Son yıllarda doğayı yok eden projelere paralel olarak bu projelere karşı çıkan yöre halkı ve doğanın haklarını savunmak için dava açan avukat sayısı artıyor. Ancak doğayı savunma konusunda genç avukatlar için üniversitelerde kapsamlı bir eğitim programı bulunmuyor. Mezun avukatların bu konulara deneyim kazanması için de sınırlı sayıda staj imkânı bulunuyor. Avukatların doğa savunuculuğu konusunda uzmanlaşması ve deneyim paylaşımı amacıyla Doğa Derneği hukuk danışmanları ve uzmanları bir eğitim programı hazırladı. Geçtiğimiz ay duyurusu yapılan bu programa 125 avukat, akademisyen ve hukuk öğrencisi başvurdu ancak Pandemi nedeniyle 25 katılımcı kabul edilebildi.
Hukuk ve Doğa Okulu kapsamında üç günlük yoğun bir eğitim programı gerçekleştirildi. İlk gün Türkiye ve dünyadaki doğa hukukuna dair gelişmelerin; ‘Doğa Hakkı’ kavramının, Türkiye’deki doğa mücadelesinin tarihsel gelişimi, uluslararası çevre hukuku pratikleri gibi konuların ele alınmasıyla başlayan program ertesi gün saha gezisi ile devam etti. UNESCO Dünya Doğa Mirası Adayı Gediz Deltası’nda hem kuş gözlemi yapıldı hem Deltanın hukuki mücadelesi anlatıldı. Son gün ise Doğa Okulu’nun da bulunduğu Seferihisar Orhanlı Köyü’nde yapılmak istenen jeotermal enerji santrali alanı ziyaret edildi ve bölgedeki zeytin kültürü konuşuldu. Doğayı yok eden projelerin dosyalarının nasıl inceleneceği oturumun ardından birlikte neler yapılabileceği değerlendirildi. Uzmanlar katılımcı avukatlara, Türkiye biyo-coğrafyasından Orhanlı’daki jeotermal projesinde kazanılan deneyime kadar farklı konularda sunumlar gerçekleştirdi.
Hep Birlikte Doğanın Sesi, Sözü Olmaya Devam Edeceğiz
Programın koordinatörlerinden Avukat Özlem Altıparmak, ‘‘Hukuk ve Doğa Okulu'nu düzenlerken amacımız bu alanda çalışmak isteyen hukukçulara bilgi ve deneyim aktarımı gerçekleştirmek ve doğayı savunmanın sadece bilgisayar başında bir dilekçe yazmakla sınırlı olmadığını göstermekti. Çünkü doğa ile doğrudan bağ kurmuş, doğanın hakkını savunacak hukukçulara çok ihtiyacımız var. Umuyoruz hukukçulara yönelik düzenlediğimiz bu pilot çalışmamızın devamı da gelecek ve hep birlikte doğanın sesi, sözü olmaya devam edeceğiz.’’ dedi.
Parçası olduğumuz doğanın yaşam hakkı için ne Türkiye’de ne de dünyada bir hukuk sisteminin olmadığına dikkat çeken Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dicle Tuba Kılıç, ‘‘Var olan ulusal ve uluslararası yasal mevzuatlar yoluyla yapılan savunuculuk da, doğayı savunan uzman avukatların sayısı ve kapasitesi de sınırlı. Bu ihtiyacı bir nebze olsun kapamak için Doğa Derneği’nin hukuk danışmanları koordinasyonunda ‘Hukuk ve Doğa Okulu’ programımıza başladık. Doğayı savunmak isteyen çok sayıda avukat olduğunu başvuru sürecinde gözlemledik. Bu nedenle, bu çalışmayı farklı açılımlarla sürdürmeyi hedefliyoruz’’ dedi.