Dersim'de Yapılacak Barajlar, Bir Ortadoğu Sorunudur...



Dersim’de yapılmak istenen barajlar bütün Ortadoğu’ya hayat veren Fırat ve Dicle ırmaklarının beslendiği en önemli su kaynaklarının üzerine yapılıyor. Dolayısıyla bu projeyle sadece Munzur ırmağı ve vadisinin değil, Fırat ve Dicle ırmakları da yok olma tehlikesiyle yüz yüze...

Dersim’de yapılan, dördü tamamlanmış toplam 21 barajın yaratacağı kültürel-ekolojik tahribata dikkat çekmek amacıyla Berlin-Munzur Çevre İnisiyatifi, baraj karşıtı eylemlerini Berlin sokaklarına taşıdı. Bugüne kadar başta Metin-Kemal Kahraman gibi sanatçılar ve Berlin Yeşiller Eyalet Milletvekili Özcan Mutlu, Mitte Belediye Başkanı Christian Hanke, eski parlamenter Rıza Baran, SPD Mitte Belediye Meclis Üyesi Sinan Şenyurt, Yeşiller Kreuzberg Belediye Meclis Üyesi Ersoy Şengül gibi siyasetçilerin aktif katılımlarıyla önemli salon ve sokak aktiviteleri yapan Berlin-Munzur Çevre İnisiyatifi, son olarak 26 Haziran akşamı, Berlin Kreuzberg meydanında 12. kez toplandı.

Eylem sırasında inisiyatif adına konuşan Berna Gezik, Dersim’de yapılmak istenen barajların bir çevre ve kültür katliamına sebep olacağını, Berlin’de faaliyet yürüten bir inisiyatif olarak konuyla ilgili özellikle Almanya-Avusturya sermayesinin rolünü açığa çıkartmaya çalışacaklarını, buna bağlı olarak da Avrupa Parlamentosu, AİHM ve UNESCO nezdinde girişimleri olacağını belirtti. Gezik, ayrıca Dersim’de yapılmak istenen barajların sadece Dersim’de değil bütün Ortadoğu´da ciddi siyasi çelişkilere sebep olacağını; çünkü bu barajların bütün Ortadoğu’ya hayat veren Fırat ve Dicle ırmaklarının beslendiği en önemli su kaynaklarının üzerinde yapıldığını; dolayısıyla bu projeyle sadece Munzur rmağı ve vadisinin değil, Fırat ve Dicle ırmaklarının da yok olma tehlikesiyle yüz yüze kalacağını belirtti.

Özcan Mutlu (Yeşiller Berlin Eyalet Milletvekili):
TÜRKİYE’nin enerji ihtiyacı doğrultusunda baraj yapımından söz ediliyor. Unutulan ise bu barajlarla üretilecek enerjinin Türkiye enerji ihtiyacının yüzde 1´inden az olduğu. Yani yüzde 1’den bile az bir enerji üretimi için bütün Munzur Vadisi yıkılıyor, insanlar, yabani hayvanlar hayat alanlarından mahrum ediliyor, doğa tahrip ediliyor. Eğer baraj projeleri gerçekleşirse bir kısmı dünyada sadece Munzur Vadisi’nde görülen hayvan ve bitki çeşitliliğini bir daha göremeyeceğiz.

Dolayısıyla projenin arkasında ekonomik temellerden ziyade yüz yıllardır zalime karşı direnişçiliği ve devrimciliği ile tanınan bölgeyi boşaltmak gbi politik temeller yatıyor. Yoksa Türkiye yönetiminin 1971’de Milli Park ilan ettiği Munzur Vadisi’nin bu kadar kolay tahrip edilmesini başka türlü anlamak mümkün değil.

Bununla beraber Türkiye’de rüzgâr şiddeti bu kadar istikrarlı olan bölge hayli az. Bu durumda rüzgâr enerji parkurlarıyla doğa tahribatı olmadan ve çok daha ucuza yenilenebilir enerji üretmek mümkün. Ayrıca Munzur ve çevresi yılda yaklaşık 300 gün güneşli. Bu gereksiz projeye yatırılan 2 milyar dolar, rüzgâr ve güneş enerjisine yatırılarak, hiç sıkıntı çekilmeden aynı miktarda enerji, üstelik bu mükemmel doğa ve canlı çeşitliliği tahrip edilmeden çok rahat daha karşılanabilir.

Munzur Çevre İnisiyatifi olarak bu projeyle 700 milyar kübik toprağın hareket etmesine itiraz ediyoruz; bu büyüklükte toprak hareketi olduğunda sadece doğa değil, doğadaki çeşitlilik ve hayat zenginliği de kaybolacak.

Ve öyle görünüyor ki, sistem yüz yıllardır ulaşamadığı politik hedefine, yani bölge insanını tamamen sindirme, susturma hedefine ulaşabilmek için bu doğa tahribatını göze almış. Dolayısıyla sadece bugün burada değil, her yerde hep beraber karşı durmamız çok önemli; ta ki Türkiye hükümeti bu projeyi durdurana kadar.

Sinan Şenyurt (SPD-Berlin Mitte Bld. Meclis Üyesi):
TÜRKİYE’de en geri kalmış şehir ve kasabalar bile nüfus olarak sürekli çoğalırken sadece Tunceli’nin  nüfusu her sayımda biraz daha azalıyor. 1937/38 katliamı bugünlerde aktüel olarak tartışılıyor. Hükümet adına başbakan yapılanın zulüm olduğunu söylüyor. Ancak daha 90’larda köy boşaltmaları sürecinde Dersim, 38’den çok daha büyük darbe yemiş, yarı yarıya boşaltılmıştır. Şimdi de barajlar projesiyle bölge sular altında bırakılarak tamamen insansızlaştırılmak istenmekte. Yani tamamen siyasi hedeflerle hayata geçirilmekte.

Metin ve Kemal Kahraman (Müzisyen, İst.-Berlin):
UZUNÇAYIR barajında su tutulmasıyla barajların nasıl bir sonuç doğurduğu somut olarak görüldü. Yapılmak istenen daha 18 baraj var. Bunlarla beraber Dersim’in bütün vadileri sular altında kalacak. Bu projenin Türkiye’nin enerji ihtiyacı ile ilgili olmadığını uzmanların raporlarından öğreniyoruz. Dersim ve özel olarak Munzur vadisi taşıdığı bütün özgün bitki ve hayvan çeşitliliği ile sular altında kalacak. En az bunun kadar önemli bir başka nokta da şudur; Dersim Anadolu’da özel ve önemli bir kültür bölgesidir. Alevi inancı açısından çok önemli bir merkezdir; asırlar boyunca merkezi iktidarların baskısından kaçan bütün marjinal kültür grupları dağlara sığınmıştır. Dersim de dağlık bir bölgedir; burada yaşayamaya devam eden diller, lehçeler, inanç uygulamaları, kutsal yerler, mitolojik öyküler, masallar çok eskilere dayanan bir sözlü kültür belleğini bugüne taşırlar. Alevilik, Anadolu’da sadece Dersim’de bir sosyal sistem olarak yaşamaya devam etmekteydi. Bunun dışında her yerde basit bir ev inancına dönüşmüştür. Yine 2009 UNESCO raporlarında  yok olma tehdidiyle karşı karşıya olan diller arasında sayılan Zazaca yoğunluklu olarak sadece bu bölgede konuşulmaktadır. Oysa şimdi projeyle kültür kaynakları tutundukları son toprakları da kaybediyor.

Bugün 1938 Dersim katliamı Türkiye kamuoyunda tartışılıyor. Ancak herkes de biliyor ki bu barajlar projesiyle katliam bugün de devam etmektedir; hiç bitmemiştir. Zaten en son İletişim Yayınları tarafından yayınlanan 1930 tarihli Genel Kurmay tarafından hazırlanmış Dersim raporlarında da görülüyor ki bu proje bölgenin tamamen insansızlaştırılması amacıyla daha yüzyıl öncesinden önerilmiştir. Bugün de hayata geçirilmektedir.

Dersim’in yıkımına dur demeliyiz. Başta sanatçı ve siyasetçiler olarak acil eylem çağrısıyla sokaklara çıkmalıyız...  Çevreye duyarlı Avrupa kamuoyu ve siyasetçilerini harekete geçirebilmek için elimizden geleni yapacağız.

Ahmet Aslan (Müzisyen-Rotterdam):
PROJEYLE Dersim dili, kültürü, inancı ve toprağını kaybediyor; şarkılarımız kayboluyor. Devlet hızla projesini yürütürken eylem ve şarkılarımızla ‘dur’ demeliyiz.

Cemil Yıldırım (Müzisyen-Berlin):
BARAJLAR projesiyle kültürümüz yok oluyor; dedelerimiz ninelerimizin mezarları sular altında kalıyor, doğa yok ediliyor. Asıl şimdi birlik olma zamanı. Siyasi, kişisel, kaygılarımızı bir kenara bırakıp mesele ekseninde yan yana gelmeliyiz. Dersim sular altında kaldıktan sonra fikir ayrılıklarımızın da hiçbir önemi kalmayacak.

Cemal Kılınç (Müzisyen-Berlin):
SADECE Uzunçayır barajı dolayısıyla Gola Çhetu, Kemero Tik, Kemero Bel gibi büyük ibadet yerlerimiz sular altında kaldı. Bu konuda da yeteri kadar duyarlı davranamadık. Herkes üzerine düşen görevi yamalı.

Umut Akar (Müzisyen-Viyana):
UZUNÇAYIR barajı yapıldıktan sonra, Dersim’e gittim, fark ettim ki artık Munzur’un sesi duyulmuyor. Şehir dem sesini kaybetmiş. Asırlardır dur durak bilmeden bize tambur çalan bir aşığı kendi ellerimizle boğduk.