Dünya Enerji Sistemini Dönüştürecek 'Mucize'yi Arıyor

Çin'de bir nükleer santral inşaatı

Sabah Gazetesi'nin New York Times kaynaklı haberine göre Çin ise, toryum adındaki doğada bol bulunan bir elemente dayanan, daha güvenli bir reaktör yaratmaya yönelik Amerikalılar tarafından yarıda bırakılan bir araştırmayı üstlendi. Birçok uzman, enerji sorununun 21'inci yüzyılın en önemli olayı olacağını düşünüyor. Geleceğimizi tehdit eden salınımları kısarken 10 milyara ulaşacak nüfusa elektrik ve ulaşım hizmeti sağlamak zorunda kalacağız. Ancak atmosfere o kadar çok karbondioksit akıttık ki, dünya iklimini tehdit eden değişiklikler kaçınılmaz görünüyor. Çoğu çevreci, rüzgâr ve güneş enerjisi üretiminin artan talebe göre büyüyeceğine inanıyor. Ancak çok sayıda analist, yenilenebilir enerji kaynaklarının bizi yolun yarısına kadar bile getirmeyeceğini söylüyor. Gelecek vaat eden gençler, elektriği depolamanın daha iyi yollarını arıyor. Havayı düşük bir maliyetle karbondioksitten arındıracak fütüristik teknolojiler üzerinde çalışmalar başladı bile.

Ancak gece gündüz elektrik sağlarken karbondioksit salınımı yapmayan binlerce elektrik santraline olan acil ihtiyaç yüzünden, teknoloji uzmanlarının çoğu dönüp dolaşıp nükleer enerjideki potansiyel gelişmelere odaklanıyor. Gates üç yıl önce yaklaşımını açıklarken, "Enerjide mucizelere ihtiyacımız var" demişti. Gates ve Myhrvold'un planı, gezici bir dalga reaktörü inşa etmek. Bu reaktör teoride yarım yüzyıl ya da daha uzun süre boyunca yeniden doldurulması gerekmeden güvenli bir şekilde çalışabilir ve günümüz nükleer reaktörlerinin ürettiği tehlikeli atık diye atılan maddeleri kullanabilir. Tıpkı mevcut reaktörlerde kullanılanlar gibi kullandıkları metot, füzyona ya da ağır atomları ayırmaya ve türbinleri döndürerek elektrik üretmek için ortaya çıkan ısıyı kullanmaya dayanıyor.

Lockheed Martin, farklı hidrojen türlerini daha ağır elementlerin içine kaynaştırmayı içeren bir planın peşinde. Bu, güneşe enerjisini veren reaksiyona benziyor. Program lideri Charles Chase, bu yıl yaptığı bir konuşmada fabrikalarda kurulabilecek küçük, modüler füzyon reaktörleri hedeflediklerini söyledi. Toryuma dayalı füzyon reaktörleri, diğer yeni nükleer enerji yaklaşımlarına kıyasla güvenlik avantajı sağlıyor. Temel konseptler Amerika'da 1960'da yapılan araştırmalarla kanıtlandı ancak sonuç olarak fikirden vazgeçildi. Alabamalı mühendis Kirk Sorensen, eski toryum çalışmalarını inceledi ve bu çalışmaları bir adım ileri götürmek için kendi şirketi Flibe Energy'i kurdu. Ancak Çin, toryum reaktörlerinde çalışan binlerce müdendisiyle bu konuda ABD'nin önünde. Sorensen, "Onlar maratona başladı ancak biz daha ayakkabımızı bağlayıp bağlamayacağımızı tartışıyoruz" diyor.

Yine de bu teknolojiler işe yarasa bile, birçok uzman bunların 2030 hatta 2040'larda pratiğe geçmesini bekliyor. İklim bilimciler, salınım sorunuyla yüzleşmeye başlamak için bu kadar uzun süre beklemenin saçma olacağını söylüyor. Uzmanlar bu soruna yönelik ilgili iki yaklaşımın (mevcut teknolojilere para harcamak ya da geleceğin buluşlarına yatırım yapmak), birbiriyle çelişen yaklaşımlar olarak yansıtılmasına karşın, agresif bir şekilde benimsememiz gerektiğini söylüyor. Amerika'nın karbondioksit salınımlarına yüksek vergi uygulayan iddialı bir iklim politikası, kömür yakan elektrik santrallerini doğal gaz santralleriyle değiştirme trendine hız vererek ve yatırımı rüzgâr enerjisi gibi düşük karbonlu teknolojilere yönelterek iki amaca da aynı anda hizmet edebilir. Bu, aynı zamanda yeni teknolojilerin getireceği katma değeri de artırır. Bunlar yeni nesil nükleer reaktörler, gelişmiş güneş panelleri ya da öngöremeyeceğimiz şeyler olabilir. Aslında ABD'nin politikası, yeni mucizeler yaratmak için fazla çabalamadan, onların kendiliğinden gerçekleşmesini ummaktan ibaret. Fakat Amerikan kapitalizminin yaratıcı gücü bütünüyle iklim sorununa kanalize olsaydı, hepimiz gelecek hakkında daha iyimser olabilirdik.