Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Sağlık
Yüksekokulu Acil Yardım ve Afet Yönetimi (AYAY) Bölüm Başkanı
Prof. Dr. Günhan Erdem, enkaz altındaki afetzedenin panik
haline girmeden, sessiz bir şekilde, enerjisini mümkün olduğunca idareli
kullanarak beklemesi gerektiğini bildirdi. Erdem, muhtemel bir depremde enkaz
altında sağ kalmanın püf noktalarını anlattı. Enkaz altında kalan kişinin en
önce dikkat etmesi gerekenin, kısıtlı imkanlarını boşa harcamadan, mümkün
olabildiğince soğukkanlı şekilde bekleme moduna geçmesi olduğunu dile getirdi.
Panik olmadan, sessizce enerjiyi
idareyi kullanmak
Enkaz altındaki
kişinin, besin maddesi ve su bulamayacağını, bunun üzerine panik durumunun
gelmesiyle oluşacak olumsuz şartların kişinin hızla enerjisini tüketeceğini ve
kurtulma ümidini hızla olumsuz şekilde sonuçlandıracağını vurgulayan Erdem,
şöyle devam etti:
''Bundan dolayı enkaz
altındaki afetzedenin panik haline girmeden, sessiz bir şekilde enerjisini
mümkün olduğunca idareli kullanarak beklemesi lazım. Örneğin Van depreminde
belirli bir süre sonra hayati tehlikeyi atlatmış şekilde enkazdan çıkan bir
gencin konuşmasını hatırlıyorum diyor ki, 'sürekli uyku pozisyonundaydık'. Orada
zaten yapılacak pek fazla bir şey yok. Evet bu çok doğru bir şey. Böyle bir
durumda vücut zaten kendisini otomatik olarak bu moda alıyor. Hareket etmeden
mümkün olduğunca enerjiyi idareli kullanma yolu çok önemli. Bağırmanın zaten çok
fazla bir mantığı yok. Hatta afetzede sessiz olabilirse dışarıdan gelebilecek
sesleri algılayabilir ve ona tepki verecek şekilde müdahalelerde bulunabilir.
Kişiler, dışarıdan gelebilecek tepkileri algılamak için dikkatini
yoğunlaştırmalı ve dışarıdan bir tepki ya da ses alabiliyorsa buna yanıt verecek
şekilde harekete geçmelidir. Eğer kısıtlı ortamda başarabiliyorsa sert bir
cisimle bir yere vurarak ses verebilir. Dışarıdan gelebilecek komutları net bir
şekilde algılayabiliyorsa, onlara istendiği şekilde cevap vermeye
yeltenmelidir.''
Prof. Dr. Günhan Erdem, hasarlanma boyutunun enkaz altındaki ölümleri
etkilediğini belirterek, ''Çünkü enkaz altındaki açlık, susuzluk, endişe,
vücudun salgılamış olduğu birtakım biyokimyasal maddelerin yarattığı fizyolojik
tablolar, kişilerin hayatını süre geçtikçe daha riskli hale getiriyor. Önemli
olan kurtarmacının mümkün olduğunca bu tabloları bilerek hareket etmesidir.
Enkaz altındaki kazazedeye ulaşıldığı andan itibaren ona aynı zamanda ilk
müdahale de yapılmalıdır'' dedi. Bölümlerindeki öğrencilerin farkının da bu
olduğunu anlatan Erdem, ''Çünkü buradaki öğrencilerimizin temel olarak almış
olduğu eğitim hem arama kurtarmaya, hem acil tıbbi müdahaleye dönük. Bu nedenle
olası arama kurtarma çalışmalarına katılan bölüm mezunlarımız hem doğru
kurtarmayı, hem de doğru müdahale tekniğini çok iyi biliyorlar. Ancak bu şekilde
o kişilerin yaşama şanslarını yükseltebiliriz'' diye konuştu.
''Enkazdan kurtuluş doğru ekibin, doğru
müdahalesiyle olur''
Prof. Dr. Erdem,
enkaz altından bir kişinin çıkarılmasının her şeyden önce doğru bir ekibin doğru
yöntemleri kullanmasıyla olacağını söyledi. Kurtarmacının enkaz altındaki
kazazedeye ulaştığı andan itibaren her türlü desteği vermesi gerektiğine işaret
eden Erdem, şu bilgileri paylaştı:
''Bu ulaşma
sadece fiziksel olmayabilir. Eğer kişinin kurtarılacağına dair ufak bir ümidi
olsa bile onun yaşam şansı zaten yükseliyor. Kişiye bir moral takviyesi oluyor.
Bu bile çok önemli. Böyle bir durumda vücut kendi dengesini kurmaya başlıyor.
Kazazedeye ulaşıldığı andan itibaren zaman çok önemli. Her geçen zaman, belirli
sendromların ortaya çıkma riskini artırıyor. Tabii ona göre de kişiye
yapacağınız müdahale biçimleri değişiyor. Ne yapmak gerekir? İlaç mı
kullanacaksınız? Kişiye sıvı mı verilecek? Nasıl bir uygulama içine girilecek?
Bütün bunlar oluşacak sendromlara bağlı olarak zaman içinde değişiyor. Tabii
bunları çok doğru uygulamak, kişinin yaşam şansını yükseltecektir.''
7-8 gün enkaz altında dayanmak
Prof. Dr. Erdem, ''Enkaz altındaki bir
kişi ne kadar süre yaşayabilir?'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Bu dış ortamlara, kişinin içinde bulunduğu şartlara bağlı. Örneğin
yaralanma var mı? Diyelim ki hiçbir yaralanması, kan kaybı, kırık yok. Bu
aşamada dış şartlar, sıcaklık, soğukluk önemli bir faktörü oluşturuyor. Ama
görüyoruz, 6-7 gün sonra bile canlı şekilde çıkılma şansı var. Van'daki depremi,
Marmara Depremi ile kıyasladığımız zaman ortamların sıcaklık farkı fazla.
Haliyle soğuk ortamda direnme daha kolaylaşıyor. Çünkü susuzluğa karşı biraz
daha tahammüllü olunuyor. Bir de sıcak bunun içine girdiğinde, kazazedeleri
enkaz altında en fazla etkileyen susuzluk. Ama net bir şey söyleyemeyiz. Burada
yaş, cinsiyet, dış ortam şartları, kazazedenin içinde bulunduğu durumu enkaz
altında dayanma süresini etkiliyor. Ama sağlıklı, 30 yaşlarında, dinamik, hava
şartları da uygun olursa kişinin 7-8 gün enkaz altında dayanabileceğini tahmin
ediyorum.''
''Cenin pozisyonuna
girin''
Araştırma görevlisi Göksel
Öztürk ise, bir afet anında insanların cenin pozisyonuna girmesini önerdiklerini
bildirdi.
Afetlerden önce insanların birtakım önlemler alması gerektiğini
anlatan Öztürk, ''Bunlardan en önemlisi, evin belirli köşelerinde, yatakların
yanında bir düdük bulundurulmasıdır. Çünkü enkaz altında bize en çok gerekecek
olan enerjimizdir. Boşuna enerjimizi harcamamamız gerekiyor. Bunun için de
bağırmak yerine düdük ya da bir yere çelikle vurmak gerekiyor. Bir de enkaz
altında kalmış bir kişinin solunumunun rahat olması açısından ağız bölgesini bir
bezle kapatması gerekiyor'' ifadelerini kullandı.