Bağdat Caddesi’nde birçok projeye imza atan AE Mimarlık’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Ahmet Erkurtoğlu ile kentsel dönüşüm, sürdürülebilir projeler ve inşaat sektörü üzerine konuştuk. AE Mimarlık’ın yeni projelerinden de bahseden Erkurtoğlu, 75 yeni projeyle yoğun bir döneme girdiklerini söyledi.
Öncelikle kentsel dönüşüm kavramına değinelim. Sizin için bir kentin dönüşümü nasıl olmalı, hangi kriterler ön planda tutulmalı?
Adına kentsel dönüşüm dediğimiz bu bina yenileme hareketi, olası İstanbul depremine karşı vatandaşlarımızın bu depremle sağlam binalarda karşılaması için önemli bir harekettir. Ancak bu hareketin kentimize bir katkısı olmadığı gibi bir de yük bindiriyor. Bu harekette parsel bazında uygulama yapıldığı için örneğin; yıkılan 10 katlı binanın yerine 13 katlı, 15 katlı binanın yerine 20 katlı binalar yapılıyor. Parsellerin, yolların, alt yapının aynı olduğu yerde daha çok yapılanmaya gidiliyor ve kentimize daha çok yük bindiriliyor. Dolayısıyla olası İstanbul depremine karşı vatandaşların sağlam binalarda oturması için doğru bir hareket ama yaşadığımız kentte yanlış uygulamalar yapılıyor.
Anka İnşaat Fikirtepe
Bir mimar gözüyle, Bağdat Caddesi’ne ve genel olarak İstanbul’a yeni yapılan projeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bağdat Caddesi eskiden zeminler dükkan, üst katlar konut olarak kullanılırdı. Ancak günümüzde dünyaca ünlü markaların toplandığı bir cadde haline geldi ve binaların tamamı iş yerine dönüştü. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yapmış olduğu ve tüm ülkemizi kapsayan planlı alanlar Tip imar yönetmeliğindeki % 20'lik artış kentsel dönüşüm dediğimiz yenileme hareketini tetikleyen en büyük unsur oldu. Bu aslında gizli bir emsal artışıdır. Ancak bu yönetmelik sadece emsal olan yerleri kapsadığı için T.A.K.S. uygulaması yapılan Bağdat Caddesi sahil adaları Acıbadem, Bakırköy gibi yerlerdeki parsel sahipleri bu yönetmelikten yararlanmıyor. Yetkilerin bu adaletsizliği gidermek için T.A.K.S. uygulaması yapılan yerlerde bir düzenlenmeye gitmesi gerekir ayrıca kentsel dönüşümün parsel bazında değil ada bazında ve plan dahilinde yapılmasının yaşadığımız kent için daha doğru olacağına inanıyorum.
İstanbul’un rağbet gören yerlerinde yapılan dönüşümler rant uğruna küçük metrekareler ve yükseklik açısından sınırları zorlayan boyutta oluyor. Bu konudaki eleştirileriniz neler olacak?
Aslında dairelerin küçülmesi ve binaların yükselmesi rant uğruna değil, parsel bazında kentsel dönüşün yapılmasından dolayı oluyor. Çünkü küçük parsellerde daire sayısı fazla olduğu için, bina yenilendiği zaman müteahhit payından dolayı daireler küçülmek ve bina yükselmek zorunda kalıyor. Parsel bazında değil, parseller birleştikçe emsal artmış olsaydı, parsellerde emsal transferleri yapılarak yeni donatı alanları yaratılsaydı, ada bazından uygulamaya gidilmiş olunsaydı kentsel dönüşüm daha rasyonel hale gelirdi. Eskiden 5+1, 4+1 daireler yapıyorduk. Şimdi 3+1 daireleri bile nadir olarak yapıyoruz. Çoğunlukla 2+1 ve 1+1 daire yapıyoruz. Bunun nedeni olarak yüzde 80 binaların yenilenmesi için müteahhitlere verilen payı, yüzde 20 olarak da ailelerin yaşam standartlarının değişmesini gösterebiliriz.
Ferko Ilgaz Mountain Resort
İnşaat sektörünün gündeminde yer alan ‘yeşil ev’, ‘sürdürülebilirlik’ gibi konuların kentsel dönüşüme uygulanabilirlik derecesi nedir?
Akıllı ve çevreci sistemler, günümüz inşaat projelerinde aranan nitelikler arasında yer alıyor. Bu sistemlere alıcılar da dikkat etmeye başladı. Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımına ve enerji verimliliğine yönelik sistemler hem ekonomiye hem de çevreye katkı sağlıyor. Yeşil alanı olan, büyük konseptlerdeki projelerde bunlar uygulanabilir. Büyük çaplı projelerde, yani alanı geniş projelerde, otellerde, hastanelerde vs. bu sistemlere daha sıcak bakılıyor, çünkü elde edilecek enerji verimliliği ve dönüşümü daha efektif. Örneğin bir güneş paneli kuracaksa, geniş alanlara kurabiliyor. Güneş enerjisini aydınlatma sistemlerinde kullanabiliyorsak, enerji tasarrufu oluyor. Ancak son dönemde kentsel dönüşüm projeleri ağırlıkta. Biz de birçok proje gerçekleştiriyoruz. Baktığınız zaman kentsel dönüşümdeki konutların buna pek uygun olmadığını düşünüyorum. Tabii enerjinin dönüştürülebilmesi, güneş enerjisinin kullanımı, yağmur sularının, pis suların kullanılması gibi şeyler çevreci yapı anlamında önemli şeyler. Bunlar önemli ama kentsel dönüşüm projelerine baktığınız zaman her yer beton, bahçe yok ki pis suyu bahçelerde kullanabilesiniz. Boş alanlar ise otopark yapıldığı için bahçeye yer yok. Suyu ancak binanın ortak alanlarının yıkanmasında kullanabilirsiniz. Ayrıca bu sistemler yüzde 20 oranında inşaat maliyetlerini artırıyor. Bundan dolayı yeşil bina konseptine konut projelerinde aslında sıcak bakılmıyor. Yüksek maliyetlerin karşılığını yatırımcı ekonomik olarak alamıyor. Çevresel etkenler açısından bakarsak mutlaka doğru bir yaklaşım. Örneğin, İnanlar&Uranüs İnşaat için Cadde’de gerçekleştireceğimiz proje, LEED sertifikasyonuna uygun olarak inşa edilecek. Proje, akıllı ve çevreci sistemlerle donatılacak.
Dönüşüm yapılırken şehrin estetiği ya da dönüşüm yapan bölgenin tarihi dokusu korunuyor mu?
Ne yazık ki İstanbul’u koruyamadık. Bugün Viyana’ya, Paris Roma veya Budapeşte’ye gittiğinizde orada şehrin ve tarihi eserlerin nasıl korunduğuna şahit olabiliyorsunuz. Tabii bu durum şehrin büyümesine engel olmamış. Şehrin siluetine zarar vermeden, yeni alanlara doğru yeni yapılaşmalara ağırlık verilmiş. Bizde ise ne yazık ki şehir planlamacılığı kavramı doğru değil. Yeni bir bina ile tarihi bir bina iç içe girmiş durumda. Oysa İstanbul’un, Avrupa şehirlerinde olduğu gibi eski ve yeni şehir olarak ikiye ayrılması gerekiyor. Örneğin; Tarihi Yarımada’yı kesinlikle koruma altına almak şart. Bir mimar olarak yatay doğrultuda bina yapmaktan ziyade, dikey doğrultuda bina yapmayı doğru buluyorum. Çünkü yataylı kullanacağım alanı dikeyli kullanırsam parselde yeşil alanlar ve rekreasyon alanları çoğalır. Bunun için de İstanbul’un tarihi lokasyonları dışında, örneğin; Fikirtepe’de yüksek binaların yapılmasına izin verilmeli ve 80 metre sınırı kaldırılmalıdır. Yine kentsel dönüşüme baktığımızda ise binaların bir yenilenme hareketinden bahsetmemiz daha doğru olur. Ancak kentsel dönüşümü gerçekleştirirken İstanbul’a da bir şeyler katmamız gerekiyor. Yani bir binayı yaparken yeşil alanlar, yollar düşünülmeli. İstanbul’un yeşil alanlarla nefes almaya ihtiyacı var. Benim kentsel dönüşümdeki önerim yapılanmanın parsel bazında emsal artırılarak değil, parsellerin birleşerek, birleştikçe emsalini artırarak, ada bazında yapılanmaya gidilmesi gerektiğidir. Çünkü parsellerin birleştirilerek imarın arttırılması demek, şehrin rahatlaması donatı alanlarının artırılması anlamına da geliyor.
İmes Sheraton
AE Mimarlık olarak şu anda gerçekleştirmek üzere olduğunuz projelerinizden bahseder misiniz?
Şu an sadece bu yıla ait olan 75 yeni projeyle fazlasıyla yoğun bir mimarlık ofisiyiz. Elimizdeki projelerin yüzde 90’ını Bağdat Caddesi’nde gerçekleştiriyoruz. Sadece Birgen İnşaat’a Bağdat Caddesi civarında 25 proje gerçekleştirildi. Şu anda Birgen İnşaat, Aydoğan İnşaat, Denizatı Eğitim Kurumları, Yüksel Yapı, Ferko İnşaat, D Yapı, Asce&Kıral, Genç Yapı, Oran İnşaat, Kosifler Yapı, Demirland İnşaat, Çakoğlu İnşaat, Yaman Grup, İnanlar-Uranus Group, Sadıkoğlu İnşaat, TG Yapı, Ağaoğlu Cadde, Başarır İnşaat, MSK Hisar İnşaat, Ulusoy İnşaat, TRC İnşaat, A Mimarlık, Kubilay Urhan İnşaat, Merttaş İnşaat, Ak Yapı, KMK Yapı, Kadıoğlu İnşaat, Alker İnşaat, O2K Yapı, DS Yapı, Turuncu Mimarlık, BRT Yapı, Kütük Mermer İnşaat, Ekşioğlu 3F İnşaat, 4K Yapı, Mata Yapı, Ön Yapı, BB Yapı gibi inşaat firmalarına etüt ve projelendirme hizmet veriyoruz.
Kendi projelerinizi tasarlarken en çok önem verdiğiniz kriterler nelerdir? Önceliğiniz nedir?
Neredeyse çeyrek asrı deviren bir mimarlık şirketi olduk ve kurulduğumuz günden beri en çok proje üreten mimarlık şirketleri arasında önemli bir yerde duruyoruz. Günümüzde mantar gibi çoğalan mimarlık şirketlerine rağmen inşaat firmalarının en çok güven duyduğu mimarlık ofislerinden biri olmanın gururunu yaşıyoruz. AE Mimarlık’ın bu kadar çok mimarlık ofisi arasında farklı olmasının ana nedeni, mimari çözümlerde sadece estetik kaygıları içerisinde kaybolmamış olmasıdır. Günümüzde sadece estetiğe ağırlık veren projeler “cephe tasarımı” olarak ön plana çıkıyor. Oysa bir mimar estetik kadar binanın işlevselliğine de dikkat etmelidir. Kullanıcılar bir daire alırken metrekare başına bir bedel ödediklerinden, mimar kullanıcıları zarara uğratmamak için her bir metrekareyi doğru değerlendirmelidir. Dışarıdan mükemmel görünen bir yapının işlevselliğinin iyi olmaması o yapının değerini düşünen en önemli faktördür. Bu nedenle AE Mimarlık olarak her zaman işlevselliği ön planda tutuyoruz. Bu da bizim farkımızı oluşturuyor.