Bir zamanlar kutup ayıları kadar uzakta olan aşırı iklim olayları artık bizim şehirlerimizde de yaşanmaya başladı. Alışık olmadığımız aşırı yağışlar, su baskınları, hortum gibi olaylar bizim de gündemimize girdi. Yine bu yıl, yazlık ve yıllık ortalama sıcaklıklar geçtiğimiz yıllardan daha yüksek olacak. 2050 yılına kadar çölleşme tehlikesinde olan coğrafyamızda iklim göçmenleri ortaya çıkacak.
Ortalama sıcaklık artışının iki dereceyi geçmemesi için 350 ppm sınırı hesaplanan atmosferik karbon yoğunluğu geçtiğimiz aylarda 410 ppm rakamını geçti. Deniz suyu seviyelerinin yükselmesi nedeniyle toprakları sular altında kalacak olan ada ülkelerinin gönlü olsun diye konulan romantik 1.5 derece hedefi bu yıl içinde geçilerek nostalji olacak. Böyle giderse ve Dünya uluslarının niyet beyanları düzelmez ve daha da önemlisi salımları gerçekten azalmazsa iki derece artış da hayal olacak. Evet iklim değişikliği tüm öngörülen ve görülemeyen etkileriyle şimdi ve burada. Bir de kainatın içinde tek evimiz olan Dünya’da çocuklarımızın ve torunlarımızın zorlu yarınları var…
Dünya sıfır karbonu hedefliyor…
Binaların sera gazı salınımlarına büyük katkı veren etmen olmaktan iklim krizi ile baş etmekte çözümün ana parçası olmasını sağlamak hayaliyle 2002 yılında Mimar Edward Mazria liderliğinde yola çıkan Architecture 2030 bir sivil toplum kuruluşu. Hedefleri 2030 yılına kadar tüm binaların karbon sıfır olacak şekilde tasarlanması ve dönüştürülmesini sağlayacak mimarlık programları ve tasarım kılavuzları, eğitimler ve uluslararası işbirlikleri geliştirmek.
Üyesi olduğumuz Dünya Yeşil Binalar Konseyi - WGBC ile Architecture 2030 arasında yapılan işbirliği anlaşmasıyla ortaya çıkan Advancing Net Zero (Net Sıfırı İlerletmek) programına şimdilik sekiz ülkenin yeşil binalar konseyi dahil oldu. Ana hedef 2030 yılına kadar tüm yeni binaların, 2050 yılına kadar da tüm mevcut bina stoğunun karbon nötr hale gelmesi.
Bu zorlu uğraş için beş ülke çalışma programları ve standartlarını belirlediler. Genel hatlarıyla bu standartlar çok yüksek verimlilikte binalarda karbon salımlarını sıfırlamayı ve/veya salımları karşılayacak miktarda yenilenebilir enerji üretilmesini ve/veya satın alınmasını hedeflemekte. Programlar, hedeflere ulaşabilmek için karbon salımlarını ölçmek ve açıklamak, enerji ihtiyacını azaltmak, kalanını yenilenebilirden üretmek, belgeleme ile çalışmaları ilerletmek, izleme ve doğrulama aşamalarını içeriyor. Sonuçta toplam yaşam döngüsü yaklaşımı ile gömülü enerji dahil sera gazı salımları olmayan, ekonomik koşullarda üretilmiş ve enerji sıfır veya artı enerjili binaların yani karbonsuzlaşmanın sektörün yeni pratiği olması sağlanacak.
Tüm gelişim ve dönüşüm projelerinde olduğu gibi bu konuda da yenilikçi finansal destekler çok önemli. Karbon azaltım bütçelerine ve ekonomiye çok büyük katkıları olacak bu tür binaların özendirici parasal destek alabilmesi için WGBC Avrupa Çalışma Grubu - ERN yeşil binaların çevresel faydaları dışında kredileri geri ödemede daha güvenli olacağı öngörüsüyle EeMAP Yeşil Bina Mortgage Eylem planını AB yönetimi ve finansal kuruluşların desteğini almak için geliştiriyor. Şimdiden programa destek veren çok sayıda öncü yatırımcı ve finansal kuruluş var.
Yapı sektörümüz geç kalmadan başlamalı…
Türkiye 2016 yılında 1990 yılına göre %135 artışla toplamda 496 milyon ton CO2 sera gazı salımıyla, salımlarını azaltacağına en çok arttıran ülkeler arasında ön sıralarda yerini koruyor. Sera gazı salımlarında yüksek bir paya sahip olan binalarımız ve onların içinde yaşayan bizler için de yapılması gereken çok şey var. Binalarımızın verimliliği ve biz kullanıcıların davranışları sürdürülebilir geleceğin kapısını açacak en önemli anahtar. Biz de binalarımızı sera gazı salımlarına büyük katkı veren etmen olmaktan iklim krizi ile baş etmekte çözümün ana parçası olmasını sağlamak mümkün.
Türkiye’de de enerji üretimininin salımlardaki payı %70 ve üretilen enerjinin çok büyük bir kısmı binalar tarafında tüketiliyor. Bir de binalarımızı yaparken saldığımız karbon ve yapı malzemelerini üretirken harcadığımız enerjiden oluşan gömülü enerjiyi de katınca binalar toplam karbon salımlarımızın yaklaşık %35-40 kısmından sorumlu (Sağlıklı bir bina envanterimiz ve tüketim istatistiklerimiz olmadığından bu rakamları söylerken Türkiye için hep yaklaşık demek gerekiyor). Binaların veriminde elde edebileceğimiz kazanımlar ciddi bir karbon azaltım kaynağı olmanın yanısıra ithal enerji bağımlısı olan ekonomimize büyük destek de sağlayacak.
Çedbik tarafından geliştirilen ve uygulamaya koyduğumuz Çedbik Konut® programı ve diğer uluslararası yeşil bina sertifika programları bu hedef için elimizdeki en önemli araçlar. Çedbik Finans Komitesi de üyemiz olan ve çalışma programlarıyla sürdürülebilirliği önceleyen lider finans kuruluşlarının katkılarıyla Türkiye koşullarına uygun finansal araçların geliştirilmesi ve yaygınlaştırması konusunda çalışmalar yapıyor. Düşük karbonlu kalkınma, hem kısa hem de uzun erimde ülkemiz, çocuklarımız ve torunlarımız için daha ekonomik, sağlıklı ve sürdürülebilir olacak. Düşük karbonlu kalkınma için var olan kaynakları en kısa zamanda harekete geçirmek zorundayız.
Yapı sektörümüzün atacağı sürdürülebilirlik adımlarıyla Dünya Çevre Günü’nü ekolojik anlamda kutlayabileceğimiz günler dileklerimizle esen kalın, çocuklarımızın çok zor olacak geleceğini de hiç akıldan çıkartmayın…