Deprem Sonrası Japonya için Yeniden Yapılanma Önerileri



Mart 2011’de Japonya’nın Kuzeydoğu sahillerini vuran güçlü Tsunami, Iwate vilayeti içinde bulunan Rikuzentakata kentinin katastrofik bir hasara uğramasına ve bir şehir olarak neredeyse bütün fonksiyonlarını kaybetmesine neden oldu. Sonrasında, kentlilerin barınma ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla otomobilli turistlerin yol üzerinde konaklayacakları kamp alanında (autocamp) geçici konutlar inşa edildi. Yerel ahşap ve geleneksel marangozluk teknikleri kullanılarak inşa edilen söz konusu müstakil evler, Rikuzentakata’nın komşu kenti olan Sumita merkezli bir şirket olan "Sumita Housing" tarafından tasarlandı. Bu arada, afet ile yüz yüze gelen Tokyolu mimarlar Daisuke Sugawara ve Masayuki Harada bu süreçte nasıl faydalı olabileceklerini düşünüyorlardı. Onlar da Rikuzentakata kentinin altyapı ve geçici konutlarının planlanması kapsamında "Sumita Housing" firması ile beraber çalışarak sürece eklemlendiler.

Japon mimarlık topluluğu, Tohoku’daki çalışmaları desteklemek amacıyla seferber olurken, Sugawara ve Harada toplumda mimarların rolünü değerlendiriyorlardı. Bu kapsamda Japan-architects.com’dan Yuna Yagi, Rikuzentakata kentinin yeniden yapılanma çalışmalarına mimarların dahil oluş hikayesini ve mimarların perspektifinden yeniden yapılanmayı Sugawara ve Harada’nın perspektifiyle aktarıyor.



Projeye nasıl dahil oldunuz?

Sugawara: Felaketin ardından, mimarlar olarak yardımcı olabilmek için neler yapabileceğimizi araştırırken Sumita yerel yönetiminin ve Sumita Housing firmasının ahşaptan geçici evler inşa etme konusundaki çabalarını öğrendik. Temizleme ve düzenleme çalışmalarına yardımcı olmak amacıyla alana gittiğimizde firma ile görüşme şansımız oldu. Rikuzentakata’ya gittiğimizde felaketin tüm boyutlarını da görmüş olduk.

Daha sonra, Rikuzentakata kentinin belli bir bölgesi için geçici konut inşa etmekle görevlendirilen Sumita Housing, altyapı ve bölgenin planlaması kapsamında kendilerine yardımcı olup olamayacağımız sordu.

Master planın hazırlanması süreci nasıl ilerledi?

Harada: Geçici konutlar için seçilen arsa, Rikuzentakata’nın doğu bölgesinde konumlanan bir "autocamp" idi. Çevresindeki doğal yapıyı korumak amacıyla, yeni bir altyapı çalışması gerçekleştirmek yerine halihazırda mevcut olan altyapıyı kullanılır hale getirmenin yollarını aradık. Mevcut altyapı sisteminin belli bir kısmı kullanılabilir durumdaydı, daha iyi durumda olan konutlar için su ile elektrik hatlarına ve iletişim ağına ihtiyaç vardı. Altyapı çalışmalarını gerçekleştirirken bir yandan da bölgenin orijinal işlevine bir gün döneceğini aklımızın bir köşesinde tutarak, geçici konutlardan oluşan yerleşim biriminde talep edilebilecek unsurları seçtik ve kısa bir sürede başarı ile tamamlanabilecek bir plan önerdik.



Binaların şeması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sugawara: Bireysel barınma ünitelerinin şemaları biz sürece dahil olmadan önce kararlaştırılmıştı. Ama binaların şemaları sayesinde, biz, etraflarında bulunan diğer konut birimleri ve çevreyle ilişkilendirilmeleri sürecinde arabuluculuk yapabileceğimizi ve bir "köy" atmosferi yaratabileceğimizi düşündük. Bu sistem aracılığıyla bir yandan bölge sakinlerinin birbirleriyle etkileşim içinde kalması mümkün olurken bir yandan da özel yaşamlarının korunması mümkün olacaktır. Plan, aynı zamanda, altyapı unsurları arasındaki mesafeyi en aza indirmek ve mevcut ağaçlar ile altyapı elemanları etrafında tampon oluşturmak bağlamında işlevsel bir yapıda tasarlandı.

Bence yeniden yapılanma projesi kapsamında mimarlar, gerçekten katkı koyabilmek adına bir sürü konut için plan üretmektense çok daha bilinir yöntemlerle yaşam kalitesini yükseltmeye odaklanmalılar. Bu nedenle felaket sonrasında geçici konutlar için planlama sürecine odaklandım. Bu proje için bir dizi kasaba-vari düzenleme ürettik.

Bu yerleşim biriminin planlanması sürecinde önemli noktalardan biri de her unsurun kuş bakışı bir görüş açısı ile tasarlanmamış olması. Ancak her birinin mantıklı olmakla beraber bir araya geldiklerinde bir bütünü ifade edebiliyor olması. Ben, gerçekten birbiri ile hiçbir ilişkisi olmayan bir grup konutun yan yana gelerek bir yerleşim birimi oluşturabileceğini düşünmüyorum.



Bir mimar olarak, toplum canlandırma ve birbiriyle ilişkili yapılar tasarlamaya yönelik bakış açınızı, afet ile ilişkilendirilemeyecek projelere de yansıtıyor musunuz?

Harada: İnsanlar arasındaki bağların yeni bir değer ya da bir alan için bir kıvılcıma dönüşmesi iyi bir şeydir. Bence çok ciddi boyutlarda enerji tüketimine neden olan küresel standart üretim sistemimizi terk etmemiz gereken bir döneme giriyoruz ve bu kapsamda daha kompakt alanlar yaratma konusunda metodolojiler üzerine düşünmemiz gerekiyor.

Sugawara: Ben Tokyolu bir mimarım ama Japonya’nın farklı bölgelerinde ve uluslararası alanda da çalıştım. Bu tip durumlarda benim için anahtar cümle: "yerel üretim, yerel tüketim"dir. Tasarım projelerinde o bölgenin ya da ülkenin kendi teknolojisini, malzemesini, üretim metotlarını, doğal eşiklerini ve kanunlarını bilmek ve göz önünde bulundurmak oldukça önemlidir. Bu tip noktalara dikkat etmek nihai yapının kalitesini çok ciddi anlamda etkiler. Eğer siz, Tokyo’da geçerli olan inanılmaz hassas inşaat tekniklerini ve ileri teknoloji malzemelerini başka bir alanın tasarımı için uygulamaya koyarsanız, sonuçta kalitesi düşük, ruhu olmayan yapılar inşa etmiş olursunuz.



Yeniden yapılanma sürecini destek olmak kapsamında mimarın görevi sizce ne olmalı?

Sugawara: Bence mimarın rolü başarılı ilişkiler inşa etmektir. Başka bir deyişle, çevreyi bir bütün olarak okumak ve buna yanıt olarak sadece tasarımı adapte etmek değil aynı zamanda tasarımı da esnetebilmek. Bu anlamda pek çok mimarın felaket ile ilişki kurmadan yaratmaya çalıştığı şeyler olduğunu düşünüyorum. Hatta yapıları kendi tercihlerini yansıtması doğrultusunda tasarlayan ya da Tokyo’da en son yapılan şeyi afet alanına getirmeye çalışanların olduğunu söyleyebilirim.

Bu sözde "mimari tasarım" için uygun bir zaman olmadığını düşünüyorum. Felaket bölgesi zaten müthiş derecede insan, teknoloji, nesne ve bilgi ile dolu. Yapılması gereken şey ise felaket ve insan, felaket ve felaket bölgesi bağlamında başarılı bir ilişkisellik yaratabilmek için bu unsurları uygun yollarla ilintilendirebilmek.



Bu noktadan hareketle, yeniden yapılanmanın desteklenmesi bağlamında temel sorunsalın ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Harada: Mevcut gerçeklik şu ki; sanayiyi yeniden canlandırma ve yerleşimleri daha yüksek alana taşımaya yönelik geliştirilen planlar ancak ilerleyebiliyorlar. Yeni dalgakıranlar ve bentler inşa etmeye yönelik geliştirilen projeler yerel yönetimlerin karşılayabileceğinden daha yüksek bir bütçeyi gerektiriyor. Görünüşe bakılırsa felaket alanında bulunan pek çok yerleşimin merkezine henüz dokunulmamış durumda.

Aynı zamanda, bölge feodal bir yapıya sahip iken geliştirilen yerel kültürün örneklerini korumak da oldukça önemli. Bugün bile inşa edilen çiftlik evlerinde bu etkiyi görmeniz mümkün. Bunun yeniden yapılanma sürecinde kaybedilmesi alanın kendine has yapısının da kaybolmasına neden olacaktır. Bence bu noktada bizlerin, yeniden yapılanma sürecinde geçmişten gelen hatıralara ve seslere kulak vermemiz gerekiyor. Bu da büyük ölçekli master plan çalışması ile olabilecek bir şey değil.

Sugawara: Japonya, tayfun ve depremlerin ülkesi. Bizim bu tür afetlerin verdiği zararların üstesinden nasıl ustaca gelebileceğimizi anlamaya ihtiyacımız var. Bu gibi afet durumlarında temel ihtiyaçlardan biri geçici konuttur. Bununla birlikte ortak varsayım, bu yapıların büyük prefabrik konut şirketleri tarafından üretilmesidir. Ancak bu model felaket alanının ekonomik olarak yeniden yapılanmasıyla ilişkilendirilemez.

Yerel inşaat şirketinin sürece dahil olması; yerel malzemelerin, yerel dağıtım sistemlerinin kullanılmasını, yerel zanaatkarların ve yerel insan kaynaklarının sürece dahil olmasını sağlar. Kentsel alanlarda çalışan mimarlar prefabrike yapılarla ilgilenen şirketlerinin "know-how"ına sahip olsalardı yerel için üretilen geçici konutlar da mümkün olurdu.

Bu haber, world-architects.com'da yer alan Yuna Yagi'nin haberinden derlenmiştir.