Doğal Felaket Durumunda Nükleer Güvenlik Kırılgan

Türkiye'de nükleer santral kurulmasını engellemek için yüzden fazla organizasyonun dahil olduğu Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Japonya’da meydana gelen nükleer kazaya yönelik 12 Mart 2011 tarihinde basın açıklaması yaptı. Nükleer Karşıtı Platform İstanbul Bileşenleri adına dönem sözcüsü Erhan Karaçay’ın kaleme aldığı basın açıklamasında; nükleer santrallerin ciddi bir tehdit oluşturduğu belirtildi.

NKP Japonya'daki nükleer kazayla ilgili ise şu açıklamayı yaptı:

“11 Mart tarihinde saat 14.45te Japonya’da meydana gelen 8.9 büyüklüğündeki deprem ve tsunami sonrasında Japonya’da büyük bir felaket yaşandı.  Deprem ve tsunaminin etkileriyle boğuşan Japon halkı tüm bunların yanı sıra nükleer tehlikeyle de baş etmek zorunda kaldı. Fukushima, Tokai ve Onagawa nükleer santrallerinde faaliyet gösteren 7 reaktör anında kapatıldı. Tsunami, Fukushima reaktörleri soğutma sistemlerinin durmasına sebep oldu ve 1. reaktörde patlama gerçekleşti sonuçta, nükleer santral için en yıkıcı felaket olarak kabul edilen çekirdek erime tehlikesi oluştu. Diğer reaktörlerde soğutma çalışmalarında sıkıntı devam ediyor. Var olan radyasyon sızıntısı ve bu sızıntının daha geniş bölgelere yayılmasından endişe edilerek bölgedeki tahliye çapı 20 km’ye çıkarıldı.

Bu felaket üzerine Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız: ‘Biz depremin ve nükleer santrallerdeki durumun artı ve eksi yönlerini, sıcağı sıcağına ve bire bir takip ediyoruz. Bunun bizim yapacağımız nükleer güç santralleriyle alakalı ilişkilerini tek tek gözlemliyoruz. Bizim açımızdan tabii ki önemli. Ama böyle bir sınamadan geçmiş, bu kadar yüksek bir deprem şiddetinden geçmiş olmasını Japonya adına talihsizlik, ama buradan çıkarılacak sonuçların olduğunu vurgulamak isterim. Soğutma probleminin özellikle bugün önemli ölçüde giderilmiş olması demek, ciddi bir sıkıntının ortadan kalkması demektir’ diyerek talihsiz bir açıklamada bulunmuştur. Japon halkının duygularını rencide eden bu açıklama 12 Mart günü meydana gelen patlama ve sızıntıyla acı bir şekilde tekzip edilmiştir.

Japonya’da yaşanan trajik felaket ve nükleer enerjinin içerdiği riskler göz önüne alındığında, Türkiye’de yapılması planlanan nükleer santrallerin nasıl bir tehlike taşıdığı tekrar gözler önüne seriliyor. Nükleer santrallerden yıllardır enerji elde eden Japonya’da bile doğal felaket durumunda nükleer güvenliğin ne kadar kırılgan olduğu görülmüşken, Akkuyu gibi özellikle fay hattı yakınında nükleer santral kurulması ısrarını anlamak mümkün değildir.

Santralin yapılmasının öngörüldüğü Akkuyu’ya yer lisansı 1976 yılında deprem riski içermediği sebebiyle verilmişti. Akkuyu’nun çok yakınlarından geçen ‘Ecemiş Fay hattı’ ise 1990’ların sonunda keşfediliyor. Bu durumda lisansın iptal edilmesi gerekirken, TAEK bu veriyi görmezden gelerek ilk nükleer santral yapılacak bölgeyi yine Akkuyu olarak belirliyor. Bu sorumsuz kararla nükleer tehlike gerçekleri görmezden geliniyor. Nükleer lobinin çıkarları uğruna yaşamımız ve geleceğimiz tehlike altına atılıyor.

Nükleer santraller konusunda yaşanan en büyük felaket, gerçeklerin halktan gizlenmesidir. Çernobil faciası göstermiştir ki nükleer kazalar hiçbir kılıfa sığmaz. Bundan dolayı biz öncelikle nükleer santral kullanan ya da kurmak hevesinde olan tüm hükümetlerden öncelikle şeffaflık ve dürüstlük bekliyoruz. Japonya’da yaşanan bu kazanın seyrinin ve bilançosunun Çernobil’de gizlendiği gibi yine tüm dünya vatandaşlarından gizlenmesini istemiyoruz.

Bugün, dünyanın nefesini tutarak izlediği Japonya’daki nükleer kazadan ders alarak yapılması gereken en akılcı yaklaşım, nükleer dosyasını geç olmadan kapatmaktır. Akkuyu’da, Türkiye’de ve bütün dünyada nükleer santral macerasına son verilmelidir”.