Aranızda terbiyeli olmak konusunda sınır tanımayanlar varsa onlar bilmez,
gayrısı bilir ... Kimi zamanlar "kes traşı" demek dışında bir
olanak kalmaz, muhatabınız arkadaşınız ise sorun olmaz; o zaten sizi kandırmaya
çalıştığını bildiği için bu sözü bir latife olarak kabul eder, muhabbet devam
eder ... Ama ya arkadaşınız olmayanlara "kes traşı" derseniz ne olur? Kesin bir
yanıtı yoktur, denemesi ise bila bedeldir.
Tarihi traş !
17 Aralık 2010 Cuma günkü Radikal Gazetesi'nin başlığı
"Tarihi Traş" idi.
"Demirören Alışveriş Merkezi"nin dikkat çekici yüksekliğinin -özellikle
Radikal Gazetesi'nde- yer alan haberler sonucunda "binanın projeye uygun
olmadığının" saptandığı, Serkil Doryan'ın "nerede ise iki katı" yüksekliğe
ulaşmış olması nedeni ile 8 Kasım 2010 Tarihli İstanbul Yenileme Alanları Koruma
Bölge Kurulu toplantısında "346 pafta 13, 14, 15 parselde devam eden inşaatla
ilgili onaylı projeye aykırılıklar tespit edilmiştir. ... yapanlar hakkında
savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına, ... faaliyetin durdurulmasına, yapının
kot kesimi ve kabaresinin projeye aykırı olduğu tespit edildiğinden planların
belediyeden istenmesine, onaylı projeye uygun hale getirilmesine.."
Aynı haber içinde Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah
Demircan'ın "Biz kurul kararlarını uyguladık. Ama mutsuzum
inceletiyorum" dediği de aktarılıyor.
Kültür Bakanlığı yetkililerindense tabii ki yanıt yok
...
Dil masum değil
Sırası ile değinelim. Öncelikle sözü edilen kentsel alanın neden
"Demirören Alışveriş Merkezi" olarak adlandırıldığını sormak
isteriz. Böylesi bir niteleme ile dahi orada yapılanı meşru görmek/göstermek
olmayacak mıdır? Dil eğer basit bir aktarım aracı değilse ve zihni faaliyetimizi
de doğrudan etkiliyorsa İstanbul'a ilişkin en basitinden en gelişkinine kadar
tüm kaynaklarda İstanbul açısından değerinden söz edilen bir yapı adasındaki
binalar zaten hiç yokmuşlar gibi konuşmanın basit bir hata olduğunu ummak
isteriz. Düşünün haberin içinde "Saray Sineması" ifadesi dahi
geçmemiş ...
Bu adlandırma tercihi ve kavram tercihlerinin de ötesinde, anılan kentsel
alanda bulunan yapıların yıkılmasının makul bir şeymiş gibi görülmesi, korunması
gerekenin tek tek binaların da ötesinde kentin ruhunu, alışkanlıklarını, belli
bir döneme ilişkin yaşam biçimini yansıtan dokunun bütünü olduğunun gözden
kaçırılması anlaşılabilir değildir.
Soru: Pekala deprem güvenliği ile ilgili önlemler alınarak
kelimenin gerçek anlamı ile restore edilmesi olanaklı olan bir kentsel
alanın/dokunun yer ile yeksan edilmesi ve sonra da tarihi yapılardaki tevhid
(birleştirme) usulleri, böylesi alanlar ile ilgili İlke Kararları ya da
ulusalüstü normlar başta olmak üzere hiçbir kurala uymadan yeniden yapılması (!)
akli midir?
Daha basit, daha günlük hayatta aşina olduğumuz bir biçimde soracak olursak
bir kartonpiyerci ile anlaşılarak yaptırılan sahte cephe ile hemen yanındaki
Serkil Doryan arasındaki fark "fazla katlar" yıkılınca giderilebilecek nitelikte
midir?
Yani, yetmez bu traş ...
Bu kurullarla nereye kadar?
İkinci bahis Koruma Kurulu ile ilgilidir. Konuya yabancı
olanlar için Yenileme Kurullarını eski DGM'lere benzetebiliriz. Anılan Kurul,
haberde belirtildiği üzere yaygın basında konunun bir süre yer alması ile
olan biteni fark etmiş ve hatanın neresinden dönülürse kardır -açıkçası hatanın
epey ilerisinden dönülecektir eğer dönülecekse- denilerek uygulamayı durdurmuş,
kot kesimi ve gabaresinin "projeye uygun" hale getirilmesine ve ilgililer
hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar vermiştir.
O kadar çok sorun var ki, hangi birinin altını çizelim ...
Özü; Kurul yine yıkıp yapma anlayışının makul bir husus
olduğunda ısrar ediyor; 1/5000 ölçekli avan projelerde sürekli olarak 1/1000
ölçekli uygulama projelerine atıf yapılması yöntemini (İstanbul'daki tüm
yenileme alanlarındaki alışıldık yöntem budur) onaylayan idare olmasının
ve uygulamayı her aşamada denetlememesi nedeni ile olandan (henüz bitmeyenden)
kurumsal olarak sorumlu olduğunun gözden kaçması için uğraşıyor.
Kurul, anılan kentsel alanda hiçbir usule ve kurala uyulmaksızın tevhid
(birleştirme) gerçekleştirildiği iddiaları ile ilgili ise hala açık bir karar
vermiyor.
Beyoğlu Belediyesi ve onun değerli Başkanı ise aldatılmışlıklarına ve sorumlu
olmadıklarına inanmamızı gerçekten bekliyorlar sanırım...
Bir samimiyet önerisi
Biz inanmaya hazırız. Sadece orijinal yapının yüksekliğinin aşılmaması, kent
silüetinde yaratacakları etki yönünden gerekçelerle dahi olsa Tarlabaşı Kentsel
Dönüşüm Uygulaması ile Emek Sineması yıkımından vazgeçsinler biz
günahsızlıklarına inanırız. Vallahi ...
Deyimin maddi anlamıyla, bu "traş" yetmez ... Deyimin mecazi anlamıylaysa, bu
kadar "traş" yeter...