Walter Gropius, yeni binalar inşa etmek amacıyla 1926 yılında Bauhaus okulunu kurduğunda, 80 bin kişilik küçük bir kasabanın bile küresel bir etki yaratabileceğini kanıtlamış oldu. 20. yüzyılın en ünlü sanat ve tasarım okulu haline gelen Bauhaus, tüm dünyada tasarım eğitiminin ana yöntemlerini belirledi. Okulun kadrosunda Paul Klee'den Mies van der Rohe'ye, zamanın en ünlü sanatçı ve mimarları yer alıyordu. Gropius'un okul için yazdığı özgün manifesto, William Morris'in sanat ve tasarımı birleştirme düşüncesini sürdürmekteydi. Bauhaus atölyelerinde gerçekleştirilen ürünler de ticarileştirildiklerinde ortaya çıkacak telif hakları konusunda yararlı bir kaynak sağlayacaktı. Ama okul geliştikçe, işlevselcilik ve endüstriyel üretimle daha da fazla özdeşleşti.
Bauhaus, yalnızca 14 yıl sürdü. 1919 yılında Weimar'da kurulan okul, Dessau'ya taşındı ve son olarak 1933 yılında Gestapo tarafından Alman olmamakla suçlanarak kapatıldığı Berlin'e geçti. Yurtdışında, özellikle de Gropius, Breuer ve Mies'in Nazilerden kaçıp mülteci olarak göç ettikleri ABD'deki etkileri sayesinde Bauhaus'un makine çağı biçemi, modern akımı tanımlayan harekete dönüştü.
Okulun en iyi öğrencisi olan Marcel Breuer, mobilya bölümünün başına geçti. Adler bisikletinin yapıldığı çelik boruyu mobilya üretmek için kullanmayı düşünen Breuer, bir başka Bauhaus hocası olan arkadaşı Kandinski'nin adını verdiği Wassily sandalyesi ve payandalı Cesca sandalyesini üretti.