“Deprem için Gerekli Hazırlıklar Yapılmadı”



17 Ağustos 1999’da yaşanan Gölcük Depremi’nin ardından, deprem Türkiye'nin gündeminde hep üst sıralardaki yerini koruyor. İstanbul'da her an olabileceği kaydıyla 30 yıl içerisinde deprem olma ihtimali yüzde 64 oranıyla açıklandı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yayımlanan Hızlı Tarama Yöntemleri ile Bina İncelemesi Projesi’nin 33 ilçeye ait raporuna olası bir 7.5 büyüklüğünde depremde tahmini olarak, 91 bin 081 bina ağır veya çok ağır, 167 bin 116 bina ise orta hasarlı olacak.

Cumhuriyet’ten Şeyda Öztürk’e konuşan yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, “Aslında insanlar depreme alışmadı. Bilinçsiz, duyarsız veya depreme alışmış değil ama ekonomik nedenlerle problemin büyüklüğü nedeniyle çaresiz hissediyorlar. Kendi yapacaklarıyla bu işin çözülemeyeceğinin farkındalar. Halkla birebir konuştuğumda, ‘Biz ne yapabiliriz ki hocam? Bu işi devletin yapması lazım’ diyorlar. Büyük ölçüde haklılar, bu işi devletin halletmesi gerekir.” dedi.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Kentsel dönüşüm projelerinin doğru uygulanmadığını belirten Prof. Dr. Naci Görür, “Onun için de adı rantsal dönüşüm oldu. Kentsel dönüşüm gerçek anlamıyla deprem odaklı yapılırken bir kentin bütün bileşenlerinin deprem dirençli hale getirilmesi için çalışılır. Bu hükümetin uyguladığı kentsel dönüşüm projesinin en önemli parametresi yapı stoku. Bir kenti depreme hazırlamak denince akla gelen ilk şey yapı stoku olmamalı. Ölüme neden olan en önemli bileşen yapı stokunun yetersiz oluşu ama sadece bir kentin yapı stokunu iyileştirmekle o kenti deprem dirençli hale getiremezsiniz. Kentin bütün tüm bileşenlerini deprem dayanıklı hale getirmek gerekiyor. Bir kentin tüm bileşenleri dediğimiz zaman ilk akla gelen, halk, ikincisi alt yapı, üçüncüsü yapı stoku, dördüncüsü çevre, beşincisi ise ekonomidir. Bu beş bileşenin çalıştığı durumda kent deprem güvenlidir. Kentsel dönüşümlerde ilk akla gelen bu beş bileşenden sadece yapı stoku. Yalnızca yapı stoğuna eğildiğiniz zaman o iş müteahhit işine dönüşür. Eğer o projenin motor gücü müteahhit olursa, o iş ranta kayar.” şeklinde konuştu.

“Gecekondu mantığıyla gelişmiş İstanbul’da düşündüğümüzden çok daha fazla kayıp vereceğimiz kesin.” diyen Görür, şöyle devam etti: “Bu depremde binaların çökme ve yıkılma sırasında olabilecek can kayıplarının dışında göçük altında kalan insanlara gerektiği zaman içerisinde müdahale edilemediği için de kayıplar vereceğimizi düşünüyoruz. Depreme müdahalede İstanbul’u kurtaracak şey İstanbul’un kendisi olamaz. Acil müdahale ekip ve ekipmanları da İstanbul’un içerisinde. Dolayısıyla ekip ve ekipmanların yüzde kaçının performans gösterebilecek durumda olacağını bilmiyoruz. Ekip ve ekipman hazırlıklarının İstanbul’un çevresinde yapılması gerekiyor. Bizler, önerilerimizde mahalle gönüllüleri kavramını önermiştik. Devlet tarafından ciddiye alınıp yapılsaydı, bir mahallede göçüğe en kolay müdahaleyi o mahalledeki insanlar yapardı. Bir zamanlar mahallede belli yerlere acil durum ekipmanlarının bulunduğu konteynerler konuldu. Sonra kayboldu ne oldu bilmiyoruz. Bu depremler başka yerde olduğunda kazara 1-2 kişi ölüyor. 1999’dan bir gün sonraki düşüncemizi hiç bozmasaydık devam etseydik, konuyla ilgili bir bakanlık kurarak bir projelendirme yapabilseydik bugün her şeyi bitirmiştik.”

Cumhuriyet’ten Şeyda Öztürk’ün röportajının tamamına linkten ulaşılabilir.