Dünya ekosisteminin devamı için gerekli olan suyun önemi, bugün Dünya Su Günü’nde bir kez daha gündemimizde. Birleşmiş Milletler (BM) ve UNESCO başta olmak üzere ilgili kuruluşların raporlarına göre, dünya ve Türkiye’de artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi nedenlerle suya talep artarken, tatlı su kaynakları her geçen yıl azalıyor. Hürriyet'in haberine göre, dünya yüzeyinin dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen, insan kullanımına uygun tatlı su miktarı oldukça sınırlı bulunuyor. Dünya yüzeyindeki mevcut suyun yüzde 1’den daha az bir kısmı ekosistem ve insan kullanımına elverişli tatlı su kaynaklarından oluşuyor. Buna göre, dünya üstünde yaklaşık 35 milyon kilometreküp tatlı su bulunurken, bunun sadece 105 bin kilometreküpü elverişli tatlı su kaynakları arasında yer alıyor. Dünyada 2030’da su ihtiyacının yaklaşık yüzde 50 oranında artacağı tahmin edilirken bu tarihte, artan nüfus, küresel ısınma, kuraklık gibi etkenler dikkate alındığında, 4 bin 500 kilometreküp civarında olan küresel su ihtiyacı 6 bin 900 kilometreküpe kadar çıkacak. Bu miktar, mevcut ulaşılabilir ve güvenilir tedarik miktarının yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyor.
Türkiye “su zengini” değil
Araştırma ve tahminlere göre Türkiye, sanıldığının aksine su zengini bir ülke durumunda bulunmuyor. Türkiye, üç tarafı suyla çevrili bir ülke olsa da tatlı su varlığı açısından zengin bir ülke sayılmıyor. Türkiye genelinde yıllık ortalama yağış miktarı yaklaşık 643 milimetre olup, bu rakam dünya ortalamasının (800 milimetre) altında bulunuyor. Bu miktar da yılda ortalama 501 kilometreküp suya denk geliyor. Bu suyun da 274 kilometreküpü toprak ve su yüzeyi ile bitkilerden buharlaşmalar yoluyla atmosfere geri dönüyor. 69 kilometreküpü yeraltı suyunu beslerken, 158 kilometreküpü akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalardaki göllere boşalıyor. Ayrıca komşu ülkelerden yılda ortalama 7 kilometreküp su Türkiye’ye geliyor. Böylece Türkiye’nin brüt yer üstü suyu potansiyeli 193 kilometreküp seviyesine ulaşıyor. Yeraltı suyunu besleyen 41 kilometreküp de dikkate alındığında, toplam yenilenebilir su potansiyeli brüt 234 kilometreküp oluyor. Ancak günün teknik ve ekonomik şartları hesaba katıldığında Türkiye’nin tüketilebilir yer üstü ve yer altı su potansiyeli yılda ortalama 112 kilometreküp civarında bulunuyor. Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8-10 bin metreküp olan ülkeler su zengini, 2 bin metreküpten az olanlar su azlığı çeken, bin metreküpten azı da su fakiri ülkeler arasında kabul ediliyor. Tüm hesaplamalardan sonra Türkiye’nin tüketilebilir yer üstü ve yer altı su potansiyeli yılda ortalama 112 milyar metreküp olarak çıkarken, kişi başına tüketim bin 500 metreküp seviyesinde bulunuyor. Bu da Türkiye’yi su azlığı yaşayan ülke kategorisine sokuyor.
80 ülke su sıkıntısı çekiyor
Dünya su kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’i tarım amaçlı kullanılırken, sanayi kullanımı yüzde 19, evsel kullanım ise yüzde 11 civarında bulunuyor. Gelişmiş ülkelerdeki günlük ortalama su tüketimi, gelişmekte olan ülkelerden yaklaşık 10 kat fazla durumda. Buna göre, gelişmiş ülkelerde kişi başı günlük su tüketimi ortalama 500-800 metreküpken su kıtlığı çekilen bölgelerde bu rakam 20-60 metreküpe kadar düşüyor. Tahminlere göre su kıtlığının gelecekte daha da artması beklenirken, bu kapsamda dünya nüfusunun yüzde 40’ını barındıran 80 ülke şimdiden su sıkıntısı çekiyor. Geçen 50 yılda, su kaynaklarının miktarı aynı kalmasına rağmen, su çekimi üç katına çıktı. Ayrıca, birçok bölgede yeraltı suyu kullanımı, geri beslemenin veya sürdürülebilir miktarın üzerinde gerçekleşti.
ÇMO: Su yoksa hayat da yok
Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Başkanı Baran Bozoğlu, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2017 su temasının “Atık su” olarak belirlendiğini söyledi. Suyun olmadığı yerde yaşamın da mümkün olmayacağını vurgulayan Bozoğlu, “Su çevreden bağımsız değerlendirilemez, bilimsel olarak da idari olarak da. İsrafı önleyecek çabaları millet olarak sahiplenmeli, bireysel olarak da üzerimize düşeni yapmalıyız. Su yoksa hayat da yok, unutmayalım” dedi. İklim değişikliği ile ciddi bir kuraklık sorunuyla karşı karşıya kalındığını belirten Bozoğlu, “Bu nedenle suyun az tüketilmesi ve yeniden kullanımı artık bir zorunluluk” dedi.