Zirvenin, 'Kentsel Dönüşüm’de İnşaat Malzemeleri Sektörünün Önemi' adlı ikinci ana oturumunda konuşan Meltem Yılmaz, ülkemizin olası depremlere karşı hazırlıksız olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
“İstanbul’da 1999 depreminin ardından incelenen 55 bin 651 konut ve işyerinin yüzde 79’u hasarlı bulundu. Bu binaların yüzde 64’ünde korozyon tespit edildi. Bu da söz konusu binalarda su yalıtımı olmadığı için taşıyıcı sistemlerindeki demirlerin çürümüş olduğu anlamına geliyor. Su yalıtımsız bir bina 10 yıl sonra taşıma kapasitesinin yüzde 66’sını kaybediyor. Türkiye geneline baktığımızda 19 milyon konut olduğu ve bunların 6,5 milyonunun deprem açısından riskli bina statüsünde bulunduğunu görüyoruz. İstanbul’un, 19 ilçesinde son yapılan incelemelere göre 700 bin binanın 300 bininin riskli bina sınıfında olduğu ortaya çıktı. Bu rakamlar kentsel dönüşümün ne kadar önemli bir gereklilik olduğunu da ortaya koyuyor. Zirve için bulunduğumuz Antalya’da da 120 bin konutun yüzde 78’inin risk altında olduğunu üzülerek öğrendik. Benzer bir araştırmanın diğer illerde de yapılması durumunda çarpıcı sonuçlar ortaya çıkacağını düşünüyoruz”.
Depremin kader olmadığına, sağlam binalar inşa ederek depremin yıkıcı etkilerinden kurtulabileceğimize dikkat çeken Yılmaz, “Türkiye gibi nüfusunun yüzde 95’inin deprem kuşağı üzerinde yaşadığı bir ülkede su yalıtımı bir bina için hayati öneme sahip. Bugüne kadar yaşadığımız deprem sonrasındaki acı tabloları bir daha yaşamamak adına alacağımız ilk tedbirlerden biri mutlaka su yalıtımı olmalı. Ancak ülkemizde maalesef su yalıtımı henüz zorunlu bir standart haline gelmedi. Bakanlığın bu konuda çalışmalar yaptığını biliyoruz. Kentsel dönüşüm sürecinin henüz daha başındayken su yalıtımı zorunlu bir standart haline gelirse; daha dayanıklı, uzun ömürlü, güvenli, sağlıklı ve konforlu binalar yapabiliriz” diye konuştu.
BİTÜDER Genel Sekreteri ayrıca merdiven altı üretimle mücadele için Bakanlığın bu alandaki piyasa gözetim denetim faaliyetlerinin de önem taşıdığını vurguladı.