize İlçesi’nde Istranca dağlarından başlayıp İstanbul’a
ulaşıyor. Bu kadar uzak mesafeden su getirilmesinin sebebi Konstantinopol’ün
nüfusuna paralel olarak hızla artan su ihtiyacı. Bölgede suyu kaliteli çok
sayıda pınar var. İstanbul su sistemi bugüne kadar dünyanın en uzunu olduğu
sanılan Köln ve Kartaca su sistemlerinden iki buçuk kat daha uzun. 30 yılda inşa
edilen kanal, kolları hariç 150 kilometre. Kollarlarıyla birlikte toplam uzunluk
450 kilometreye ulaşıyor. Pompalama sistemi olmadığı için suyun bu kadar uzun
mesafe boyunca yer çekimiyle akması gerek, mükemmel bir mühendislik harikası.
Kanal yükseklikleri iki metreyi buluyor. Yani içinde bir insan rahatlıkla
yürüyebiliyor. Kemerleri oluşturan taşların bazıları 150x60x50 santim
boyutlarında.
Prof. Maktav, “Prof. Crow yıllardır bu projelerin içinde
çalışan, dünyanın en önemli arkeologlarından biri. Bir sempozyum sırasında
UNESCO ile temasımız oldu. Projeyi görünce UNESCO’dan gelenlerin gözleri açıldı,
hayret ettiler. Sırada Anastasya Surları’yla ilgili bir projemiz var. Avrupa’dan
gelen akınlara karşı Trakya’yı kuzeyden güneye kesen meşhur surlar. Bu konuda da
ön çalışmalarımızı tamamladık”.
Neden uzay teknolojisi
Bölgenin önemli bir
kısmı ormanlarla kaplı. Yüksek çözünürlüklü uydu verileriyle, sık orman
nedeniyle bir bütün gibi görünmeyen kalıntıların birbirine bağlı olduğu ortaya
çıktı. Uydudan belirlenen kemerler ve galeriler haritalanabildi.
Sistemin
bir kısmı bugün yeraltında. Ancak yeraltındaki anıtlar yüzeydeki bitki örtüsünün
yapısını etkiliyor. Mesela altta toprak varsa çimler ve bitkiler daha koyu. Ama
bir kanal geçiyorsa bitkiler farklı. Bir çizgi halinde devam eden bu farklılık
uzaydan gözlenebiliyor. Kazıldığında altından kanal çıkıyor.
Uydu
verileriyle bölgenin 3 boyutlu modelleri ve animasyonları yapıldı. Topoğrafik
yapı ortaya çıkarılabildi.
Uydu verileri sayesinde sistemin eski
kaynaklarda ifade edildiği gibi değil 450 kilometre civarında olduğu tüm
detaylarıyla ortaya çıkarıldı.
TÜBİTAK ve British Academy
tarafından desteklenen çalışmada kullanılan yöntemler
Yüksek çözünürlüklü uydu verileri (IKONOS, QUICKBIRD)
Hava fotoğrafları
Dijital görüntü işleme teknikleri
Uzaktan algılama
Coğrafi Bilgi Sistemleri
GPS
Yüzey arkeolojisi
Dünyanın yeni harikası Prof. Dr. James Crow
Taş
köprüler, orman içinde 100-150 metre uzunluğunda, 40 metre yüksekliğinde su
kemerleri... Arkeolojik açıdan bu kadar büyük su kemerleri yok, ilk defa
açıklanmış olacak. Ortaya çıkan sistem Ayasofya gibi önemli kültür varlıkları
içinde. UNESCO’nun bunu dünya mirası ilan etmesi şart, zaten sahip çıkacaktır.
Bugüne kadar dünyanın en uzun su sistemi olarak Kartaca ve Köln su sistemleri
biliniyordu. Istıranca’dan başlayan İstanbul sistemi onların iki buçuk katı daha
uzun.
Roma su yolunun tarihçesi
MS 330: Roma
kenti Bizans, Kral Konstantin tarafından ‘Konstantinopolis’ olarak
kuruldu.
MS 345: İmparator Valens Trakya sularını İstanbul’a taşımaya
başladı. Saraçhane’deki Valens Kemeri (Bozdoğan Kemeri, 1 kilometre uzunluğunda)
bu sistemin küçük bir parçasıydı. Sonraki 100-150 yıl sisteme eklemeler
yapıldı.
MS 626: Avarlar akınları sisteme zarar verdi.
MS 767: V.
Konstantin sistemi restore ediyor ama su yolu MS 1200’deki depremlerde yine
harap oluyor.
En büyük sorun orman
balıkçıları
Prof. Maktav 3 yılda 14 kez gittikleri arazide
günlerce kaldıklarını belirterek karşılaştıkları sorunları şöyle
anlatıyor:
“En büyük sorun define avcıları. Bunlar, ellerindeki uyduruk
haritalarla etrafı kazıyor ve özellikle su kemerlerine büyük zarar veriyorlar.
Böyle bir ekiple ormanda karşılaştık, “ne arıyorsunuz” diye sorduk, “balığa
gidiyoruz” dediler. Böyle durumları jandarmaya bildiriyoruz. Çevre halkı
arasında imparatorun, “halkım darda kalırsa her taşın altına bir altın koydum”
dediği masalı ortalıkta dolaşıyor, hazine avcılarını bu masallar
tetikliyor.
Kene bir hafta kanını emmiş
Prof.
Maktav, araştırmalar sırasında ormanda Vietnam filmlerindeki gibi köylülerin
yardımıyla baltalarla sık bitki örtüsünü keserek ilerleyebildiklerini anlatıyor:
“Bir gün araziden eve döndüm, sırtımda bir sivilce. Göremiyorum, eşime bakar
mısın dedim. O da sivilce sandı. Damadım doktor, telefon edip gittim. Kene dedi.
Bir haftadır kanımı emiyormuş. Çapa’da uzman bir profesöre yönlendirdiler.
Türkiye’nin her tarafından keneler ona geliyor. Kırım kongo değil dedi ama bir
ay kontrol altında tuttular”.