Dikey Kentleşmeye Yeşil Çözümler



Geçen yüzyıl ne olduğu hakkında fikir sahibi bile olmadığımız ekolojik yaklaşımlar ve sürdürülebilirlik, milenyumun ilk 10 yılının sonlarında modadan gıdaya pek çok alanda etkisini hissettirmeye başladı. Mimarlıkta da ekolojik tasarım olarak kendini belli eden bu anlayış henüz yaygın değilse de örneklerine giderek daha sık rastlıyoruz. Öncü mimarların yeşil tasarım prensiplerine uygun işlerinin yanı sıra İsveç’teki Vaxjö gibi ekotopyalar da artık hayal değil.

Ekolojik mimarlıkla, hatta genel olarak mimarlıkla ilgili herkes içinse 23 Mayıs kesinlikle ajandalara not düşülmesi gereken bir gün. Bu tarihte Yapı-Endüstri Merkezi’nin düzenlediği ‘Yeşil Tasarım ve Planlama’ konulu konferansına ekolojik ve düşük enerjili tasarım konusunda uzman bir isim olan Dr. Ken Yeang katılacak. İstanbul Küçükçekmece Gölü ve çevresindeki 181 hektarlık alan için düzenlenen uluslararası kentsel tasarım yarışmasını kazanan projenin de sahibi olan Yeang, en çok da yüksek binalara getirdiği yeşil çözümlerle biliniyor, hatta ekolojik gökdelenin mucidi olarak anılıyor.

İdeal değil hayati!

Çevreyle uyum, doğal ışıktan daha çok yararlanma, havalandırma ve ısıtma sistemlerinde enerji tüketimini azaltma gibi koşullar çoğu mimarın başlıca dertleri arasında artık. Konferansın ana sponsoru olan ODE Yalıtım’ın Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, Türkiye’de tüm binalarda yalıtım uygulanması halinde enerji tüketiminin yüzde 60 azaltılabileceğini söylüyor.

1948, Malezya doğumlu Yeang, 35 yılllık kariyerinde Avrupa, Asya ve Amerika’da 200’ün üstünde binaya imza atmış. Bu projeler içinde yüksek teknolojili yüksek yapılar büyük yer tutuyor. 12’si inşa edilmiş, üçü de yapılmakta olan 50 gökdelen projesinin sahibi Yeang, dikey kentleşmeyi nüfus artışı nedeniyle kaçınılmaz gördüğünden kariyerini gökdelenlerin çevre dostu olabileceğini göstermeye adamış. En önemli işleri arasında Singapur’daki Yeni Ulusal Kütüphane’yle Malezya’daki 15 katlı Mesiniaga ve 24 katlı IBM binası sayılabilir.

Ekoloji ve mimarlığı bir araya getirirken ilhamı biyolojiden aldığını söyleyen Yeang’la dünyada artık ideal olmaktan da öte hayati önem taşıyan ekolojik mimariyi konuştuk...

Yeşil tasarımın temel prensipleri neler?

Eko-tasarım, insan ürünü tasarım sistemlerinin doğal çevreyle sorunsuzca entegre olmasına dayanıyor. Yapıları şehirden ya da içinde bulunduğu bölgeden bağımsız bir nesne olarak ele almak yerine, o bölgenin karakteristikleriyle fiziksel, sistematik ve sürekli bir bütünleşmenin gereğini savunuyor. Bence binalar ekolojik sistemleri taklit etmeli. Kendi kendine yeten ekosistemler insanlar var olmadan önce de vardı. Ekolojik sistemlerde malzeme kullanımına baktığınızda çöp olmadığını görürsünüz. Bir organizmanın atığı, diğerinin gıdası olur. Bizse bir şeyi kullandıktan sonra atıyoruz. Doğayı örnek alarak her şeyin yeniden kullanılmasını ya da dönüştürülmesini sağlamalıyız. İkisini de yapamıyorsak onların doğal çevreyle yeniden bütünleşmesine çalışmalıyız. Doğada güneşin tek enerji kaynağı olması da taklit etmemiz gereken diğer bir süreç. Fotosentezi taklit eden bir çevre inşa etmediğimiz sürece gerçek bir ekosisteme sahip olamayacağız.

Kermit’in dediği gibi...

Eko-tasarımın akım olmaktan çıkıp mimarinin hayati unsuru haline geldiği bir gelecek olası mı?

Önümüzdeki 5-10 yılda çok daha fazla yeşil bina inşa edildiğini göreceğiz. Bu hareket güçleniyor. Sadece binalar değil yeşil şehirler, yeşil çevre, yeşil ürünler, yeşil ulaşım ve yeşil bir yaşam tarzı olacak. Bu konuda çok iyimserim. Yeşil binalar ekstrem derecede önemli ama denklemin sadece bir parçası. Pek çok kişi yeşil binalar yapılınca her şeyin düzeleceğini düşünüyor ama aslında sadece onlara değil, yeşil ticarete, yeşil devletlere, yeşil ekonomiye ihtiyacımız var. Sıradaki en önemli şey binalardaki yeşilleşmeyi endüstriye ve hayat tarzımıza yaymak. Kurbağa Kermit’in dediği gibi, ‘Yeşil olmak kolay değil’ ama bunu olduğunca mümkün kılmalıyız.

Bu prensipler insan ve çevre dostu olmaktan uzak gökdelenlerle nasıl bağdaşıyor?

Gökdelenler bütün yapı tipleri içinde en az ekolojik olanı. Bir gökdelenin inşası diğer yapılara göre yüzde 30 daha fazla enerji ve malzeme gerektiriyor. Ama bir yapı formu olarak, ekonomik açıdan uygun bir alternatif bulana kadar bizimle olacaklar. Onları inşa etmek zorundayız, o halde bunu olabildiği kadar ekolojik ve insancıl yapalım. Benim mücadelem bu yönde. Bu kirli bir iş ama birilerinin yapması gerek.

Küçükçekmece Gölü ve çevresi için nasıl bir proje hazırladınız?

Projemiz kuzeydeki dağlık bölgenin ekolojisini güneyin kıyı ekolojisiyle bağlayan yeni bir biyolojik bağ kurmayı hedefliyor. Böylece varolan ekosistemi bölge için yeniden bir bütün haline getirecek bir ekolojik koridor oluşacak ve bölgenin biyolojik çeşitliliğini de artıracak.

2 kilometre uzunluğundaki ekolojik koridor, şehir için yeni ve canlı bir park olarak hizmet verecek. Ulusal bir kültür merkezi, su parkı, marina, yeni kanallar, oteller, konaklama ve eğlence alanlarının dışında yeni kamusal alan ve plajların da bu bölgede yer alacağını öngörüyoruz.